Ev işlerinde çalışan kız çocuklarının oran yüzde 50’nin üzerinde
Dr. Başak Akkan, ‘Kesişimsel Eşitsizlikler Ekseninde Kız Çocukları ve Ev içi Emek’ konulu çalışmasında kız çocuklarının ev içi işlerde neleri yüklendiğini araştırdı.

Bakım politikalarının toplumsal cinsiyet, sınıf, farklı kimlikler üzerinden oluşan zorlukları üzerine çalışan Başak Akkan, geçtiğimiz günlerde “Kesişimsel Eşitsizlikler Ekseninde Kız Çocukları ve Ev içi Emek” konulu çalışmasını yayımladı. Çalışmada kız çocuklarının ev içi işlerde neleri yüklendiğini araştıran Akkan, okul görüşmeleri yaparak kız çocuklarının ev içi işlerle nasıl bir ilişki kurduğunu araştırmış.

HEM YOKSUL HEM ÇOCUK: EŞİTSİZLİK ARTIYOR

TÜİK’in 2019 verilerine göre ev işlerinde çalışan çocuklar anketlerinde kız çocukları ev işlerine (yemek, bulaşık, kardeş bakımı) ayırdıkları zaman ve oran daha fazla. 2006, 2012, 2019 yıllarındaki oranlara bakıldığında 6-17 yaş aralığındaki çocuklardan yıllara göre küçük farklılıklar görülse de genel olarak ev işlerinde çalışan kız çocuklarının oran yüzde 50’nin üzerinde. Haftada 8 saat ve daha uzun süre ev işlerine katkı sağlayan çocuklardan erkek çocuklarının oranı yüzde 16,3 iken kız çocuklarınınki yüzde 28,3.

Akkan’ın kendi niteliksel araştırmasında ağırlıklı olarak 0-5 yaş arası kardeşi olan kız çocukları yer alıyor. Bu kız çocuklarının kardeşlerinin bakımlarından doğan hikayelerini inceliyor. Hem yoksul hem kız hem de çocuk olmanın eşitsizliği üzerinde durulan çalışmada, anne profilleri ise çalışan, çalışmayan, hasta olarak değişiyor. Bazı kız çocukları kardeşlerinin bakımına yardım ederken kiminde ise kardeşin sorumlulukları tamamen en büyük kız çocukluğunda.

Ev içi işlere katılan kız çocukların en büyük ortak noktaları yoksullukları. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA, 2013) verilerine göre 6 yaşından küçük çocuğu olup çalışan kadınlar işteyken, yoksul ailelerin kız çocuklarının yüzde 16,9’u kardeşlerinin bakım yükünü üstlenirken bu oran refah düzeyi yüksek ailelerde yüzde 0,1. Bu oranlar çocukların yoksullaştıkça bakım yüklerinin arttığını gözler önüne seriyor. Araştırmacı istatistik sonuçlarının toplumsal cinsiyet meselesi olduğu kadar sınıfsal bir mesele olduğunu da vurguluyor. Aynı verilerde yoksul ailelerinin çocuklarının sadece yüzde 0,1’inin kreş, ana okulu gibi kurumsal bakıma erişimi varken, zengin ailelerde bu oranın yüzde 29,3 olması da dikkat çekti.

Araştırmaya katılan kız çocuklarının deneyimleri ise çarpıcı. ‘Yarı anne’ rolünü üstlenmiş bu kız çocuklarının kendilerini böyle tanımlamaları hanenin diğer bireyleriyle kurduğu ilişkileri de etkiliyor. ‘Çocuk anneler’ evde daha çok söz sahibi oluyor. Üstelik kimisi bir yerden sonra bakım yükünü aldıkları kardeşlerinin bütün ihtiyaçlarına cevap verebilmek istiyorlar. Harçlığını biriktirip çikolata almak, kendi sosyalleşme zamanını onun için ayırmak gibi kaygılar taşıyorlar.

KUCAĞINDA KARDEŞİ EV ÖDEVLERİNİ YAPMAYA ÇALIŞAN ÇOCUKLAR…

Kardeş bakım yükünün bu kız çocuklarının arkadaşlık ilişkilerini nasıl etkilediğinin üzerinde duran araştırmacı; arkadaşına gittiğinde kardeşini de yanında götürmek zorunda kalan kız çocuklarının başka bir bakım yükü almış çocukla sosyalleşmeye çalışma eğiliminde olduklarından bahsediyor. Arkadaşlarıyla oyun oynamak isteyen bir kız çocuğu ‘Koşmak istiyorum kardeşim var koşamıyorum’ diyor. Yalnız kalmak isteği de kız çocuklarının eğilimi arasında. Kendine vakit ayırmayla kardeşine bakma arasında tercih yapma zorunluluğu, kardeşinin başına bir iş gelecek korkusu, ev içi kazalarda sorumluluğun üstünde olması gibi durumlar bu çocukları oldukça kaygılandırıyor. “Annem geldiğinde ‘normal ben’ oluyorum, içimden yük boşalıyor” diyor 13 yaşında kız çocuğu. “Hepimiz kardeşimizle oynarız ara sıra bakarız ama kardeşimizin ya da evde ihtiyacı olan başka birinin tüm bakım yükünü üstlenmek ayrı bir şeydir.”

Bir kucağında kardeşi varken diğer eliyle ödevini yapmaya çalışan kız çocuğu da var, üstlendiği bakım yükü sebebiyle ev ödevini yapamadığı için biriken sorunlara rağmen okula devam edeni de. Bakım verdiği kardeşinden hissettiği sorumluluk ile okulla ilgili sorumlulukları arasında kalan 14 yaşında kız çocuğu, “Onu bir elimle kucağımda tutuyorum, diğer elimle de ödevimi yapıyorum. Biraz zor oluyor ama yapıyorum” diye anlatıyor yaşadığını.

NE YAPMALI?
Okulun ev içi bakım emeği harcayan birçok kız çocuğuna özgürleşme, sosyalleşme ve üzerindeki bu sorumluluklarından uzaklaşma fırsatı sunduğu üzerinde duruyor araştırmacı. Okul terkinin en çok yoksul ailelerde olduğuna dikkat çeken katılımcılardan birinin sorusu üzerine araştırmaya katılan çocuklar için bu şartlarda dahi kız çocuklarının okula tutunmaya çalıştığı üzerinde duruluyor.
Pandemi yoksul çocukların eğitime erişim sıkıntısı yaşamasına ek tüm bu sıkıntıların da artmasına sebep oldu. Canlı ders arasında bebek kardeşine süt vermek için ara veren, önceliği kardeşlerinin derslerine vererek kendi derslerini kaçıran kız çocuklarının anlatıları da bunu kanıtlar nitelikte.
Tüm bunlara karşın Dr. Başak Akkan’ın politika önerileri ise kamusal ve erişilebilir bakım hizmetlerinin artması, yaygınlaşması annenin dolayısıyla da kız çocuğun da ev içi bakım yüklerini hafifletebilecek hususlardan. Evde bakım yükü olan kız çocukları için okul özgürleştirici bir ortam olduğundan okuldan kopmamasının sağlanması ve ev içi işlerin paylaşılması.

İllüstrasyon: Başak Günaçan/moncarot

İlgili haberler
Bu ülke kız çocuklarının ‘cehennemi’ olmasın!

Günlerdir kayıp olan Müslüme'nin cansız bedenine ulaşıldı. Çocuklar, bugünde bile canlarından olurke...

‘Kadınlar, kız çocukları yaşamaya layık’

Seher ve iki kızı şiddetin canlarına tak dediği bir gece yarısı ise evden kaçarak hayatlarını kurtar...

Kız çocukları hangi koşullar altında yaşıyor?

11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü vesilesiyle kız çocuklarının mahkûm edildiği yaşam koşullarını ve o...