Bir hayalim vardı benim de…
12 Eylül darbesinin ünlü işkencehanelerinden biri olan Mamak Cezaevinde dayanışmayla direnen kadınlardan biriydi Sükun. Aramızdan ayrıldı. Geriye onun ve onun gibi kadınların direnç hikayeleri kaldı.

1980 yılında Ankara Üniversitesi, Ankara Tıp Fakültesi, 3. sınıf öğrencisiydim, 4. sınıfa geçmek için bir sınava girmem gerekiyordu. Bir önceki sene, 1979’da da sonradan beraat ettiğim bir dava yüzünden, 1,5 ay Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi’nde kaldığım için devamsızlıktan sene kaybetmiştim. Yani artık bu son sınav hakkımdı. Ama o sınava hiçbir zaman giremedim. 14 Ağustos 1980 gecesi, sabaha karşı evimden alınıp Emniyet’e, orada 10 günlük bir işkenceden sonra da Mamak Askeri Cezaevi’ne götürülmüştüm, gıyabi tutuklama kararı varmış hakkımda.
Daha 5 yaşımdayken, o sırada uzmanlık sınavına çalışan dayımı ders çalışırken izlerken, onun gibi hekim olmaya karar vermiştim, tüm öğrenimim boyunca da hiç değişmedi bu kararım. Üniversite sınavlarında ilk tercihim Tıp Fakültesiydi ve kazanmıştım. Hekim olacaktım, son derece hümanist bir gençtim, insanlara yardımcı olacaktım, onları iyileştirecek, sağlıklarına kavuşturacaktım. Daha sonraları öğrencilik yıllarımda temel olanın insanlara hastalanmayacak koşulları sağlamak olduğunu, yani koruyucu hekimliğin önemli olduğunu, tüm insanlara ücretsiz sağlık hizmeti sağlamanın gerekliliğini anlamıştım. Sosyalizmle tanışmıştım...
12 Eylül sabahı, Cunta’nın bildirileri okunurken Mamak A Blok, 5. Koğuş’taydım (o sıralar kadın tutuklular 4. ve 5. koğuşta kalıyorlardı). Cezaevine girdikten kısa süre sonra okuldan akademik olarak atıldığımı görüşüme gelen annemden öğrenmiştim. Mamak’ta kaldığım 5 yıl süresince o yetersiz hekimlik bilgime, devrimci arkadaşlarıma olan sevgimi ve mücadele gücümü ekleyerek sağlık sorunlarında yardımcı olmaya çalıştım. Hekimliğine hiç güvenmediğimiz cezaevi hekimlerini bazen olabilecekler konusunda adeta tehdit ederek (eh, bir şeyler biliyorum ya), bazen hekim olma etiğini hatırlatarak arkadaşlarıma gereken tıbbi müdahalenin sağlanması için çaba gösterdim, gerektiğinde acil olarak hastaneye sevklerini sağladığım bile oldu.
1981 yılına geldiğimizde, üniversite sınavına cezaevinden de girebileceğimizi söylediler bize, hemen karar verdim, tekrar sınava girecek ve yine tıp fakültesini yazacaktım, yani illa hekim olacaktım.
O yıl girdiğim sınavlarda 9 Eylül Üniversitesi, İzmir Tıp Fakültesi’ni kazandım, cezaevinin verdiği tutuklu olduğuma dair bir belge ile de okula kaydoldum ve kaydım tutukluluğumun sonlanmasına kadar donduruldu.
Yıllar geçti, geç açılan ve uzun süren mahkemeler, aldığım 15 yıl cezanın defalarca Yargıtay tarafından bozulmasıyla neredeyse dört yıl iki aydır Mamak Askeri Cezaevi’nde yatıyordum. Cezam halen kesinleşmemişti ve tutuklu statüsündeydim. Bir gün, bir zarf geldi, resmi bir yazışma olduğu zarfın renginden uzaktan bile anlaşılıyordu, merakla açtım. İçinden çıkan yazı, 9 Eylül Üniversitesi İzmir Tıp Fakültesi dekanlığından geliyordu. YÖK, ....... sayılı yasasına göre “Öğrenci haysiyeti’ne aykırı davranışlarım nedeniyle okulum ile ilişiğimin kesildiği” yazıyordu dekanın imzası olan kağıtta. O kağıt Mamak’taki arama adı altındaki talanların birisinde kaybolup gitti zaten kısa süre içinde.
Daha sonra cezam 5 yıl olarak kesinleştiğinde 4,5 yıldır cezaevindeydim ama tabii ki bu da yetmemiş olmalı ki, “kurallara uymadığım” gerekçesiyle verilen bir 10 günlük hücre/tabutluk cezası ile 6 ay süre ile infazım yakıldı (tahliyenin engellenmesi). Cezaevinden çıktığımda 5 yılı tamamlamıştım, tıpta uzmanlık süresini Mamak’ta tamamladım diye gülüşürüz bazen arkadaşlarla.
Tüm gençler gibi, bir hayalim vardı benim de, ama yüz binlerce genç gibi 12 Eylül faşist cuntası benim de hayallerimi gerçekleştirmemi engelledi. Binlerce insanın sadece hayalleri değil, hayatları da çalındı bu 30 yıllık sürede, asılarak, işkencede, yargısız infazlarla öldürülenler, kaybedilenler, işkence sonucunda kalıcı sakatlıkları olanlar... Sayılamayacak kadar kötülük ettiler bu halka, ellerim ölene kadar yakalarında olacak.

* Bu yazı Ekmek ve Gül dergisinin Eylül 2010 sayısında yayınlanmıştı.


İlgili haberler
Direncimiz direnenlere bir ışık olsun

Bir darbenin eşiğinden geçtik, darbe günlerini aratmayan zamanlar yaşadık. 12 Eylül darbesinde Mamak...

UnutaMAMAK

Mamak Cezaevinde yolları buluşmuş kadınlar anlatıyor. ‘Kaktüsler Susuz da Yaşar’dan sonra UnutaMAMAK...

Çerçeveli bir fotoğraftan Kimseye Söylemedim’e

“Bizleri acıtan ve büyüten anıların içine yoksulluğun rengi kaçık kıyafetlerini, burunları camlarda...