Kayyumlar sonrası Hakkâri: Kadınlar aşiretlere ve tarikatlara mahkum
Hakkâri’de geçtiğimiz yerel seçimlerden bu yana atanan kayyum ilk olarak kadınlara yönelik geliştirilmiş politikaları hedef aldı, belediyenin kadın birimini kapattı.

2024 yerel seçimlerinin yaklaşmasıyla farklı kentlerde kadınların ihtiyaçları, talepleri, olanakları gündeme geliyor. Kentler ve kadınların yaşamlarını etkileyebilecek politikalar yerel seçimler vesilesiyle sürdürülmesi gereken önemli tartışmalardan. Geçtiğimiz yerel seçimden bu yana özellikle halkın iradesine karşı belediyelere kayyum atanması, iktidarın izlediği yollardan biri oldu. Özellikle Hakkâri, Van ve Diyarbakır’da atanan kayyımların ardından kadınların güçlendirilmesi, yan yana gelmesi, ihtiyaçlarının karşılanması için uygulanan politikalara ket vuruldu.

2019 seçimlerinde HDP; 3 büyükşehir, 5 il, 45 ilçe ve 12 belde belediyesi olmak üzere toplam 65 belediyenin başkanlığını kazanmıştı. Kayyumların atanmasının ardından HDP’nin sadece 6 belediyesi kaldı. Kayyumların bu kentlerde izlediği politikalar ise tartışılması gereken bir yerde duruyor.

Örneğin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen kız öğrenci yurdu polis misafirhanesine çevrildi. Belediyeye bağlı Kadın Politikaları Daire Başkanı görevinden alındı, daire başkan yardımcısı olarak bir erkek atandı ve birimin tüm çalışmaları durduruldu.

Van’da Gürpınar Belediyesine atanan kayyum, Kadın Yaşam Merkezini hükümet destekli bir örgüt olan KADEM’e devretti. Kayyum, eşini de çocuk kreşine müdür olarak atadı. Mardin Büyükşehir Belediyesine bağlı Kadın Daire Başkanlığına erkek memur atandı. Van Büyükşehir Belediyesine atanan kayyum, Kadın Politikaları Daire Başkanlığını feshetti, bu birimin çalışmaları bir erkeğin yönetimine bağlandı.

Hakkâri’de benzer süreçler gerçekleşse de yaşananlar kamuoyuna fazla yansımadı. Geçtiğimiz yerel seçimden bu yana kadınların yaşadıklarını, İnsan Hakları Derneği Hakkâri Şube Sekreteri Pınar Şen ile konuştuk.

Hakkâri’de kayyumların atanması kentteki kadın politikaları nasıl etkilendi?

Hakkâri ve ilçeleri geçtiğimiz son 10 yılda, yani 2014’te kayyum silsilelerinin başladığı günden bu yana yapısal bir değişim geçirdi. Özellikle Yüksekova bu değişimde belirleyici bir yerde durdu. Geriye doğru gidip neler olduğunu gözlemlersek tabloyu görmek kolaylaşır. Önceki iki dönem açısından kayyımlarla karşı karşıya kaldık. 2019 yılında, yerel seçimlerde yine halkın seçtiği partiye ve kişiye kayyum atandı. Belediye eş başkanları tutuklandı, kimi yerlerde yaygın operasyonlar oldu.

AKP iktidarının özellikle kadınlar üzerinden belirlediği politikalar, bölgede ve özellikle tek adam iktidarını güçlendirmek üzere çok belirleyiciydi. Bu politikaların farklı boyutları ve etkileri var: Siyasal İslam’ın etkisinin yayılması, kadınların emek sürecine dahil olmasının önündeki engellerin katmerleşmesi, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzlerin yaygın hale gelmesi, fuhşun ve uyuşturucunun önünün açılması ve kadınların yaşam alanlarının daraltılması şeklinde sayabiliriz.

KADINLARI GÜÇLENDİRECEK POLİTİKALARA DARBE

Hakkâri’de belediyelerde belediye meclis üyeleri, demokratik kitle kuruluşları ve örgütleri birlikte sıkı bir çalışma sürdürüyordu. Bu çalışmaların esas odaklarından biri kadınlardı. Mesela 2014’te ilk kez kadın birimi kuruldu ve eğitim, ekonomi ve kadına yönelik şiddet meselelerine yoğunlaşan bir çalışma önüne koydu. Bu birim kadınlar için bir dayanak haline dönüştü ve kadınlar, yaşadıkları sorunları bu birim üzerinden çözmeye çalışıyorlardı. Bu birim sadece belediyeyle sınırlı değil, aslında bizim merkezimiz gibi birçok kurum ve kuruluş ile ortaklaşa hareket ediyordu. Kayyum atandıktan sonra tabii ilk icraatlarından biri, bu birimin kapatılması oldu.

‘BELEDİYEDE KADINLARA YÖNELLİK BİR ÇALIŞMA YOK’

Bu birimler kapatılarak bunların yerine daha farklı alanlar açılmaya başlandı, kadın alanında çalışan birimler işlevini tamamen yitirdi ve yeni birimlere ise erkekler atandı. Örneğin Yüksekova’da, HDP döneminde kurulan kültür biriminin üyeleri kadındı ama kayyum atandığı gibi kayyumun yardımcısı olan Fevzi Yıldırım, kültür müdürü olarak da göreve başladı. Şimdi belediyede kadınlara yönelik yapılan bir çalışma yok. Bu, kadınların politikanın bir parçası olmasının önünde de büyük bir engel oldu, kadınları eve çekerek anne, abla ve eş kavramları içerisinde sıkıştırmaya başladı.

Bu süreçte kadınların eğitim problemleri inanılmaz derecede arttı. Çünkü belediyelerin o dönemde kadın biriminde yapmaya çalıştığı şeylerden biri, kadınların kendi ana dilindeki eğitimlerine rahatça erişebilmeleriydi. Fakat maalesef son 10 yıllık süreçte kayyımların ardından bölgede asla böyle bir şey yapılmadı. Kadınların eğitim seviyesi olduğundan daha düşük bir duruma gelmeye başladı.


Fotoğraf: Pınar Şen kişisel arşiv

Peki Hakkâri özelinde bakarsak nasıl bir kültürel, siyasal değişimden söz edebiliriz?

Hakkâri aslında muazzam bir kültürel zenginliğe sahip ancak AKP iktidarının özellikle son 10 yılda yürütmüş olduğu politikalar ve belediyelerimizin elimizden alınması, bir değişim sürecini de ortaya serdi. Kadınların evlere çekildiği, kamusal alanda daha az göründüğü bir kent yapısıyla karşı karşıyayız. Bu değişim daha merkeziyetçi bir yerden yapıldığı için meskenlerin, yeni yapılanmaların ve hatta eski yerlerin isimlerinin Kürtçe’den Türkçe’ye dönüştürülmesi de önemli bir yerde duruyor. Siyasal İslam’ın ve “türbeleşme”nin yaygınlaşması da bölgede sürdürülen politikalar arasında. Bugün artık kadınlar kendini dini türbelere daha adamış durumda. Özellikle 2015 ve 2016 sonrası sokağa çıkma yasaklarının ardından siyasal İslam’ın Hakkâri’de hızlıca yayıldığını gördük. Kuran kursları hızla ve çokça açılmaya başladı. Eğitim ise dini içeriklerle harmanlandı.

İNTİHARLARDA TARİKAT ETKİSİ

Bir dönem İnsan Hakları Derneği Hakkâri Şubesi olarak intiharlar üzerine bir çalışma yaptık. Son 5 aydır intihar vakaları bölgede inanılmaz derecede artmaya başladı. Özellikle genç kadınlar ve erkekler intihar eden kesimler. Tarikatların bu süreçteki etkenlerden biri olduğu ortaya çıktı. Özellikle Şemdinli’de bir örgütlenme ağının genişlediğine şahit olduk. Çeşitli skandal dini söylemlerin, gençler üzerindeki etkisini gözlemledik. Bu intiharları ailelerle görüştüğümüz zaman, “takdir”, “Allah böyle istedi” yanıtlarını aldık. Nedenlerin ve adalet yargısının tamamen ortadan kalktığı ve her olanı kadere bağlayan bir tabloyla karşı karşıyayız.

Kadına yönelik şiddetin, tacizlerin yaygınlaşmasından bahsettiniz. Hatta fuhuşun yaygınlaşmasına vurgu yaptınız. Gözlemlerinizi aktarır mısınız?

Kadına ve çocuğa şiddet, taciz ve tecavüz bu 10 yıllık süreçte inanılmaz seviyede arttı. Demokratik kitle örgütlerinin şiddete maruz kalan kadınları takip etmesi zorlaştı. Artık kadınlar bize gelmiyor, biz duyduğumuz ve aldığımız haberler üzerine kadınlara ulaşmaya çalışıyoruz. Örneğin geçen 8 aylık hamile bir kadın eşi tarafından şiddete maruz bırakılmıştı, hastaneye gittiğimizde kolluk kuvvetin engeliyle karşılaştık. Çünkü bu meselenin kamuoyuna sıçramasını engellemek istediler. Bölgede kamuoyuna yansıyan veya yansımayan birçok istismar vakası da var. Bu, başka bir süreci de ortaya çıkarıyor, o da hiç olmadığı biçimde son 10 yılda fuhuşun yaygınlaşmasını gözlemliyoruz Hakkâri’de.

AKP iktidarı sadece belediyeleri elimizden almadı, belediyelerin oluşturmaya çalıştığı, kadınlara yönelik tüm alanları ortadan kaldırdı. AKP’nin sürdürdüğü politika, özellikle bölgedeki Kürt kadın hareketine bir darbe. Bununla birlikte kadın politikalarında eylem ve etkinliklerin daraltılması, siyasi kadın mahpuslarının sayısının giderek artması ve hatta cezaevlerinde şiddete, tacize ve tecavüze uğraması göz dağından başka bir şey değil.

KADINLAR AŞİRETE TESLİM

İktidar günden güne yeni bir siyasal karakteri bölgeye dayatmaya çalıştı, bunun da önemli bir yanı kadınları bölgenin aşiret yapısına teslim etmesi. Bölgenin mevcut konumdan kaynaklı var olan birçok aşiret, kendi gerici yapısını hakimiyetin politikasıyla harmanlandı. Aşiretler bölgede güç oldukları için özellikle ekonomik kaygılar nedeniyle iktidarın siyasetiyle iş birliği yapmaya başladılar. Bu ise kadınların kapalı kapılar ardında şiddete daha açık hale gelmesinin önünü açtı. Bu sadece fiziksel şiddeti değil, psikolojik şiddet başta olmak üzere farklı şiddet türlerini arttırdı. Kadınları emek sürecinden kopardı ve eve hapsetmeye müsait hale getirdi.

Bu ekonomik bağlamı açar mısınız? Nasıl değişti bu ekonomik yapı?

Hakkâri uzunca bir dönem tarım ve hayvancılığın daha yaygın yapıldığı bir yer olarak biliniyor. Kadınlar da hayvancılık ve tarımda rol alıyordu ama bu, günden güne değişti. Özelikle düzenli olarak göç veren ve neredeyse nüfusunun yarısını kaybeden kentte tarım ve hayvancılık da her geçen gün geriliyor. Birçok bölgesi güvenlik gerekçesiyle hâlâ “yasaklı bölge” olarak geçiyor ve derin bir ekonomik kriz söz konusu. Madenciliğin daha yaygınlaştığı bir sürece de denk geliyor. Madenler ise kadınların hiç olmadığı yerler. Dolayısıyla tarımın da zayıflamasıyla kadınlar çalışma alanlarından evlere çekildi. Demokratik kitle örgütleri ve kurumlar kayyum öncesi belediyede kadınların farklı projelerde yer alması ve ekonomik özgürlüğünü kazanması için birlikte çalışıyorlardı ve farklı olanaklar da ortaya çıkmıştı. Ancak kayyımla birlikte bu çalışmalar da durduruldu.

‘MÜCADELEDEN VAZGEÇMİYORUZ’

Ama tüm bu tabloya rağmen kadın hakları için mücadele edenlerin de canla başla çalıştığı bir süreç var. Bu 10 yıllık süreçte bölgede dayatılan politikaların ve kolluk baskısının yarattığı korkuyu ve bunun kadınları nasıl etkilediğini biliyoruz ancak şunu da her zaman ifade ediyoruz: Bizler buradayız. Ne olursa olsun mücadeleden asla vazgeçmiyoruz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül- MA