Özgürlüğümü çalışarak kazandım
Özgürlüğünü ‘çalışarak’ elde etmiş bir kadının yardıma muhtaç haline gelişinin nasıl hissettirdiğini bilir misiniz? Nazlı biliyor. Ve anlatıyor; bilene güç vermek, bilmeyene gerçeği göstermek için.

Ben Nazlı. ‘Hiç mi gülmeyeceğim’ dedirtti hayat bana. Uzun süre gülmedim. Hayatımda hiçbir zaman ‘gencim’ diyemedim. İlk evlendirildiğimde 14 yaşımdaydım. Ailem 30 yaşında bir adamı çıkardı karşıma, ‘Bu adamla evleneceksin’ dediler. Kalıplı iri yarı biriydi. Ben ufak tefektim. ‘Hayır’ dedim. Sözümü dinletemedim. Evlendiğim gece ne yapacağımı bilmiyordum. Şu an 35 yaşındayım, hâlâ geceleri bacaklarımı toplayarak uyuyorum.

Ben o 30 yaşındaki adamla aynı yatağa girmedim. Dediler ‘Gelin kızınızı alın.’ Ağabeyim gelip beni Ordu’ya baba evine götürdü. Babam beni önce eve almadı, komşular ısrar etti de aldı. Evimiz tahtaydı. Camları naylonla kaplıydı. Sadece bir odada soba yanıyordu. Beni sobanın olduğu odaya koymadılar. Haftalarca, bir tahta üzerinde, üzerime gizlice aldığım bir örtüyle ısınmaya çalıştım. Hastalandım, hastaneye götürdüler, beni acilen ameliyata aldılar. Tek başımayım, yanımda kalan kimse yok. Hastaneden eve geldim. Babam “Kocadan gelmiş kız girmeyecek benim evime” dedi. “Öldürürüm kendimi, geri gitmem” dedim. Bunu söylediğimde 15 yaşıma basmıştım. Okumak istedim göndermemişlerdi. “Bundan sonra hiç gönderemeyiz” dediler. Nakış kursuna gittim iki yıl.

İKİNCİ ZORLA EVLİLİK, YİNE ŞİDDET
Zannediliyor ki sadece büyükşehirlerde taciz ve şiddet yaşanıyor. Köylerde kat kat fazlası var. Ama oralardan şiddet haberleri gelmez, özellikle dağ köylerinden. Merkez uzak. Kaçmaya çalışsan en az 1 saat yol, o yolda seni bulurlar. Ben kimseye söyleyememiştim. Ağabeylerimden biri beni çocukluğumdan beri taciz ediyordu. İlk evliliğimden eve geri döndükten sonra daha da arttı. Anneme anlattım bir keresinde. “Oğluma iftira atıyorsun” dedi.
Hem annemin baskısı hem de evde yaşadıklarım yüzünden hiç tanımadığım bir adamla evlenmeyi kabul ettim. Evlendiğim gece gelinliğim sırtımda, bu adam beni dövmeye başladı. Daha 17 yaşımdayım. “Allah’ım” dedim, “Hiç mi bitmeyecek, yoksa yeni mi başlıyor...” İki görümce, bir kayın, kaynana, kayınbaba. Hiçbirini tanımıyorum, kimseye bir şey diyemiyorum. Geceleri odaya girince küfür dayak. Bir gün belime öyle bir tekme yedim ki, düştüğüm yerden kalkamıyorum. Beni hastaneye götürdüler. Orada öğrendim hamile olduğumu. Hastaneden eve gidene kadar hakaret küfür; “İstemiyorum, piçini de al, babanın evine git” dedi. Nasıl gideyim! Bir kere gitmişim, bir daha gitsem öldürürler. Çocuk düşsün diye karnıma vuruyordu hep. Bir gün “Senin yerin burası” diyerek ahıra kitledi beni. “Bu kıza neden böyle yapıyorsun” diyen yok.
Eşim çocuk doğmadan birkaç gün önce “Kız doğurursan çıktığı yere geri sokarım” demişti, öyle korkuyorum ki hastaneye gelir de herkesin içerisinde beni döver diye. Hastanede hiçbir şey demedi, “Olsun, kız erkek fark etmez” dedi, dünyalar benim oldu. Lohusalık bitti. Dayak başladı.

DELİ AŞAĞI, DELİ YUKARI…
Çocuk 1 yaşındaydı. Ağabeyim öldü. Cenazesine zorla gittim, döndüm, öyle bir dayak yedim ki. Hastaneye götürdüler. 1 ay ruh ve sinir hastanesinde yattım. Doktor bir gün yanına çağırdı, “Kaç yaşındasın, evli misin, çocuğun var mı?” diye sordu. Ben de “18 yaşımdayım, 1 çocuğum var” dedim. “Kızım bu yaşta ne yaşadın da buradasın? Şiddet mi görüyorsun?” dedi. Hüngür hüngür ağladım, korktum, bir şey diyemedim. Doktor “İlaçlara devam” dedi. Artık olmuştum kocamın gözünde “raporlu deli.”
Eve götürdüler, “Deli aşağı, deli yukarı...” Yine dayak yine hakaret. Zehir içtim, anladılar, ölürsem başlarına kalırım diye, zorla kusturdular.

EKMEĞİMİ ELİME ALMIŞIM, İLK KEZ DİKLENDİM
Bir gün köye haber geldi. Şehirde tekstile işçi alıyorlarmış. Uzak köylere servis varmış. Bana dediler ki “Seni işe yollayalım.” Körün istediği bir, Allah vermiş iki göz! Başladım işe. Ustaya her akşam “Bizi mesaiye bırak” diye yalvarıyorum, eve ne kadar geç gidersem iyi, adam uyur dayak yemem diye.Usta bana “İşi öğren, git kendine Niksar’da ev tut, ne işin var köyde?” diyordu. O öyle dedikçe ben azimle çalışıyordum.
Bir gün eşim işyerine geldi “Para ver” diye. “Maaşımı sen alıyorsun, nereden para bulayım sana?” dedim. Güvenlikler zor aldılar elinden beni. O gün ustaya yalvardım, sabahlamaya bırak, sabaha kadar sakinleşir diye.
Kafaya koymuştum. Bırakıp gidecektim. Bir gün yine aradı, kavga etti telefonda, ardından “Defol git” dedi bana. İlk defa diklendim, çünkü ekmeğimi elime almıştım artık.

YOKSULLUK, YARDIMIN BİLE SANA DİKEN GİBİ BATMASIDIR
Şu anki eşim Hasan’la işyerinde tanıştım. Hasan hayatımda hiç kimseden görmediğim sevgi ve saygıyı gösterdi bana. Hasan’ın peşine takılıp İstanbul’a geldim. Çocuğumu orada bıraktım. Korktum çünkü, “Ya bu Hasan da bana aynı şeyleri yaparsa, çocuğuma bir zarar olursa” diye. İkimiz de işe başladık İstanbul’da. İki çocuğumuz oldu. Her şey iyi gidiyordu. Ta ki eşim felç geçirene kadar. Ben eve iş alıp yapmaya başladım. Gece gündüz çalışıyorum. Uyursam işler kalacak. İşler kalırsa, çocuklarım aç kalacak. Hastane masrafları, evin ihtiyaçları… Ne yapsam yettiremiyorum. Komşularım yardım kuruluşlarına başvurmamı söyledi. Yüzümü elime aldım, gittim yardım kuruluşlarına. Dilenci gibi davrandılar çok utandım.
İyilik merkezi diye bir yere gittim. “Eve bakmaya geleceğiz” dediler. Geldiler. Evi mis gibi temizlemişim. Oturma odasında oturuyoruz. Sanki yardım vermeyecekler gibi bir hava sezdim. Sordum, “Olmayacak mı bu iş?” Bana dediler ki “Kısmetse olur.” Kaldırdım bunları, mutfağa götürdüm. Mutfağa yığmışım, ağzına kadar dolu iş, gece boyu çalışıyorum, hepsini yetiştiriyorum, üç kuruş etmiyor. “Bu işleri bu gece bitirip çocuklarıma ekmek getireceğim.” dedim. Buzdolabını açtım, bomboş. “Bu utancı bana yaşattınız ya bu saatten sonra bu yardım işi olsa da olur, olmasa da olur” dedim. Birisinin en ufak bir lafı bile bana çok batıyor.
Yoksulluk, insanın yardımının bile sana diken gibi batmasıdır zaten. Bu yardımlarla beni küçümsüyorlar diye düşünüyorum. Ben çalışmaya takıntılıyım. Ama şu an çocuklarım küçük ve elim kolum bağlı. Çalışmayı çok severim. “Git sıva yap” deseler onu bile yaparım. Özgürlüğümü çalışarak kazandığım için çalışmayı çok severim. Bunlar geçecek, hayatımın başında başıma gelenlerle nasıl baş ettiysem, bunlarlada baş edeceğim. Bana güvenin…

İlgili haberler
‘İnsanın yeşil parka alası geliyor’

Şimdilik dört işim, günlük giderlerim ve 10 bin TL borcum var. Kendimi bir parodi dizisinde hissediy...

TYP kapsamında çalışan Sakine: Bizi her işveren ça...

İşverenin cebinden beş kuruş çıkmadan çalışıyoruz. Bu program sayesinde 9 aylık çalıştırıp, sonra çı...

Bakırköy Belediyesi işçileri ücrette eşitlik istiy...

Kimse çalışma koşullarından memnun değil. Daha iyisini vadeden bir belediye de yok, belediyeye karşı...