İşçi bir kadının gerçeği: Her gün mücadele
İşe giderken ek iş peşinde olan kadınlar, çocukların beslenmesine bile yetişemiyor. Kezban da bu kadınlardan biri.

Küçükçekmece’de binlerce işçi ailesi, okulların açılması daha ilk ayını doldurmadan masrafların üstesinden nasıl geleceğini düşünüyor. İşe giderken ek iş peşinde olan kadınlar, çocukların beslenmesine bile yetişemiyor. Kezban da bu kadınlardan biri.

Kezban, dört çocuk annesi bir kadın. Çocuklarını büyük zorluklarla okul çağına getirmiş, ancak çocuklar okurken de bu zorluklar devam etmiş. Eşi inşaat işçisi; sigortasız, her gün başka bir inşaatta yevmiyeli çalışarak çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Eşinin kazancı yetmediği yerde Kezban da çalışmış, ama bu kez de mahalledeki çevre baskısıyla mücadele etmek zorunda kalmış. Kendi deyimiyle, hep mücadele ederek hayata tutunmuş.

Kezban’ın mücadelesi daha çocukluğunda başlamış. Annesinin gördüğü şiddete şahit olarak büyümüş. Gençlik yıllarında tarlada çapa yapmış, fındık ve pamuk toplamış. Bir yandan halı dokurken bir yandan da okuma yazma kursuna gitmiş. Ancak yokluktan dolayı okuyamamış. Bu yüzden, İstanbul’da geçirdiği zor yıllara rağmen eşinin “Memlekete gidelim” teklifini kabul etmemiş; çocuklarını okutabilmek için mücadele etmeyi sürdürmüş.

‘Köyden getirmesek kış boyu aç kalıyoruz'

“Ben gece işlerine gidiyorum. Bir tekstil atölyesinde çalışıyordum. Köye gittim, geldim; atölye sahibi başka birini işe almış. Ama köye gitmek zorundaydım, gitmesem olmuyor. Kışlık yiyeceklerimizi getirmek için gittim. Köyden getirmezsek kış boyu aç kalıyoruz. Döndüğümde yalvardım beni işe alsın diye. ‘Abla işler durgun, iş olsa seni alırım. Birkaç hafta sonra seni ararım’ dedi. Bizim binada merdivenleri silen kadın bırakmış, ben de iki haftadır siliyorum. En azından çocuklarımın beslenmesine katkısı olur. Çocukların beslenmesine simit alsam meyve suyu alamıyorum.”

Kezban’ın eşi, kışın iş bulamıyor ise yazın yevmiyeli işlere gidiyor. Sigortası yok, her gün başka bir yerde çalışıyor. “Bu sabah 6’da kalktı, ta karşıya çalışmaya gitti. Akşam 8-9 gibi eve geliyor. 1500 lira yevmiye alıyor.”

Bu kadar çabalamasaydım...

“Bekarken öğlenleri halı dokuyordum, öğleden sonra okuma yazma kursuna gidiyordum. Ben okula gidemedim, çocuklarım okusun istiyorum. İstanbul’da yaşamak çok zor, geçinemiyoruz. Eşim memlekete gidelim diyor, ama çocuklarım okusun diye gitmiyorum. Eşim ‘okumasınlar’ diyor çünkü yetiştiremiyor. Kızım liseye gidiyor, çoğu zaman yol parası bile bize çok ağır geliyor. Eşyalarımı belediyenin ikinci el eşyalarından aldım. Eğer bu kadar çabalamasaydım, mücadele etmeseydim bu hale bile gelemezdik.”

Gece tekstil işine gittiğinde ise eşinden baskı görmüş Kezban: “Beni kötü ithamlarla suçluyordu. Kapıyı kilitliyordu, işe gitmeyeyim diye. Ama ben gitmek zorundaydım, çocukların karnını doyurabilmek, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için. Çocuklarım bebekken çişli bezlerini kurutup tekrar kullanıyordum. Ben bu çocukları dünyaya getirdiysem mecburum onlara bakmaya. Çok zorluk çektim. Kim benim yerimde olsa katlanmazdı. Ama ben her şeyin üstesinden geldim.”

'Çocuklarım zayıf, sürekli hasta oluyorlar'

Geçim sıkıntısı her adımlarına yansıyor. Kezban özellikle sofralara giren yemeğin günden güne azaldığını söylüyor: “Pazara, markete gittiğimde bir kilo alacağım yerde yarım kilo alıyorum. Dışarıda yemek yemiyoruz. Çocukların beslenmesine bugün çikolatalı ekmek koydum. Lisedeki kızım diyor ki, ‘Anne arkadaşlarım kantinden tost, hamburger yiyor.’ Vermeyi çok istiyorum ama veremem. Dört çocuğuma da aynı şeyleri koyuyorum. Dört poğaça alıyorsam, yanına meyve suyu ya da süt alamıyorum. Et alamam, on günde bir ancak tavuk alabiliyorum. Meyve alamam; meyve yerine ıspanak, pırasa alıyorum akşama yemek olsun diye. Çocukların sabah kahvaltılarını tam veremiyorum. Bugün sadece salçalı yumurta yaptım, yanına çay verdim. Bütün çocuklarım zayıf, yaşlarına göre kısa. Sürekli hasta oluyorlar.”

Çalışma günah dedi, Kur’an kursuna zam istedi
Büyüdüğü memleket, aile ve çevresel faktörler Kezban için çelişkilerle doluymuş. Bir yandan ona öğretilenler, bir yanda hayatın gerçekleri: “Bizim memlekette kadınların çalışması pek hoş karşılanmaz. Çocuklarımı Kur’an kursuna götürüyordum. Gece işe gidiyor, gündüz haftada bir sohbete gidiyordum. Bir gün hocaya dedim ki, ‘Ben çalışıyorum, bunun günahı var mı?’ Hoca, ‘Günahı vardır. Kocanın getirdiği ile yetineceksin. Erkeklerin içinde çalışmak haramdır’ dedi. Ben de dedim ki, ‘Hocam, ben razı olabilirim. Ama o zaman neden çocuklarımı ücretsiz okutmadın? Benim durumum yok. Benden ücret almayın’ dedim. Ay başı olmadan aidatını istiyordu. Sustu, bir şey demedi.”
Kezban Kur’an kursuna zam geldiğinde indirim talep etmiş, ancak reddedilmiş. Bu olay Kezban için dönüm noktası olmuş: “İndirim yapın dedim. ‘Kesinlikle indirim olmaz, buranın kirasını veriyorum’ dedi. Yedikleri içtikleri bedava, bizlerin sırtından geçiniyorlar. O zaman bıraktım çocuklarımı Kur’an kursuna göndermeyi.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Aileler geçim, devlet ağır vergi alma derdinde

‘Son bir ayda en az beş tane genç canına kıydı. Bu gençler bizim geleceğimiz, umudumuz değil mi? Ned...

Sosyal alan yok, geçim zor: Gülsuyu’nda gençler uy...

Gülsuyu’nda yaşayan iki genç kadınla konuştuk; hem mahallenin gündelik yaşamını hem de arkadaşlarını...

Şişli’de kayyım, belediyenin bir öğün yemek uygula...

Geçtiğimiz yıl Fuat Soylu İlkokulu öğrencilerinin de faydalandığı ücretsiz yemek desteği, bu yıl kal...