Suçluyu savcı, savcıyı medya korudu
Babası tarafından öldürülen Yiğitcan T.’nin annesi çocuğunun göz göre göre öldüğünü, polisin ve savcılığın buna izin verdiğini söyledi. Konu savcı ve polis olunca muhabir ‘devlet savunuculuğu’ yaptı.

Fatih’te 9 yaşındaki oğlu Yiğitcan’ı bıçaklayarak öldüren, boşanma sürecinde olduğu eşine de “gel cesedini al” diyen Nezir Türkoğlu’nun daha önce de oğlunu öldürmeye çalıştığını, şikayete ve delillere rağmen serbest bırakıldığı ortaya çıktı.
Anne Neriman, önceki gün Show TV gece haberlerinin canlı yayınına katıldı. Onun ve dayı Adem Deniz’in isyan dolu yorgun halleriyle anlattıkları “Cinayet adım adım gerçekleşti, polis ve savcılık buna yol verdi” diyordu.
Evliliği boyunca kocası Nezir Türkoğlu tarafından şiddete uğramıştı ve boşanmak istediği için sürekli tehdit ediliyordu. Pazar akşamı eski kocasından “Oğlunu öldürdüm, gel cesedini al” diye bir mesaj geldi. Mesajı atan ve oğlunu öldüren Nezir Türkoğlu ertesi gün manşetlere ‘Cani baba’ olarak yansımıştı. Ancak haberin perde arkasında devletin bile bile bu noktaya gelmesine göz yumduğu bir şiddet sarmalı vardı...

ÇOCUĞU DAHA ÖNCE DE ÖLDÜRMEYE ÇALIŞTI POLİS HER SEFERİNDE HAFİFE ALDI
Neriman Türkoğlu’na mikrofon uzatılması çok önemli, evet. Ama yayın boyunca anne ile dayının bir şekilde devletin ihmalkarlığını dile getirmesinin önüne geçilmesine öfkelenmemek elde değil.
Show Tv muhabiri daha önce Nezir Türkoğlu’nun, oğlu Yiğitcan’ı öldürmeye çalışmasını hatırlatıyor ve olayın ayrıntısını merak ediyor hepimiz gibi. Anne Neriman Türkoğlu, kocasının oğlunu 2 ay önce gündüz vakti aldığını, akşam ağabeyini arayıp “Doğalgazı açtım. Camları kapattım, sabaha kadar biz sağ çıkmayacağız” dediğini, olaya ilişkin ses kaydı ve görüntü gönderip Nezir Türkoğlu’nun Yiğitcan’ı öldürmeye çalıştığını söylüyor. Sonrasında yine o çok ‘tanıdık’ manzara. Oğlu için her saniyenin önemli olduğu noktada karakoldan ‘Biz bu işlere bakmıyoruz, Yedikule’ye gidin, orası aile içi şiddet olaylarına bakıyor’ yanıtı alıyor kadın. Karakol karakol dolaşmayı göze alamayınca bağıra çağıra çare arıyor ve sonunda tepkilerine bir karşılık buluyor. Ekip getirtip Yiğitcan’ın tutulduğu eve gidiyorlar. Polisler koçbaşıyla kapıyı kırıp doğalgaz kokusu dolu evden ağlayan çocuğu çıkarıyorlar. Çocuğuna kavuşur kavuşmaz adalet arayışına giren anne iki hafta boyunca çocuk şubeye gidip Yiğitcan’ın ifadesinin alınmasını istiyor ama hep bir oyalama ile karşılaşıyor. Kadın bunları anlatırken “cani adam, vicdansız adam” diye araya giren ve polislerin yaptıklarının üzerinde durmayan muhabire, polisin kadına söyledikleri cevap oluyor. Çünkü o sözler cinayete polisler tarafından nasıl yol verildiğini gösteriyor; “Niyeti seni getirtmekti, çocuğu öldürmek değildi. Biz çok rastladık böyle vakalara” diyerek şikayetten vazgeçirilmeye çalışıldığını anlatıyor anne Neriman Türkoğlu. Şikayetten vazgeçmediğini ancak yine de Nezir Türkoğlu’nun olayın ertesi günü serbest bırakıldığını öğreniyoruz. Türkoğlu, “Şikayete, delillere, tanıklara rağmen o adam ertesi gün serbest kaldı. Onu serbest bırakanların ihmali var. Benim oğlum öldüğü vakit tüm polisler oradaydı ama biz polisi aradığımız vakit yarım saat ulaşamıyoruz. İş işten geçtikten sonra herkes gelmişti, ilk olduğu dakika onu atmalılardı içeri elini kolunu sallaya sallaya çıktı oradan. 2 hafta çocuk şubeye gittik, ifadesi alınmadı. Sürekli biz bir kişiyiz, iki kişiyiz oyaladılar” diyerek isyan ediyor.


SAVCIYA VE POLİSE SİPER OLAN MUHABİR
9 yaşındaki Yiğitcan’ı öldürmeye teşebbüs eden Nezir Türkoğlu’nun yanına bu kâr kaldığı gibi bir de savcılıktan çocuğu ayda iki defa görme izni alıyor. Yani daha önce çocuğunu öldürmeye çalışan bir babaya savcılık açık açık ‘çocuğunu görebilirsin’ diyor.
Öte yandan suçluyu savcının, savcıyı medyanın koruduğu bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz yayını izlerken. Hiçbir dayanağı olmadan ‘savcılık izin vermedi, evrağı baba kendisi hazırladı’ diye haberi sunan ve anne ile dayıyı sürekli bu şekilde yönlendiren Show Tv muhabiri adeta savcılığa ve polislere siper oluyor. Dayı Adem Deniz’in ısrarla ‘ihmal devletin’ demesine karşılık sözünü keserek “Peki getirdiği belge gerçek mi acaba? Kendisi hazırlamış olabilir. Biz burada savcıları polisleri kötülemek istemiyoruz ama ihmali olan varsa zaten vicdanen onun karşılığını alıyorlardır. Ama böyle çocuğunu öldürmeye kalkışan bir babaya polis veya savcının izin veriyor olma ihtimali zayıf gibi görünüyor. Yani kendisi hazırlamış olabilir” demesine karşın dayı Adem Deniz artık kendisini muhabire inandırmak için son çare olarak “O evrakla tek başına gelmedi, polisle geldi, ben sahte olduğunu anlamıyorsam polis de mi anlamıyor?” diye soruyor.
Başka ihmallerin olmamasını talep eden anne Neriman Türkoğlu dayı Adem Deniz, suçluların en ağır şekilde cezalandırılmasını, başka çocukların ölmemesini istiyor.

ADALETE ULAŞAMAYAN KADINLARA ARABULUCULAR MI ADALET VERECEK?
Bu acı hikaye çok açık bir gerçeği gösteriyor bize; kadınların binbir zorlukla yargı süreçlerini işlettiklerinde dahi böylesi sonuçlarla karşılaştığı bir memlekette ya araya arabulucu girince adalet nasıl tecelli edecek?
“Boşanmış babaların” kopardığı yaygara ile kadınların boşanma ve velayet süreçlerinde haklarının tırpanlanacağı pek çok düzenleme meclis gündeminde. Mağdur Hakları Yasası ve Aile Arabuluculuğu düzenlemeleri bunların sadece iki tanesi. Bu düzenlemeler “boşanma süreçlerinde babalar çocuklarını göremiyorlar, kadınlar çocuklarını erkeklere karşı kullanıyor” gibi argümanlarla meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Kadınlar ise yasaların kağıt üstünde kadınların haklarını gözettiği durumlarda bile gerçekte Neriman’ın yaşadıklarını yaşıyorlar. Bir de bu yasalar kadınları şiddete uğradıkları kişilerle devlet zoruyla yüz yüze gelmek ve anlaşmak zorunda bıraktıklarında neler olacak...
Kadınlar kaygılarında haklı.
Neriman’ın ve Yiğitcan’ın hikayesi boşanmalarda ve velayet süreçlerinde arabuluculuk/uzlaşma tartışmasında kadınların “bu yasalar daha büyük facialara yol açar” diye karşı çıkışlarının ne anlama geldiğini gösteriyor.
Boşanma süreçlerini ve kadına yönelik şiddeti ‘özel alan’ kabul ederek kendi sorumluluğunu üzerinden atmaya çalışan devletin ‘kendi aranızda halledin, mahkemelere ve bize hiç bulaşmayın’ diyerek ortaya koyduğu tutum ‘kendi halindeliğin’ sonuçlarının kadın ve çocuk katliamlarına nasıl varacağını da ortaya koyuyor...
Boşanmaları değil, şiddeti engellemesi gerekenlerin işlerini yapması için başka Yiğitcan’ları kaybetmek, başka Neriman’ların acısını seyretmek istemiyoruz...

İlgili haberler
Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu Raporu Meclis gün...

Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu Raporuna ilişkin görüşmelerden dakika dakika gelişmeler...

Müftü nikahıyla evlendirecek, arabulucuyla boşanma...

Müftülere resmi nikah yetkisi verilmesinin ardından AKP’nin yeni hamlesi “boşanmaların artık mahkeme...

Boşanmalarda ‘ara bulucu’ dönemi: HADİ, EŞİTMİŞ Gİ...

“İsteseniz de istemeseniz de bu yasa geçecek” diyenler “İsteseniz de istemeseniz de bu evlilik devam...