Yoksulluk işte böyle hasta ediyor!
Ekonomik yoksunlukların tetiklediği uyuz vakası; aylarca atlatmak için uğraştığımız domuz gribi, doğum kontrol hizmeti, depresyon... 2020 yılında Esenyurt’tan 19. yüzyıl manzaraları…

Esenyurt, İstanbul’un en büyük ilçelerinden biri. Yüz binlerce emekçinin yaşadığı ilçe aynı zamanda kent yoksulluğunun da en ağır biçimde yaşandığı yerlerden biri. Geçtiğimiz günlerde menenjit nedeniyle bebek ölümlerinin yaşandığı iddiası ve uyuz salgını ile gündeme gelen ilçede yoksulluk özellikle de kadın ve çocukların hayatını tehdit eder noktada. Esenyurt’ta uzun yıllardır eczacılık yapan bir kadınla ve ilçenin en büyük mahallelerinden birinde sağlık ocağında çalışan bir hemşireyle yaptığımız görüşmeler uyuz vakası, domuz gribi, doğum kontrol hizmetlerindeki yetersizlikler, beslenme sorunları, ilaç sıkıntısı, sevk sistemindeki aksaklıklar gibi bir dizi meseleyle yoksulların adeta 19. yüzyıldaki koşullara mahkûm edildiğini gösteriyor.

‘SON 1 AYDA UYUZ SALGINI PATLAMASI YAŞANDI’
Esenyurt’un en büyük mahallesindeki Aile Sağlığı Merkezinde çalışan hemşire uyuz salgını konusunda ciddi sorunlar yaşandığını, doğru önlemlerin alınmadığını ve salgına ilişkin çözümlerin yetersiz olduğunu söylüyor. “Uyuz salgını 1 ay önce patlama yaşadı. Domuz gribi de güncel şu an. İnfluenza teşhisi konuluyor, hastanelerde çeşitli mikrobiyolojik testler yapılıyor. Acil servislere gidiyor hastalar çoğunlukla ve tedavi hizmetini yeterli düzeyde alabiliyorlar mı, tartışmalı... Mesela uyuz tedavisi etki etmiyorsa bize geri dönüş yapıyorlar. Biz de cildiyeye yönlendiriyoruz. Sevk zinciri kaldırıldı artık çünkü. Direkt hastaneye gönderiyorduk eskiden. Şimdi sadece yönlendirme yapabiliyoruz” diyor.
‘YOKSULLUK NEREDE, SALGINLAR ORADA’

Uyuz hastalığının kaynağını ise şöyle açıklıyor: “Kötü yaşam koşulları, hava kirliliği, iyi beslenememe, tekstil ürünlerinin içindeki bakteriler (scaviez), karanlık, kötü koku, B12 vitamini eksikliği, et yiyememe, demir eksikliği gibi çokça etkeni var. Aslında bu hastalık bir yoksulluk hastalığı. Beslenme, temiz su kaynakları, temiz hava gibi yetersizlikler buna zemin hazırlıyor. Yoksulluk fakirlik nerede, uyuz, veba, kolera, dizanteri, salgınlar hep orada. Hekimlerin bazıları başka semtlerde de görev yapıyor ve uyuz salgınını Esenyurt’taki kadar çok görmediklerini söylüyor.”
Kendi bölgesinde solunum yolu hastalıklarının, vücut dirençsizliğinin de çok fazla olduğunu dile getiren hemşire, çocukların özellikle B12 ve demir eksikliği nedeniyle gelişim bozuklukları yaşadığını ifade ediyor.

‘GÜNDE EN AZ 10 UYUZ VAKASI GELİYOR’

Mahallenin en eski eczacısı uyuz salgını der demez söze şöyle başlıyor: “Ohoo! Bize hiç gelmiyorsa günde en az 10 vaka geliyor. Zaten bu salgına yakalanan 3 ay kurtulamıyor. Çoluk, çocuk, hamile kadınlar... Ailede bir kişi salgına yakalandı mı geri kalan herkese 3 günde bulaşıyor.” Önlem için ne yapılmalı diye sorduğumuzda ise “Mutlaka herkes yanında alkollü bir mendil bulundurmalı. Alışveriş merkezlerine gidilmemeli, elbiseler denenmemeli, metrobüs ve hastanelerde temas edilen yerlerde mendil kullanmalı. Çok kolay yayılıyor bu hastalık. Artık ilaç da yetmiyor. İlaç firmaları son 50 yılda sattığından daha fazla uyuz ilacı sattı bu yazdan beri. Losyon, krem, ilaç fayda etmiyor. Virüs de mutasyona uğramış” yanıtını alıyoruz.

DOĞUM KONTROL MALZEMELERİ GELMİYOR

Doğum kontrol malzemelerinin aylardır tedarik edilmediğini söyleyen sağlık emekçisi, bu eksikliğe dair kendilerine gelen cevabın ise yapılan ihalelerin alım satım işlemleriyle ilgili beklemelerden olduğunu belirtiyor. Yoksulluğun etkisini ise şöyle anlatıyor: “Sağlık ocakları zaten bu hizmeti vermek zorunda. Ancak veremiyor çünkü malzeme olmuyor bazen. Çeşitli tetkikler nedeniyle ve yoğunluğu önlemek amacıyla randevu sistemi ile çalışılıyor. Fakat en etkili yöntemler olan prezervatif ve spirale dahi ulaşmak sıkıntı. Malzeme olmadığı zaman ya tekrar dönüp bizden prezervatif talep ediyorlar ya da korunamadıkları için istenmeyen gebelik oluyor ve kürtaj olmak durumunda kalıyorlar. Eczaneden parayla almak zorunda kalanlar da var. Ama herkes buna bütçe ayıramayabilir. Maliyet boyutunu da düşününce korunma hizmetinde sıkıntı var” diyor.

MİNİBÜSE VERECEK PARA OLMADIĞI İÇİN MUAYENE OLAMAYANLAR
Meme kanseri taraması ve tespitine ilişkin Esenyurt’ta KETEM (Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi) olmadığını ve dolayısıyla 30-65 yaş arası kadınların meme muayenesi açısından da eksik kaldığını belirtiyor sağlık çalışanı. “Kadınları Büyükçekmece’deki KETEM’e yönlendiriyoruz ancak bazen öyle hastalar oluyor ki minibüse verecek 2,5 lirası dahi yok!” Çözüm önerisi ise aslında hem yerel yönetimlerin hem de merkezi hükümetin sorumluluklarına işaret ediyor: “Çeşitli merkezler kurulmalı. Gezici hizmet araçlarıyla düzenli olarak bir tarama yapılmalı. Yapılanlar uzun vadeli değil. Bu konu acilen gündeme alınmalı.”
‘İNSANLAR ARTIK İMDAT DİYOR’

Esenyurt’ta yaşayan kadınların antidepresan kullanımının ne durumda olduğunu soruyoruz kendisine. “Kadınların ekonomik durumları yok, çalışma koşulları kötü. O kadar çok şey etkiliyor ki. ‘Durup dururken ağlıyorum’ diyor kadın mesela. Biz mutlaka yardım almalarını öneriyoruz. Daha çok genç kadınlar, çocuklu kadınlar istiyor antidepresanı. İmdat diyor artık insanlar!” diyerek yoksulluğun kadınların hayatındaki etkisine dikkat çekiyor.

İlgili haberler
Kıyafetleri değil, sağlıkçının sorunlarını dert et...

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün ‘edep, adap ve inanca uygun kıyafet genelgesine’ sağlık çalışanı kad...

Hemşireler: Gülmeye fırsatları yok, ihtiyaçları ço...

Bugün hemşirelik sadece tedaviyi uygulayan değil aynı zamanda bakıcılık da yapan bir meslek haline g...

Ortalığın hastalığı influenza ile başa çıkmak

İnfluenza okul dönemlerinde, kışlalarda, yurtlarda, yatılı okullarda, kalabalık çalışma ortamlarında...