KOLOMBİYA: ‘Kadınların mücadelesi toplumun kendini savunmasıdır’*
Şiddetli iç savaşın en etkileneni olan kadınlar, barış sürecinde de en aktif katılımcılardı. Siyasi katılım, ekonomik haklar, şiddet, toprak sorunları hala ciddi sorunlar olarak kadınların gündeminde.

Kolombiya’da kadınlar, bölgelerinin değişim ve dönüşüm süreçlerine aktif olarak katıldılar ve ülkenin 20. yüzyılın ikinci yarısından mevcut döneme kadar olan tarihine damgasını vuran savaşın ortasında, hakların elde edilmesi ve savunulmasında ilerleme sağladılar.

Hakların kullanımına, şiddet içermeyen bir yaşama, siyasete katılıma, çalışmaya, yoksulluğa karşı kendi kendine yetebilen ve onurlu bir yaşama dair; yalnızca kadınlar için değil, aynı zamanda aileleri ve toplulukları için gündelik yaşamdan örgütsel yapılara kadar çeşitli öneriler sundular.

Kapitalizmin, mülksüzleştirmenin, hegemonik kültürün ve ataerkil sistemin zararlı sonuçlarına her gün göğüs gererek bireysel ve kolektif olarak karşı çıktılar. Sınıf ve cinsiyet sömürüsünden kaynaklanan sorunlar kadınların yaşamını daha büyük ölçüde etkiler; ama yalnızca kişisel olarak onlara yönelik olduğu için değil, ailelerini, çocuklarını, bölgelerini etkilediği için de... Bu zorlukların etkilerinin odak noktası olmak kadınları yaşamın ve kültürün dönüşümüne katılıp, siyasi katılımın önünü açarak; söz konusu politikalara karşı çıkmak için iradelerini birleştirmelerini engellemedi. Bu nedenle, kadınların yaptığı muhalefetin, toplumun kendisini savunması olduğu söylenmelidir.

Latin Amerika ve Karayipler II. Kadın Buluşmasına sunulan bu metin, bölgedeki kadın deneyimlerini dikkate alarak 2018 Nisan ve Ağustos ayları arasında kolektif olarak hazırlanmıştır. Ve çeşitliliği, farklı ilgi alanlarını ve hepsinden önemlisi kadınların mevcut mücadeleyi sürdürmelerini ve farklı kadın hareketlerinin bir parçası olmalarını sağlayan çalışma deneyimlerini bir araya toplamaya çalışır.


KADIN HAREKETİNİN DURUMU: BAŞARILAR VE ZORLUKLAR
Üç yıl önce Dominik Cumhuriyeti’nde gerçekleşen Latin Amerika ve Karayipler I. Kadın Buluşması çerçevesinde Kolombiya ile ilgili olarak, kadın mücadeleleri sonucunda ülkede gerçekleşen ilerlemeye rağmen, hala kadınları ciddi biçimde etkileyen sorunlardan bahsetmiştik. Bu sorunlar istihdamdaki ayrımcılık ve işsizlik; yoksulluğun kadınlaşması; tüm biçimleriyle şiddet; kapitalist ve ataerkil sistemin baskısı; çocukların yetiştirilmesinde ve eğitiminde kadınlara yüklenen sorumluluk; yaşlıların, hastaların vb. bakımı; karşılığı ödenmeyen ev işleri; sağlık, eğitim, dinlenme, barınma gibi haklara erişimde yaşanan sorunlar; ayrımcılık ve cinsiyetçiliğin yanı sıra göç mağduru kadınların siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının ihlali ve silahlı çatışmalar sonucu ortaya çıkan ‘savaş ganimeti’ olma durumu gibi problemlerdi.

Sözkonusu bu sorunlar değişmedi. Kadınlar hem şehirde hem de kırsalda, hayatın farklı alanlarında (kişisel, ailevi, mesleki, cinsel vb.) ayrımcılık, dışlanma ve şiddetin farklı toplumsal örüntüleriyle karşı karşıya kalmaya devam ediyorlar. Her ne kadar yasalar ve Adalet Mahkemelerinin kararları cinsiyet üzerinde çalışma ihtiyacı bakımından ilerleme kaydetmiş olsa da klişeler ve hakların tam kullanımını sınırlayan ve kadın haklarını sürekli ihlal eden kurumsal, örgütsel ve toplumsal sınırlamalar varlığını sürdürüyor.

Belirgin bir ayrımcılık yaklaşımına eklenen ataerkil kültür, kadın farklılığının, sadece varsayılan geleneksel rolleri yüzünden değil; aynı zamanda etnik kökenleri, engellilik durumları, cinsel yönelimleri ve hatta yaş ya da meslekleri yüzünden de damgalanmasına, yok sayılmasına veya reddedilmesine neden olmuştur. Böyle üzücü bir durum kadınların, sadece kapitalist sistemin değil; toplumsal sınıf fark etmeksizin tüm kadınlara yönelik hükmetme, ayrımcılık ve/veya baskı pratiğinde vücut bulan ataerkil sistemin de bir ürünü olarak baskı yaşadığını gösteriyor.

"Barış bizimdir!"

BARIŞ SÜRECİ SONRASI TOPRAĞA DÖNÜŞ

Bölgesel düzeyde geçimin güvence altına alınması, kırsal alanda ve toplumda ekonomik üretkenliğin geliştirilmesi ihtiyacında olan kadınlar topraklarının savunulması, kentsel mülkiyete erişim ve/veya kırsal toprakların kamulaştırılması, sosyo-politik şiddetin bozduğu toplumsal dokunun yeniden inşası için mücadele sürüyor.

Kazanımlar arasında barış süreci çerçevesinde tarımsal arazilere erişim ve kamulaştırma mevzuatının kabul edilmesinin yanı sıra kadınlar için konut sübvansiyonu sayılabilir. Kadınlar tarafından geliştirilen önemli bir deneyim de, şehir bahçeleri pratiği ile gıda egemenliğini kıran bakım uygulamaları düzenleyerek ve üreterek, toprakları, suyu, doğayı koruma uygulamaları oldu. Ayrıca, örneğin, ata tohumlarının korunması, organik uygulamaların iyileştirilmesi, geri dönüşüm ve bilinçli tüketimin teşvik edilmesi gibi direnç pratikleri de vardır.


KADIN İŞSİZLİĞİ ERKEKLERİN İKİ KATI

Çalışma yaşamında kadınların cinsler arası ilişkilerin dönüşümünde ilerlemeyi başardıkları görünüyor, ancak buna karşın, erkeklerle kadınlar arasındaki ücret farkı gibi fırsat eşitsizlikleri hala sürmektedir. Dünyanın neredeyse bütün bölgelerinde işsizlik genç kadınları genç erkeklere nazaran daha fazla etkilemektedir, özellikle Kolombiya’da, Portafolio Dergisi’nin verilerine göre, 2017’nin son döneminde işgücü piyasası verileri, kadınlar için işsizliğin erkeklerin neredeyse iki katı olan yüzde 11,3’lük bir oranda olduğunu gösterdi.

Örneğin, yalnızca sosyal güvenlikten bahsetsek bile, görüyoruz ki Kolombiya’da istihdam edilen kadınların sadece yüzde 29’u işsizlik primi alabiliyor ve yalnızca yüzde 21.7’si zorunlu emekliliğe dahil. Bu demek oluyor ki her 10 kadın işçiden yalnız 3’ü herhangi bir sosyal güvenlik kapsamına dahil olabiliyor. Çoğu zaman erkeklerinkinden daha yıpratıcı işler yaptıkları düşünüldüğünde, bu çok düşük bir endeks.

Devam eden bir başka problem “kendi hesabına çalışma”. Kolombiya’da kadınların yüzde 42’si bu şekilde çalışmaktadır ve bu ayrıca yoksul kadınlar arasındaki yaygın çalışma biçimidir. Kendi hesabına çalışma biçimi kayıtdışılığı da gizler; çünkü bu çalışma biçimi kadının sosyal güvenliğe, sağlığa ve emeklilik primi ödemeye erişimine izin vermezken, “rebusque” (iş arama sürecinde geçici olarak çalışılan işler) olarak bilinen çok düşük gelirli geçim kaynağı sunan işlere erişimin de önünde engel oluşturur.

2015’ten günümüze kadar bildirilen önemli bir husus, ev işçilerinin hizmet primlerinin tam ödenmesi hakkını tanıyan ve güvence altına alan 2016 tarihli 1788 nolu yasa oldu ve gündelik çalışma konusunda hala eşitsizlik olsa da, çoğunluğu kadın olan bu insanların hayatında bu önemli bir ilerlemedir.


KÖYLÜ KADINLAR HÜKÜMET POLİTİKALARI YÜZÜNDEN CİDDİ SORUNLARLA KARŞI KARŞIYA

Kolombiya’da köylü kadınlar, (verilen hizmetler çoğunlukla şehirlerde yoğunlaştığı için) hak eşitsizliğinin ve şiddetin yarattığı sınıfsal ve cinsel sömürüyle daha çok karşı karşıya kalır, Kolombiya kırsalının iç pazar dönüşüm eksikliği ve kırsal bölgelerle kalabalık merkezler arasındaki bağlantı problemleri, verimlilik maliyetleri, aracılık, Hükümetin düşük desteği ve köylünün ulaşabileceği az sayıda kredi bulunmasının doğrudan sonuçlarını doğururken; aynı zamanda kadınlar serbest ticaret anlaşmalarıyla atılan adımlardan ve üretkenliği, ürünlerin fiyatlanmasını ve ticarileştirilmesini etkileyen tek çeşit ürün politikalarından etkileniyorlar.

Bir başka nokta; anneler, eşler, işçiler ve ücretli çalışanlar... halktan kadınlar açısından, ailenin hayatta kalma ve günlük beslenmesi; yani, erişim ve nitelik açısından ailenin gıda güvencesi sorumluluğunun büyük kısmının onlara düştüğünü kabul etmektir. Buradan yola çıkarak kadınlar halk mutfakları, kent bahçeleri, geleneksel tohumlar ve ürünler gibi diğer besin kaynaklarından yararlanmak için üretici inisiyatifleri kurulması gibi süreçlerde yer almış ve onlara önderlik etmişlerdir. Bu bahsedilenlerden ve kantinler gibi kolektif eylemlerden bazıları, kadınları yemek pişirme ve ev işleri gibi cinsiyet-atanmış yerlerde kalmaya yönlendirse de söz konusu süreçlerin, kadınların bu sorumlulukların beraberinde getirdiği haklar olan daha iyi çalışma koşulları ve aileleri için beslenme güvenceleri için mücadeleleri anlamalarına ve örgütlemelerine yol verdiğini kabul etmek önemlidir.

II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşmasına çocuklarıyla katılan kadınlar da vardı.

Köylü kadınlar; ekolojik tarıma, ata tohumların kurtarılmasına, arazi kullanım planlaması önerilerinin gelişmesine, bitkilerinin çeşitlenmesine izin veren permakültürün yanı sıra aralarında köylü pazarları, ağların kurulması, teknik bilgilerin paylaşılması, tarımsal pilot uygulamalar, kadın girişimcilik merkezleri öne çıkmak üzere, adil pazarlama uygulamalarını da teşvik ederek açıkça dernek biçimlerini alıyorlar.

Bu çalışmalar görmezden gelinemez. Maria Hidalgo Carcia’nın işaret ettiği gibi, “kırsaldaki kadınlar gıda güvenliğinin dört temel öğesinde önemli bir rol oynamaktadırlar: kullanılabilirlik, erişilebilirlik, yararlılık ve istikrar. Bununla birlikte, belli kaynaklara erişimde cinsiyet eşitsizliği vardır: arazi, enerji, teknoloji, kredi, tarım ilaçları ve gübreler. Ayrıca, kadınlar eğitim, bilgi, sosyal koruma sağlayan kamu hizmetleri ve pazarlara daha az erişime sahiptir.”

Kırsal alanın politikalardan en çok etkilendiği göz önünde bulundurulduğunda, Belediyelerin çoğunda zorunlu göç, işsizlik, ekinlerin kimyasallardan etkilenmesi ya da mahsulün dayanıklılığını sağlama almak için daha fazla ilaç kullanılması ile çevreye geri dönüşü olmayan zararlar (ağaç kesimi, otlaklara, doğuma ve çeşitliliğe zarar verme) ortaya çıktı. Tüm bu durum karşısında kadınlar suyun savunulmasına, doğaya saygı eğitimine, ata tohumların savunulmasına kadın bakış açısını katarak bölgenin savunulmasına, gıda krizi ve sorunlarına çözüm sağlayacak birleştirici uygulamalara katkıda bulundular.


SAĞLIKTA KÂR MANTIĞI KADINLARIN HAKLARINI KISITLIYOR

Kadınların en çok ihlal edilen haklarından biri sağlıktır; çünkü yönetmelikler sağlık sistemine erişimi ve önleyici sağlık hizmetlerini zorlaştırıcı önlemler dayatıyor. Sağlık, karşılığı ödenmesi gereken bir hizmet olarak tasarlanmış; iyileştirici sağlık hizmetleri ile sınırlandırılmıştır. Aynı sistem, kâr kavramıyla, her yaştan kadına şiddet pratikleri uyguluyor, cinsiyete dayalı yaklaşım ihtiyacını görmezden geliyor, eşitsiz koşulların düzeltilmesine ve kadın sağlığına bütünlüklü yaklaşım ihtiyacına izin vermiyor.

Kolombiya’da sağlığa erişimin önünde üç engel vardır: Sistemde yapılan ödemeye karşın sağlık güvencesi için alternatif bir sisteme daha ödeme yapmayı gerektiren “sosyoekonomik yapısal engel”; “coğrafi engeller”, özensiz, gecikmelerin yaşandığı, vakalara geç tanı konulduğu sağlık sistemiyle birlikte ele alınması gereken “kurumsal engeller”.

Örneğin, kadın sağlığıyla ilgili özgün bir sorun, cinsel haklar ve üreme haklarıdır. Kadınların kendi kaderlerini tayin hakkına saygı gösterilmemesi, sürekli görülen ayrımcılık örnekleri, konunun kadın sağlığı meselesi olarak görmezden gelinmesi, dini kalıplar, ataerkil ve maço kültürü tarafından tanımlanan ilişkiler nedeniyle kadınların sağlık hakları kesin olarak ihlal edilmektedir.


KADIN BEDENİNİN OTONOMİSİ: KÜRTAJ HAKKI İÇİN VAZGEÇİLMEZ!

Kolombiya mevzuatında kürtaja 3 nedene bağlı olarak izin verilmektedir: a) Tecavüz olduğunda b) Annenin yaşamı tehlikedeyse c) Fetüste kusurlu oluşum varsa. Buna rağmen, bu hakkını kullanmayı tercih eden kadınlar, hizmet almada bu bilinçli kararı yargılayan ve engelleyen aslında “ahlaki”, dini ve kültürel engellerle karşılaşırlar. Kolombiya’da kadınların kürtaj hakkı hareketi, önemli bir referans noktası olan Arjantin'de yakaladığı gücü elde etmese de, çeşitli kampanyalarla sürmektedir.

Kadınların kürtaj hakkına ilişkin engellemeler karşısında kadınlar şu yollarla ilerlediler: a) Sağlık hakkının içeriğiyle ilgili bilgilendirmeler yapmak; b) Kürtaj hakkını kısıtlayan ahlaki, dini ve kültürel engellere karşı yasa hükümlerinin uygulanması için denetim görevi üstlenmek; c) sağlık denetim evlerinde toplu yasal eylemler gerçekleştirmek; d) geçmişten kalma kürtaj uygulamaların yaratacağı sorunlar konusunda bilgilendirmek; e) hastaneleri, bakımı ve hizmetin niteliğinin güçlendirilmesini talep etmek; e) Her bir işletmenin bir hizmet ofisi olmasını istemek.

Sağlık hizmetine erişimle ilgili olarak kadınlar, kadın bedeninin otonomisinin tanınmasını ve önleme hakkını talep ediyorlar; ancak ortaya çıkan sağlık sorunlarının üstesinden gelebilecek uygulamaları, bakım ve dikkat hassasiyetini ve yaşlanma sürecinin ihtiyacını tanıyan çok etnikli, çok kültürlü yeni bir sağlık sisteminin uygulanması gerekiyor.


YOKSULLUK KADINLARIN EĞİTİME ERİŞMESİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL
Eğitim söz konusu olduğunda ve özellikle erişilebilirliğiyle ilgili olarak, kırsalda ve şehirde farklı dinamiklerin olduğu kesindir. Kırsal alanlarda, kızların ve genç kadınların okul öncesi, ilkokul ve ortaöğretime erişememesinin birkaç nedeni vardır: (a) daha yüksek yoksulluk seviyeleri (b) kırsal yerleşimlerle merkezi belediyeler arasında uzun mesafeler olması (c) hasat mevsiminde çocuk işçiliği (d) çiftliğin kendi işleri (e) ev işleri ve üçüncü şahıslara çok çeşitli ilgi gösterme sorumluluğunun – diğer çocukların, yaşlıların, hastaların ve engellilerin bakımı vb. – evlerdeki cinsiyetçilik nedeniyle genellikle kız çocuklarına ve kadınlara düşmesi.

Eğitim kapsamı ve kalitesindeki eksikliklerle ilgili olarak, Delgado, yaptığı araştırmada şunları söylüyor: “Kaydedilen ilerlemeye rağmen, özellikle düşük gelirli hane halklarını, bazı coğrafi bölgeleri, kırsal nüfusu ve etnik azınlıkları etkileyen hem kapsam hem de nitelikte hala önemli gecikmeler var. Kırsal alanlarda eğitim sistemine dahil olan her 100 öğrenciden 48’i orta öğrenimi bitirirken, kentsel bölgelerde 82 öğrenci bunu yapıyor.”

Yüksek öğrenime gelince, kırsal alanlardan kadınların üniversiteye minimum erişimi olduğu görülür. MEN geliştirme direktörünün sözleriyle “Kırsal kesimde yaşayan gençlerin yüzde 62'si orta öğretime kayıt olmuyor ve 2016’da yapılan kayıtlardan sadece yüzde 1’i kırsal alanlardan geliyor.” 2015’te bu rakam yüzde 2 olarak belirlenmişti. Köylü kadınların yüksek öğrenime girmesini farklı etkenler engeller: (a) düşük ekonomik gelir (b) uzun mesafeler (c) evdeki paylaşılmayan sorumluluklar (d) desteklenmeme ya da eşin kısıtlaması (e) yüksek öğrenim harçları ve diğer üniversite masrafları (f) ders çalışmaya uygun esnek çalışma saatlerinin olmaması.

Kentsel alanlarda, şu anda, kadınların üniversiteye girişleri artmakta, ancak en çok bakım hizmetleri alanında kariyer göze çarpmaktadır. Ramirez’in ortaya koyduğu gibi “İlerlemeler fark edilir düzeyde olsa da kadın kayıtları bakımla ilgili disiplin ve mesleklerde (hemşirelik, eğitim, terapiler, sosyal çalışma, psikoloji) yoğunlaşıyor.”

Ancak her ne kadar bu meslekler bir sosyal bağlılık etiğinden esinlense de Ramirez’in belirttiği gibi saygınlığı az, işgücü piyasasında erkeklerin daha az katılım gösterdiği düşük düşük ücretli ve işsizlikten daha fazla etkilenen meslekler.

Yine de, Kolombiya’da, uzun çalışma süreleri, kamu ve özel okul öğretmenleri dahil olmak üzere diğer mesleklere göre ücret eşitsizliği, ilkokul öncesi öğretmenlerinin değersiz görülmesi gibi kadınsallaştırılmış işlerin ağır koşullarını üstlenmek zorunda kalan kadınların, öğretime katılımının yüksek olduğunu belirtmek gerekir. Problemlere karşın kadınların sürekli mücadeleyi, dönüştürücü gücü, öğretici emeklerinde sorunlarla günlük olarak yüzleşmeyi sağlayan, eğitim üzerinde önemli etkileri olan ve cinsiyetleriyle eğitim sisteminin önemli bir parçası olarak tanınmalarını sağlayan azimlerini vurgulamak gerekir.

"Bizler barış nesliyiz"

KADINLARIN POLİTİK KATILIM DENEYİMLERİ
Kolombiya'da kadınların siyasal katılım süreci, yalnızca genel seçim veya kamu idaresine erişim perspektifinden değerlendirilemez. Aynı zamanda doğrudan savaşa, ailelerine yönelik saldırılara, ekonomik önlemlere karşı çıkan; saygınlıklarını, onurlarını koruyabilen ve hakların tanınması-uygulanabilmesinde ilerlemek için çeşitli stratejiler geliştiren kadınların anlatacak çok hikayeleri olan direniş, özyönetim ve alternatif halk iktidarları inşaası süreçlerindeki çeşitli örgütlenmeleri de siyasal katılım bakımından gözetilmesi gereken süreçlerdir.

Ancak bu süreçler, daha fazla kadının siyasete katılımını engelleyen cinsiyet eşitsizliğinin devam etmesini engellememiştir. Bir yanda, Profesör Anna María Fernández Poncela'nın Heller'e atıfta bulunarak dediği gibi, “kadınlar ‘cam tavanla yapışkan zemin’ arasındadırlar; cam tavan örgütlerde yönetimsel gelişmelerinde görünmez sınırlanmayken, yapışkan ya da balçık zemin kadınların aile içindeki rollerine öncelik vererek ya da kendilerini sıçramaya cesaretlendirmeyerek kendi kendilerini sınırlamalarını ifade eder.” Bu durum yalnızca ekonomik alanı ve emek alanını değil; siyasal alanı da etkiler. Öte yandan, hem devletin çeşitli kademelerinde hem de sosyal örgütlenmelerdeki başkanlıklar ve yönetim pozisyonları gibi geleneksel olarak erkekler tarafından işgal edilen rollerle ilgili önyargıları güçlendiren, buraların kadınlar için “doğal” bir alan olmadığını kabul eden kültürel bir bağlam var.

Tam da bu yüzden Kolombiya’da öncelikli ve özel olarak kadınlara yönelik örgütlenme süreçleri yaşandı. Kadınların taleplerine yanıt olarak kadınların yaşam koşullarında değişiklik sağlamak adına kadınlara yönelik kamu politikası ve cinsiyet eşitliği süreçlerinin inşaası için toplumsal olarak ve hükümet düzeyinde bir ‘özel durum’ süreci oluşturuldu. En önemli örneklerden biri, Cumhuriyetin Başkenti Bogota şehrinde, Fırsat Eşitliği Evleri’nde olduğu gibi, kadınların birlikteliğini ve katılımını teşvik etmek için kadınlar özel mekanların oluşturulması; şiddetin önlenmesine yönelik özgün yöntemlerin benimsenmesi, önemli tarihsel anmalarda, toplum ve halk nezdinde önemli olan kadın önderlerin tanıtılmasının yanı sıra, cinsiyet yaklaşımının ve kadın sorunlarının kalkınma planlarına dahil edilmesi oldu. Buna karşın, bu örneklerdeki sınırlılık, özgürleştirici bir çalışma yürütülmediği gerçeğinden kaynaklandı, bu yaklaşıma göre kadınların güçlendirilmesi perspektifi liberal politikalarla sınırlıdır.


Bölgeden bölgeye değişen bu süreçler, birçok kadının farklı alanlara katılımının yolunu açtı. Ancak aynı zamanda “yandaşlaştırılan” bu kurumlarda kadınların katılımı belli bir alanla sınırlandırıldığı için kadınların buralara “istiflendikleri” kurumsallık süreçlerini de yarattı. Belirtmek gerekir ki uzun erimde bunların hiçbiri kadınların mücadele süreçleri bakımından sınırlandırıcı bir etki yaratmadı, tam aksine son on yılda ülkemizde, bağımsızlıktan özgürlüğe, bedene saygıya, kendi kaderini tayin etmeye kadar haklarını talep eden örgütsel biçimler ve kadın çevreleri çeşitliliği ortaya çıktı. Otonom, alternatif ve halkçı bir çerçevede yer alan kadınların bu mücadelesi; örgütler, geçici örgütlenmeler, hareketler, hükümetin karşılamadığı talepler etrafında oluşturulmuş talep grupları ile birlikte inşa ediliyor. 

Kadın hareketi kadın hakları, bakım ekonomisi, ücret eşitliği, kadın cinayetleri ve her türden şiddet; kırsaldaki kadınlara güvence ve koruma alanlarındaki yasal değişikliklere ve partiler reformu alanlarına da müdahil oldu. Bu sürecin en önemli özelliği politik lobi faaliyetleriyle, sokaklarda protesto, kampanya yapma ile sınırlı kalmaması; bunların yanında ekonomik bağımsızlık, iletişim araçlarının kullanımı, siyaset ve toplumsal cinsiyet eğitimi okulları, yerel yönetimler nezdinde karar mercileriyle diyalog, kamu raporlarına müdahillik gibi sorunları çözen ve verimli alternatifler oluşturan aktörler de oldular.


KOTA UYGULAMASI “FORMALİTEYE” DÖNÜŞÜRKEN…
Kadınların kamu görevine katılım konusunda yüzde 30 kadın katılımını güvence altına alan kota yasası bulunmasına karşın, işe alım süreçleri genellikle formaliteye dönüşmüş durumda; yani, kadınların güçlendirilmesine duyulan ihtiyaç konusunda bilinçli bir vizyon yok. Genellikle bu kota kadınlar arasında “seçime girmeye uygun (aday sayısı)” olarak ele alınıyor, seçilmiş kadınların yüzdesini ifade etmiyor. Seçilmiş kadın sayısı ise kota oranından çok çok uzaktır.

Parlamentolararası Birlik verilerine göre Kolombiya kadınların parlamentolara katılımında dünyada 193 ülkeden 104’üncü, Amerikalarda ise 35 ülkeden 22’nci sırada bulunuyor. Cumhuriyet Meclisi'nde kadın hakları lehine yasama inisiyatiflerini yönetmek için oluşturulan iki organ vardır: Kadınlar Meclisi (2006) ve Kadınların Eşitliği için Hukuk Komisyonu - CLEM (2011) ve bu 9 senatör ve 10 temsilciden oluşur. Halihazırda, yasama tedbirleriyle kamu görevlileri, bakanlıklar, kongreler, belediye başkanlıkları, valilik ve başkan yardımcılığına birkaç kadının yerleşmesi mümkün oldu; bununla birlikte şu gerçeği akılda tutmakta fayda var: sadece kadın olmak kadınların sesini yansıtmaya yetmiyor; ne yazık ki yönetimlerdeki kadınların çoğu Kolombiya kadın toplumunun çeşitliliğini, cinsel ve kültürel farklılığı dikkate almayan, anne- baba ve çocuklardan oluşan geleneksel aile dışında farklı bir aile düzeni düşünmeyen, kadın yığınlarına kulak vermeyen ve bu nedenle ülkedeki kadınların durumunu değiştirmekle ilgilenmeyen bir kesimini temsil ediyor.


BARIŞ ANLAŞMALARI: GÜVENCE ŞART!
Kadınların silahlı çatışma süreçlerine katılımları ile ilgili olarak, Adalet Kurumunun bir çalışması, kadınların karar mekanizmalarına erişimden yoksun olduklarını gösteriyor. Çünkü barış anlaşmalarının imzalanmasındaki varlıkları asla yüzde 15’i geçmezken, sürece destek masaları, barış komisyonları vb. çalışma alanlarındaki temsil oranları yüzde 65.78. Buna karşın aynı çalışma gösteriyor ki kadın hareketinin kaygıları daha çok savaşın reddedilmesi, barışın savunulması, silahlı çatışmanın cinsiyete göre değişen etkileri sorununun gözetilmesi, cinsel şiddet, cinsiyet eşitsizliği, ekonomik sistem ve bunun savaş ve kadın üzerindeki etkilerine dairdi.

Kadın ve erkeklere eşit hakların tanınması, hakların ve özel anayasal korumanın konusu olarak özellikle kadınların medeni durumlarına, yaşam döngüsüne ve aile ve toplum ilişkisine bakılmaksızın her birinin özel koşullarının tanınması gibi cinsiyet eşitlikçi yaklaşımı içeren barış anlaşmaları, özellikle eşitliğin yaşama geçirilebilmesi için olumlu tedbirleri güvenceye alma, kadınların ve örgütlerinin barışa aktif katılımı ve çatışma nedeniyle kadınların mağduriyetinin tanınması ihtiyacını vurgular. Böyle bir yaklaşımın somutlaşması ve kadınların ihtiyaçları dikkate alınarak geri dönüş politikasında ilerlemek için hükümetin, politik ve sosyal aktörlerin güvence vermeleri gerekir.


ŞİDDET SORUNU: ÖZGÜN YANLAR
Kolombiya'da, kadına şiddet tüm kesimlerde ve sosyal sınıflarda mevcuttur. Kadına yönelik şiddete ilişkin resmi Tıp raporuna göre, bu yıl Ocak ve Mayıs ayları arasında şiddet olaylarının arttı, tacizle ilgili olarak yüzde 18,26 oranında bir artış olduğu, en çok 10 ila 14 yaş arasındaki kızları etkilediği, 17 bin 715 şikayet olduğu belirlendi. Kolombiya'da, saatte ortalama 13 kadının şiddete uğradığı ve kadınların yüzde 2,3'ünün cinsel şiddete maruz bırakıldığı tahmin edilmektedir.

Uyuşturucu kaçakçılığının etkisinin yanı sıra ataerkiyle bağlantılı kültürel desenler ile Kolombiya'da yaşanan savaş, devlet korumasının olmayışı, kayıtsızlık ve toplumsal ihmal kadın cinayetleri, saldırganlık, küçük düşürme, tabi kılma gibi kadına karşı çeşitli şiddet biçimleri ile birleşiyor.

Kolombiya Ceza Hukuku, 2008 tarihli 12571 sayılı “Kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet biçimlerinin farkında olma, önleme ve cezalandırma standartları” yasası aracılığıyla kadına yönelik her türlü şiddeti cezalandırmaktadır. Sorun şu ki, cezalar bazen doğru olarak uygulanmamakta ya da örneğin, cinsel şiddete uygulanan yaptırıma ağırlaştırıcı faktörler eklenmemektedir.

Kolombiya'da ayrıca şiddet ve kadın cinayetleri konusunda çeşitli mevzuatlar bulunmaktadır: 

- 9 Haziran 1994 tarihinde kabul edilen Brezilya'nın Belem Do Para şehrinde, Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesi, Cezalandırılması ve Sona Erdirilmesi için Uluslararası Sözleşme'nin onaylanması hakkında 1995 tarihli 248 sayılı yasa
- Kadına yönelik şiddet suçlarında özel korumayı güçlendiren 2012 tarihli 1542 sayılı kanun
- Cinsel şiddet mağdurlarının adalete erişimini güvenceye alacak tedbirler öngören 2015 tarihli 1719 sayılı kanun,
- Kadın cinayeti suçunu özerk bir suç olarak tanımlayan ve diğer hükümlerin yürürlüğe konulduğu (Rosa Elvira Cely) 2015 1761 Sayılı Yasa;
- Asitle yakmaya karşı cezalarda artış sağlayan 2016 1773 tarihli (Natalia Ponce olarak bilinir) yasa.

Ancak, bu yasal düzenlemelere rağmen farklı şiddet türleri eşitsizlik durumunu keskinleştirerek, normalleştirilip yeniden üretilerek, “kurban olmayı kadınların doğuştan getirdiği bir parçası” haline getirerek kalıcı olarak varolmaktadır. Şiddet yoksullaştırılmış kesimden gelen pek çok Kolombiyalı çocuğun hayatlarının yapısal bir parçası olmuştur; çünkü bu bildikleri bir gerçek olmuştur.

Rosa Elvira Cely'nin tecavüz edildikten öldürüldüğü yere çiçek bırakan kadınlar

Siyasi bağlam, bölgesel kontrol mekanizmaları, neoliberalizmin dayattığı ekonomik koşullar ve hak gaspları çerçevesinde kadınların savaşın doğrudan sonuçlarını üstlenerek siyasi şiddete maruz kaldıkları da dikkate alınmalıdır. Kadınlar:
1. Silahlı grupların eylemleri içerisinde vahşi şiddet eylemlerinin kurbanları olarak,
2. Silahlı grupların eylemleri içerisinde cinsel şiddet kurbanları olarak,
3. Kadın örgütlerine, taban örgütlerine veya genel olarak insan hakları örgütlerine üyelikleri nedeniyle ya da çatışmanın bazı aktörleri ile akrabalık ya da duygusal bağ nedeniyle yaşamlarına veya aile üyelerine yönelik tehditlerin kurbanları olarak;
4. Kadınların çocuklarının, eşlerinin veya akrabalarının zorla çalıştırılmasına karşı çıkmaları nedeniyle silahlı gruplarda zorla askere alınmanın kurbanları olarak
5. Zorunlu göçün kurbanları olarak siyasi şiddeti yaşarlar.

Ek olarak, Kolombiya devletinin silahlı aktörlerle suç ortaklığı yaparak ya da etkisizlikle, cezasızlıkla, yeterli koruma, bireysel ve toplu tazminatın sağlanması için davaların izlenmesiyle ilgili sorumsuzluğunu, halk önderlerinin zulüm ve ölümle karşı karşıya olduğu kötü durumu göz ardı edemeyiz.

Tehditler, sindirmeler, hedefli suikastler 2016 yılından bugüne kadar artmıştır. CODHES’in verdiği bilgilere göre, Ocak 2016’dan Haziran 2018'e dek, Kolombiya'da 311 halk önderi öldürüldü. Rakamlar, cinayetlerin yüzde 76'sının erkeklere ve yüzde 24'ünün kadınlara karşı işlendiğini ve yüzde 57.3'ünde yerel yöneticilerin işin içinde olduğunu göstermektedir.


SİLAHLI ÇATIŞMALARDAN EN ÇOK ETKİLENEN BÖLGELERDE DURUM
Bu insanların yüzde 45’i cemiyet liderleri, yüzde 23’ü etkin grup liderleri, yüzde 11’i köylüler, yüzde 5’i sendika liderleri, yüzde 5’i gençlik, kadın, çevre mücadelesi liderleri, yüzde 4’ü halk önderleri, yüzde 3’ü LGBTI topluluğu önderleri, yüzde 2’si savaş kurbanlarının liderleri ve yüzde 2’si arazi iadesi liderleri.

Son olarak bu çalışma gösteriyor ki bu cinayetlerin yüzde 47’si yerleşik olmayan silahlı gruplar tarafından, yüzde 39’u faili meçhul cinayetler olarak, yüzde 5’i devlet görevlileri tarafından, yüzde 3’ü savaş sonrası dağıtılan silahlı gruplar, yüzde 1’i ELN ve yüzde 1’i de FARC’ın muhalifleri tarafından işlenmiş.

KOLOMBİYALI KADINLARIN ÖNCELİKLİ TALEPLERİ
Kolombiyalı kadınların talepleri küresel düzeyde yaşananlardan bağımsız değildir. Bu nedenle, dünyayı etkileyen sorunların farkında olarak, patriyarkal sisteme ve kapitalizme karşı verilen mücadele genel bir düzeyde yürütülmekte; bireysel, kolektif, ailevi, örgütsel ve yapısal taleplerden belirli açılardan ayrılmaktadır. 

1. Yalnızca ataerkiye karşı mücadele, sınıfsal haklar ve cinsiyet hakları mücadelesi yapısal dönüşümler gerektirmez, kişinin kendi sosyal ilişkilerinde gündelik pratik eylemler de böylesi dönüşümlere ihtiyaç duyar.
2. Kadına karşı her türlü şiddetin, yabancı düşmanlığının, ayrımcılığın, cinsiyetçiliğin ve ırkçılığın ortadan kaldırılması... Mevcut mevzuata saygı duyulması, davalara katılan kamu görevlilerinin ve uzmanların zihniyetinin değişmesi ve kadın olma gerçeğinden dolayı kadınlara dönük saldırganlık ve ölümler karşısında cezasızlığın yasal olarak ortadan kaldırılması gerekir.
3. Kadınların özgür olabildikleri, saldırıya uğrama korkusu olmadan karar alabildikleri, kadın cinayetlerine karşı, mutlu ve bütünlüklü insanca bir yaşam... Mutluluğun inşası için karar ve özerkliğe saygı... Kadınların yaşamlarını savunmak için ve toplum liderlerinin ve politik liderlerin öldürülmesine karşı.
4. Kolombiya yasalarına farklılık ve cinsiyet yaklaşımının dahil edilmesi ve kadınlara karşı ayrımcılık unsurları oluşturan yasaların kaldırılması. Buna, özgürleştirici kamu politikalarının oluşturulması, kadın mağdurlara yönelik kapsamlı tazminatlar ve farklılıklara saygı gösterilmesine olanak tanıyan kamu politikalarının benimsenmesi ihtiyacı eklenmelidir. Toplumsal cinsiyet gündemleri sadece kurumsal politikaların bir unsuru olmakla kalmamalı; örgütler, hareketler ve siyasi partiler dahil olmak üzere tüm ilişkilere dahil edilmelidir.

II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşması'nda gerçekleştirilen atölyelerden bir kare...

5. Ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel hakların uygulanabilirliği:
• Eşit işe eşit ücret: eşit ödeme.
• Şirketlerin yönetim pozisyonlarına eşit erişim şartları ve kalıcılık.
• İş güvenceleri ve kalıcı istihdam, insanca bir yaşama izin veren emeklilik alternatifleri ve haklardan yararlanılabilen bir yaşlılık.
• Ticarileşmemiş, hak olarak görülen adil bir sağlık sistemi için mücadele, tekelleri ortadan kaldıran, eşit, kamusal, dikkatle yapılması gerekenlere duyarlı ve devlet tarafından sunulan sağlık hizmetleri. Toplulukların ve bölgelerin kapsamlı bir şekilde izlendiği ve tüm kadınlar ve aileleri için erişimin kurumsallaştığı; önleyici, ademi merkeziyetçi, merkezinde kişinin olduğu daha insani bir sistem gerekli.
• Kendi bedenini görmezden gelmeden olumlu atasal bilgiyi savunarak ve kapsamlı bir yaklaşım göstererek hakları bütünlüklü bir bakış açısından uygulamak.
• Silahlı çatışmanın kurbanı kadınlar için kapsamlı bakım ve toplum genelinde haklarının telafisi.
• Ablasyon (rahim tahribi) gibi hakları ihlal eden uygulamaları ortadan kaldırarak her yaştan kız çocuğunun ve kadının cinsel haklarına, üreme haklarına saygı duyulması ve hakların kullandırılması.
• Her ne sebeple olursa olsun kürtajın suç teşkil etmemesi ve yasallaştırılması. Kürtaj gizli olmamalı, güvenli olmalı.
• Yerlerinden edilmiş kadınların maruz kaldığı acıların tazmini ve yerinden etmenin tekrar edilmemesi.
6. Engelli kadınların ihtiyaçlarının tanınması. Bu, engelli kadınların ve bakımlarını yapanların güçlendirilmesini, ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını, fırsat eşitliği sağlayarak ve cinsiyetler arasındaki dengesizliği ortadan kaldırarak cinsiyet eşitliği ve engellilik arasındaki ilişkiyi derinleştiren cinsiyet eşitliğinde olumlu eylemlerin teşvik edilmesini içerir. Yanı sıra erken yaşlardan itibaren tüm okul topluluğu için eğitim sisteminin her seviyesinde engelli kadın ve kız çocuklarının haklarının savunulmasını da içerir. Engelli kadınların ve ilgili alanlardaki tıbbi görevlilerin (tercihen danışmanlar, rehberler ya da uzmanlar) katılımının; çevre, mal ve hizmet tasarımlarının engelli kadın nüfusun özel ihtiyaçlarını ve taleplerini dikkate almasının sağlanması. Bu amaçla, toplumsal cinsiyet perspektifi; erişilebilirlik, özerklik, sosyallik ve yaşanabilirlik kriterleriyle kamusal ve özel alan kent politikalarının tasarlanması, geliştirilmesi ve yürütülmesiyle birleştirilmelidir.

II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşması'nda sonuç metni tartışmaları sırasında...

7. Cinsiyet odaklı ve cinsel çeşitliliğe saygılı bir kent kültürünün teşvik edilmesi. Bu, cinsel ve yüzeysel klişe kadın imajına karşı, kadınların onurunu savunan bir mücadele anlamına geliyor. Cinsiyetçi örüntülerin ortadan kaldırılması, farklı bir eğitimin yaygınlaştırılması ve cinsiyete odaklanılması, hakların görünür kılınması için kalıcı önlemlerin benimsendiği normatif bir çerçevede ilerlemek gerekir. Cinsiyetçi örüntülerin ortadan kaldırılması için kalıcı önlemlerin alındığı normatif bir çerçevede ilerlemek, hakları görünür kılan cinsiyet odaklı ve çeşitliliği temel alan bir eğitimi teşvik etmek gerekir.
8. Eşit, adil, eşdeğer ve ayrımcılık içermeyen siyasi katılım. Bu her bir resmi ve özel kurumun yanı sıra karar mercilerinde ve topraklarda alınan kararlarda bilinçli bir çalışma anlamına gelir. Topraklarda ve toplulukların diğer alanlarında savunuculuk ve katılım toprakların, habitatın ve çevrenin düzenini etkileyerek; bakım uygulamalarını, bölgenin, suyun, doğanın korunmasını sağlar; ayrıca, organik uygulamalardan bahsederken, tohumların korunması gibi direnç uygulamaları da vardır.
9. Planlama süreçlerinde ve hükümetin farklı programlarında toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelerin benimsenmesi.
10. Kadınları kendi yaşamlarını farklı bir şekilde düşünmeye sevk eden, feminist yaklaşımlarla diyaloğa giren bir kadın düşünme biçiminin gelişmesi. Ancak bu, güçlenme ve özgürleşme önerisi anlamına gelen hakların tanınmasında ve tam olarak kullanılmasında önemli rol oynayan, kadınların hikayelerini kadının sesiyle anlattıkları tarihsel belleğin kurtarılmasında aktif katılım süreçlerini gerektirir.

* II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşması’na Kolombiyalı kadın örgütü Organización de Mujeres del Pueblo de Colombia (Kolombiya Halkının Kadın Örgütü) delegelerinin sunduğu rapor- Quito 2018
Çeviri: Oya Tezel

II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşması'nda 11 ülkeden delegelerin ülkeleri hakkında verdikleri bilgileri içeren dosyamıza BURADAN erişebilirsiniz.

İlgili haberler
II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşması

İlki 2015 yılında Dominik’te gerçekleştirilen, ikincisi 28-30 Eylül’de Ekvador’un Quito kentinde ger...

MEKSİKA: Kadın işçilerin faili meçhullerle öldürül...

Ülkenin insanlıkdışı çalışma koşullarının ayyuka çıktığı bölgelerinde kadın cinayetleri de korkunç b...

PERU: Yolsuzluk ve şiddet kadınların hayatını çalı...

Peru’da kırsal bölgelerde eşitsizlik derinleşiyor, yolsuzluk milyarlarca doları zenginlerin cebine a...