Hemşireler Günü’nde hemşireler sokakta
Ülkenin dört bir yanında hemşireler Dünya Hemşireler Günü’nde sokaklara çıktı, taleplerini dile getirdi. Hemşireler, “Biz sağlıklı değiliz ki sağlıklı hizmet verelim" diyor.

Dünya Hemşireler Günü’nde çalışma koşullarına isyan eden hemşireler alanlara çıktı eylemler yaptı. Ankara, İzmir, İstanbul, Diyarbakır başta olmak üzere pek çok ilde eylemler yapan hemşirelerin en temel talebi hemşirelik yapmalarının önündeki engellerin kaldırılması. Hemşireler, “Neoliberal sağlıkta dönüşüm programı bizlerin mesleki sorunlarını daha da büyütmüş ve hemşirelik ‘yardımcı sağlık elemanı’ algısıyla yürütülmeye başlanmıştır. Mesleğimizin görev sınırları belirsizleştirilerek mesleki bağımsızlığımız yok edilmektedir” diyerek meslek yasası istedi.
Şiddete en fazla uğrayan sağlık çalışanının da kendileri olduğunu vurgulayan hemşireler, mesleklerinin ‘ağır ve tehlikeli işler’ kapsamına alınmasını istiyor.
Sorunlarının artık daha fazla göz ardı edilemeyecek bir noktaya geldiğine dikkat çeken hemşireler, “Sağlıkta dönüşüm programı ile yaygınlaştırılan güvencesizlik sonucunda aynı okulu bitiren, aynı işi yapan, aynı unvana sahip kişilerin farklı özlük ve mali haklara sahip olması kesinlikle kabul edilir bir durum değildir” dediler.

‘AB ÜLKELERİNDEN 4 KAT DAHA YOĞUN ÇALIŞIYORUZ’
Hemşireler, AB ülkelerine göre 4 kat daha yoğun iş yükü ile karşı karşıya olduklarını açıklayarak yeterli kadro açılmasını istedi. Hemşireler zaten çok ağır olan iş yükünün 15 Temmuz’dan ilan edilen OHAL ve kanun hükmündeki kararnamelerle binlerce hemşire ve sağlık çalışanının ihraç edilmesi de yüklerinin daha da katlandığının altını çizdi.

HEMŞİRELERİN BAŞLICA TALEPLERİ
* Fazla çalışma/angaryaya son verilmeli, çalışma hayatı güvenceli bir biçimde yeniden düzenlenmeli, güvencesiz çalışanlar (vekil, sözleşmeli, kadrolu) kadroya alınmalı.
* Çalışırken maruz kaldığımız risklere karşı güvenli çalışma koşulları oluşturulmalı, hemşirelik ağır ve tehlikeli işler kapsamına alınarak, fiili hizmet süresi zammından tüm hemşireler adil biçimde yararlanmalı.
* İşyerlerinde şiddet ve tacize yönelik önleyici uygulamalar yaygınlaştırılmalı, kadro ve unvan durumuna bakılmaksızın tüm çalışanlara hukuki yardım verilmeli.
* Tüm yöneticiler, liyakata göre ve çalışanlar tarafından seçilmeli, yöneticilik görev süreleri de sınırlandırılmalı.
* Doğum izinleri ücretli hale getirilmeli, 7/24 ücretsiz, anadilinde kreş sağlanmalı.
* Haftalık çalışma saati 35 saatle sınırlandırılmalı, gece çalışma meslekte artan yıl oranına göre azaltılmalı ve gece mesai saati 2 ile çarpılmalı.
* Performansa göre ücretlendirme değil, çalışırken ve emeklilikte insanca yaşamaya yetecek düzeyde ücret ödenmeli.
* Hemşirelik meslek tanımları günün koşullarına göre yeniden düzenlenmeli ve ILO hemşirelik anlaşması imzalanarak gerekleri yerine getirilmeli.

HEMŞİRELER SORUNLARINI VE TALEPLERİNİ EKMEK VE GÜL'E ANLATTI

BİZ SAĞLIKLI DEĞİLİZ Kİ SAĞLIKLI HİZMET VERELİM
İstanbul Üniversitesi’nde çalışan 22 yıllık hemşire Sakine Gücüyeter her geçen gün daha da kötüye giden çalışma koşullarını şu sözlerle anlattı: “Ben üniversite hastanesi çalışanıyım. Dolayısıyla bizde değişen tablo çok belirgin. Eskiden üniversite hastanesine ihtiyaç duyan hastalar gelebiliyordu. Şuanda ise değişen saat sistemi ile birlikte birince basamak sağlık hizmeti veren kurum gibi hareket ediyoruz biz. Değişen sistemle birlikte çalışma koşullarımızda hiçbir iyileşme yaşanmazken her geçen gün kötüleşen bir tablo var. Bu sorunlardan Var olan çalışan sayısı her geçen gün düşerken hiçbir şekilde artmıyor. Emekli olup giden çalışanın yerine çok az sayıda eleman alınıyor. Dolayısıyla herkesin çalışma saatleri ve nöbetler artıyor. Hizmet verdiğimiz hasta sayısı da her geçen gün artıyor. Bunun yanı sıra malzeme sıkıntımız had safhada. Devlet hastaneleri Kamu Hastaneler Birliği adı altında gerekli olan bütün destekler sunulurken üniversite hastanelerinde malzeme konusunda hiçbir destek sağlanmıyor. Aksine daha fazla şey isteniyor.”

MOBİNGE UĞRUYORUZ
Mobinge uğradıklarını belirten Gücüyeter şunları söyledi: “Değişen yönetim biçimiyle birlikte devletin tüm kurumlarında da değişen bir yönetim biçimi var. İdarecilerin yönetim anlayışı da değişerek demokratik yapıdan çok hızla uzaklaşılıyor. Dolayısıyla çalışanlar üzerinde angarya çalışmanın yanında bir de yöneticinin baskısı da artmaya başladı. Özellikle yöneticiler eliyle örgütlenen sendikalar var. Çalışanda ister istemez ‘bu sendikalara üye olunmaması durumunda kötü alanlarda çalışacağım algısı oluşuyor’ Ya benimle olursun ya da başına geleceklere katlanırsın gibi sözel olmayan ama hissettirilen bir tablo var. Dolayısıyla gerçekten hak mücadelesi veren sendikaların örgütlülüğünü kırıyorlar. Böylece bölünmüşlük oluyor. Bir araya gelemeyen güç kolay kırılıyor.

ESNEK ÇALIŞMA DAYATILIYOR
Öncelikli sorunlarından birinin de vardiyalı çalışma olduğunu aktaran 27 yıllık hemşire Türkan Aydoğmuş, “Kreşimiz yapılan tadilatlar nedeniyle tam kapasite ile çalışmıyor. Ancak gece vardiyasında servis yok. 24 saat hizmet verdiğimiz için tüm çalışanlar kreş hakkına sahip olamıyor. Vardiyalı çalışmada özlük haklarımız uygulanmadığı için haliyle insan çalışma koşulları da oluşmuyor. Mesela evli arkadaşlarımızın çocuklarını kreşe bırakacak servisleri yok. Sağlık çalışma ve uyuma saatleri ile yaşanabilir bir ücret alınmadığı için vardiyalı çalışma insanca yaşama şekli olmuyor. Kreşin olmaması, servisin olmaması, çalışma saatlerin çok fazla olması, hemşire başına düşen hasta sayısının çokluğu ve özellik malzeme sayısının fazla olması ile birlikte çalışan sayısının azlığı sağlık çalışanın sağlığını bozduğunu aktardı. Biz sağlıklı değiliz ki sağlık hizmeti verelim” diye konuştu. Esnek çalışma arttığına dikkat çeken Sakine Gücüyeter de şöyle devam etti: “Artık kurum tarafından her an telefonla aranıp nöbete çağrılabiliyorsunuz. Böyle bir stresle çalışıyoruz artık. Memur maaşlarına yapılan zamlarda dişe dokunur bir artış yaşanmazken her şeye yapılan zam ve kesilen vergiler ortada. Yemek veriliyor gibi görünüyor. Çok kalitesiz yemekler yiyoruz. Zaman zaman zehirlenmeler yaşıyoruz. Meslek hastalıklarımız iyi bir şekilde tanımlanmış değil. Biz bel ve boyun ağrılarımızı hayatımızın bir parçası olarak değerlendiriyoruz. Dolayısıyla bunlar aslında birer meslek hastalığı. Ancak bunlara yönelik hiçbir tedavi ve önlem alınmıyor.”



İlgili haberler
GÜNÜN BELLEĞİ: Hemşirelik nasıl doğdu? Nasıl görün...

Uzun yıllar bütün hastanelerde karşımıza “sus” ifadesiyle çıkan bu kepli hemşire resmi o duvarlara a...

GÜNÜN PORTRESİ: Irena Sendlerowa

Resimdeki kadını tanıyor musunuz? Hayır mı? Bu kadın Irena Sendlerowa! 12 Mayıs 2008’de, 98 yaşında...

GÜNÜN TALEBİ: Hemşirelik haklarımız tanınsın!

12 Mayıs Dünya Hemşireler Gününde hemşirelerin yıllardır çözülmeyen sorunlarına kulak verelim: Hemşi...