‘Performans sistemi kadınların kazanılmış haklarına saldırıdır’
Performans sistemiyle, kadınların mücadelesi sonucu kazanılmış haklarına saldırıyorlar. Kreş hakkı olmayan, doğum izni, süt iznini kullanan kadın öğretmenin performansı düşük değerlendirilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), performans değerlendirme sistemine ilişkin yönetmelik taslağını kamuoyu ile paylaştı. Eğitim emekçilerinin geniş tepkisini çeken taslağa karşı hemen bütün sendikalar harekete geçti, birçok yerde ortak eylemler düzenledi. Biz de performans sistemini ve kadın öğretmenlere etkilerini Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Derya Yulcu ile konuştuk.

Eğitimde performans taslak yönetmeliği yayımlandı ve tepkiler gecikmedi. Siz de öncelikle iş güvencesini ortadan kaldıracağı için yönetmeliğe karşı çıkıyorsunuz. Alana ama özellikle kadın öğretmenlere bunun yansıması nasıl olacak? Kadınların iş güvencesi nasıl etkilenecek?

Öncelikle bu sistemin bütün öğretmenleri olumsuz etkileyeceğini söyleyelim. Öğretmen yeterliliklerinde bilimsel, objektif ve evrensel standartlar yerine öğretmenleri her açıdan baskı altına alacak olan performans değerlendirme uygulamalarının benimsenmesindeki ısrar, MEB’in asıl amacının yeterlilikleri artırmak değil eğitimi özelleştirmek ve bu kapsamda öğretmenleri daha güvencesiz istihdam biçimlerine mecbur bırakmak olduğunu gösteriyor. Bu aynı zamanda öğretmenleri objektifliği tartışılır sınavlar, değerlendirmeler ve testlere tabi tutmak, ağır performans baskısı altında angarya çalıştırmak demektir. Bu durum kadın öğretmenlerin daha büyük bir psikolojik şiddet altında çalışmaları, daha fazla mobbingle karşılaşmaları anlamına geliyor. Bunun yanı sıra, yeni doğum yapmış bir arkadaşımızı düşünelim; kreş hakkı yok. 8 haftalık doğum izni sonrasında performansı değerlendirilecek olsun. İdarecilerin yüzde 90’ının erkek olduğu bir ülkede, doğum yapmış bir kadın öğretmenin performansı bu idareciler tarafından değerlendirilecek. Yani kreş hakkı olmayan, doğum iznini, süt iznini kullanan kadın öğretmenin performansı düşük değerlendirilecek. Buradan baktığımızda da çok adaletsiz bir sistem olduğunu söyleyebiliriz.

Eğitimde özelleştirme politikaları artarak devam ediyor. Öğretmenlerin iş yükü oldukça fazla. Hafta içi okul, hafta sonları sınav görevleri vs. Bunun eğitime yansıması nasıl oluyor? Kadın öğretmenler işyerinde nelerle karşılaşıyor, ne gibi zorluklar yaşıyor?

Öğretmenlik uzmanlık gerektiren bir meslek ancak her geçen yıl itibarının zedelendiğini görüyoruz maalesef. İktidarın politikaları sonucu eğitim özelleştiriliyor, eğitimi bir toplumsal hizmet olmaktan çıkarıp rant alanına dönüştürmek ve oradan kâr elde etmek istiyorlar. Şimdi de performans değerlendirmesiyle eğitimdeki bütün başarısızlığı öğretmenlerin üzerine yıkmak istiyorlar. Bu kadar zor koşullar içerisindeyken eğitimdeki bir başarıdan bahsedeceksek bu tamamen öğretmenlerin başarısıdır.
AKP iktidarı döneminde 6 bakan, 5 eğitim sistemi değişti. Hâlâ bir eğitim sistemine karar verememiş bir iktidar var. Biz Eğitim Sen olarak başta 4+4+4 eğitim sistemi olmak üzere, iktidarın kendi ideolojik ihtiyaçları doğrultusunda tek taraflı olarak yaptığı bu değişikliklere itiraz etmiş, her aşamada tepkimizi ve ne olması gerektiğine dair düşüncelerimizi ifade etmiştik. Yeterince tartışılmadan, muhataplarına ulaşılmadan, 80 milyon nüfuslu bir ülkenin eğitim sistemini bu kadar keyfi bir şekilde, akşamdan sabaha değiştiremezsiniz. Buradan başarı elde edemezsiniz.
Kadın öğretmenler çok çabalıyorlar, inanılmaz bir emekleri var. Kız çocuğu olarak doğduğumuz andan itibaren ayrımcılıkla büyütülüyoruz zaten... Bütün bu olumsuzlukları aşarak meslek sahibi olduğumuzda ise sözleşmeli ya da ücretli atanıyoruz, ihraç edilebiliyoruz, yani güvencesiz çalıştırılarak daha çok sömürülüyoruz. Şimdi de performans sistemiyle, kadınların yüzlerce yıllık mücadelesi sonucu kazanılmış haklarına saldırıyorlar. Doğum izni, süt izni, böyle haklar... Bunu verimliliği artırma aldatmacasıyla önümüze getiriyorlar. Biz bunun yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Siz öğretmenlerin özlük haklarını, ekonomik haklarını, demokratik haklarını geliştireceksiniz, bu şekilde motivasyonunu artıracaksınız, eğitim sistemini, okulların altyapısını da güçlendireceksiniz ki eğitimden verim elde edebilesiniz. Onun dışında öğretmenleri suçlamak tamamen bir hedef şaşırtma politikası.

Peki, ya kadınların yükselmeleri, atanmaları nasıl etkilenecek bu sistem içerisinde?

Yöneticilerin çoğunluğunun erkeklerden oluştuğunu söylemiştim. Bu yöneticilerin bir diğer özelliği ise birçoğunun iktidar tarafından desteklendiğini bildiğimiz bir sendikaya üye olması. Yönetici kadroları bu kişiler oluşturuyor. Böyle bir ortamda ise kadınların haklarıyla yükselmeleri çok zor tabii ki... Bu kadroları kazanmış arkadaşlarımıza, mahkeme kararları da olmasına karşın idarecilik yaptırılmıyor şu an. AKP ses çıkarmayan, meslek onurunu savunmayan, kendi memurunu yaratmak istiyor. Performans sistemi bunun bir diğer ayağı... Bugün bir fotoğraf paylaşıldı, MEB’deki mülakat yapacak komisyondaki bürokratlarla bir toplantı yapılmış. Bir salon dolusu erkek görüyoruz biz o fotoğrafta. Öğretmenlerin yüzde ellisi hemen hemen kadın, ama MEB’e de baktığımızda yöneticiler, idareciler erkeklerden oluşuyor. Yani biz bir erkek egemen anlayışla yönetiliyoruz eğitimde de. AKP, kadınları sokaklarda, işyerlerinde, sahnelerde görmek istemiyor. Böyle bir ideolojisi var, bunu artık ifade etmekten de çekinmiyor. Dolayısıyla kadınların yükselmeleri hepten zorlaşıyor bu ortamda...

Düşünen, sorgulayan bir toplum olması için öğretmenin özerk çalışması gerekiyor. Bağımsız olması, özgür hissetmesi gerekiyor. Özgür bir eğitimimiz olmadığında, iktidarın politikalarını eleştiremediğimiz bir ortamda bu çok zor. Şu an demokratik haklarımızı kullanamadığımız bir OHAL sürecindeyiz. Bütün muhalif seslerin susturulmaya çalışıldığı bir süreçte bir de performans sistemi getirilmeye çalışılıyor. Ancak tüm eğitim emekçilerinin yapılmak istenen bu uygulamaya karşı olduklarını çok net biçimde görebiliyoruz, bu önemli bir şey. Hükümet böyle bir değişikliği eğitim emekçilerine rağmen hayata geçiremez.

Performans taslağıyla ilgili eğitim emekçilerini bilgilendirmek için sık sık okul gezileri yapıyorsunuz. Kadın öğretmenlerin eleştirileri, beklentileri, sorunları neler? Sizinle neler paylaşıyorlar? Performans sistemine bakış açıları nasıl? Eğitimde gündeme gelen bu güvencesiz politikalara ilişkin görüşleri neler?

Genel olarak ciddi bir rahatsızlık var. Örgütlü, örgütsüz, farklı sendikalara üye bütün öğretmenler artık bunu ifade ediyorlar. İş barışını bozacak bir sistem bu, zaten toplumsal olarak çok barış içinde yaşamıyoruz. Farklı dil, din, ırk, kültür, cinsel yönelim, hiçbir farklılığa saygı gösterilmeyen bir süreçten geçiyoruz. Bu kadar tahammülsüz bir dönemde performans sisteminin iş ortamında daha büyük sıkıntılar doğuracağı açık. Bu bütün emekçiler açısından görülebilir. Yani siz meslektaşınızla yarışmak, rekabet etmek, kendi puanınızı düşünmek zorunda bırakılıyorsunuz. Zaten bir sürü zorluktan geçerek öğretmen olmuşsunuz, 4 yılda bir tekrar sınava alınacaksınız. Bunlar ciddi rahatsızlık oluşturmuş durumda okullarda. Kadın öğretmenler de bunun kendilerini olumsuz etkileyeceğinin farkında. Onun için 8 Mart’ta alanlardaydık.

BU HEPİMİZİN SORUNU, ORTAK MÜCADELE ETMELİYİZ
Bu taslak aslında alanda örgütlü bütün sendikaların tepkisiyle karşılaştı. Hükümete yakınlığıyla bilinen Eğitim Bir-Sen’in bile... Öğretmenlerin tepkileri büyük. Sizin bu tepkileri ortaklaştırmak adına nasıl bir planınız olacak?
Eğitim Sen başından beri performans sistemine karşı mücadele ediyor. Şimdi diğer sendikaların da bu kararı almış olmasını yürüttüğümüz mücadelenin tabanda güçlü bir karşılık bulmasıyla ilgili olduğunu düşünüyoruz. İktidara yakın sendika dahi buna karşı çıkmak durumunda kaldı, çünkü emekçiler onu buna zorluyor. Bu noktada biz mücadelemize devam ediyoruz. Biz bütün emekçilerin ortak mücadelesinin yanındayız, onun tarafındayız. Tüm emekçilere ortak mücadele etme çağrısında bulunuyoruz, çünkü bu sorun hepimizin sorunu. Eğitim Sen’e üye olmalarını, gerçek sendikaya üye olmalarını söylüyoruz öte yandan. Bütün bu sıkıntılarımızı örgütlü mücadele olmadan aşamayacağız. Dolayısıyla bizim bunlara karşı cevabımızı örgütlü biçimde vermemiz gerekir.


MAYIS AYINDA KREŞ KAMPANYASI BAŞLATIYORUZ
Eğitim alanı kadınların en fazla istihdmda oldukları alanlardan biri. Kadın öğretmenlere nasıl ulaşacaksınız?
Kadın emekçiler olarak kazanılmış haklarımızı geliştirmek için mücadele ediyoruz. Süt izinlerinin artırılması, doğum izinlerinin artırılması bizim için çok önemli. Şu anki artmış hali de sendikal mücadelenin başarısı zaten, ancak bunların da geliştirilmesi gerekiyor. Kreş hakkı istiyoruz. Kreş kamusal olmalı, anadilinde olmalı. Bu noktada da KESK olarak bir kampanyamız başlayacak mayıs ayında. Kreş hakkını da hem çocuk hem ebeveyn üzerinden talep ediyoruz. Annelik görevleri kadına büyük bir sorumluluk, yük getiriyor. Çocuk bakımının annenin üzerine yıkılmaması gerekiyor. Kadınların adil koşullarda çalışabilmesi adına bu hakların tanınmasını önemsiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz.
İlgili haberler
Öğretmendik, şimdi kapana kısılmış gibi hissediyor...

Ankara’dan üç ‘ihraç’ öğretmen kendi hikayelerini kaleme aldı. Anlattıkları, binlerce ‘ihraç’ edilmi...

İngiltere’de öğretmenler ‘evsiz’

İngiltere’nin Bath ve Londra şehirlerinde yaşayan iki öğretmenin yaşadıkları konut sorununun özeti:...

Performans değerlendirmesi iş güvencemize saldırıd...

Kadın çalışanların hamileliği, doğum yapması, çocuğunu emzirmesi vb. durumlar, iş gücü kaybı olarak...