Şiddete karşı yaşama sarılan göçmen bir kadın: GÜL
Evlilik nedeniyle gittiği İngiltere’de göçmen olmanın yanında şiddeti yaşamış bir kadın Gül. Şiddet de yakalandığı hastalık da yaşamı için mücadele etmeye engel olmamış. Şimdi daha güçlü bir kadın o.

Çoğu zaman günlük koşuşturmaca içinde hepimiz sessizce hayat mücadelelerimizi devam ettiriyoruz. Kendi ihtiyaçlarımızın, isyanlarımızın, duyulmasını istemiyoruz hatta. Paylaşarak güçlenebileceğimizi, dert ortağı ve can yoldaşları edinebileceğimizi unutuyoruz. Sistemin bizi yalnızlığa ittiği, sessizliğe boğmak istediği bugünlerde, kadın dayanışmasının ne kadar önemli olduğunu dillendiriyoruz hep. Emekçi kadınlarla bir araya gelip, dertlerini konuşuyor, paylaşmaya, çözüm yolları aramaya çalışıyoruz. Böyle bir zamanda çıktı karşımıza da Gül.

Gül çok genç bir yaştayken evlenerek geldiği İngiltere’de yaşadıklarını anlatırken, aslında
hem kadın hem de göçmen olmanın doğrudan getirdiği zorlukları anlatmış oldu bize. Önce biraz çekinerek başladı; evlendikten sonra bir göz odada kendisine değer vermeyen ayrıldığı erkek ve iki çocuğuyla nasıl yaşadığını anlatmaya koyuldu.

ŞİDDET SÜREKLİ HALE GELİNCE...

İngiltere’ye gelmeden önce asansörlü büyük bir evde yaşadığını söyleyen Gül’ün, İngiltere’de
ilk dikkatini çeken şey evler olmuş. O kadar güzel evleri gördükten sonra, “Kendimi bir göz
odada bulduğuma şaşırdım” diye anlatıyor o günleri. Bu durumun geçici olduğunu düşünen Gül’ün hayatındaki en büyük değişiklikler de bu evde başlıyor. Bugün yarın çıkacağız derken, bir buçuk yıl yaşadığı tek göz odada, ilk kez düşük yapıyor ve daha sonrasında yine hamile kaldığında, doğumuna 20 gün kala kocasından şiddet görüyor. Şiddet sürekli hale gelince, dil bilmemesine rağmen polis çağırıp, koruma talep etmiş. “Pes etmedim” diyor gururla, “Bir şekilde cesaretli davranıp boşandım.” Yalnız kalmayı, kendisine saygı göstermeyen ve sevmeyen bir adam ile yaşamaya tercih etmiş Gül.

KANSERLE MÜCADELE

En kötüsünden kurtulduğunu düşünerek hayata tutunmaya çalışan Gül, maalesef sağlık sorunlarıyla da mücadele etmek zorunda kalmış. Şimdi oğlu ve kızı ile yaşayan Gül, daha kızı 2 yaşındayken göğüs kanseri olduğunu öğrenmiş. 4 yıl boyunca zor bir süreç geçirmiş, “Doktor bana göğüs kanseri olmuşsun dediğinde önce hiçbir tepki vermedim. 39 yaşımdaydım, bir hafta sonra kızımın doğum günüydü. Burada yalnızdım. Sadece bir daha Türkiye’de olan ailemi göremeyeceğim diye çok korktum” diyor. İki büyük ameliyat geçiren Gül, arkadaşlarının ısrarlarıyla ayrıldığı erkekle tekrar barıştırmış. “İkinci ameliyatımdan sonra narkoz etkisinden uyanmaya başlarken yanımdaki hemşireyi eşim zannedip ‘Her şey senin yüzünde oldu’ diye isyan ederek uyandığımı hatırlıyorum” diyor.

‘KOLUM KOPSA DA ÇOCUĞUMU KUCAKLAYACAĞIM’

“İlk kemoterapiye gitmeden önce saçımı sıfıra verdim. Doktorlara danışmıştım, saçlarımın döküleceğini biliyordum, bu durumdan çocuklarımın etkilenmemesi ve üzülmemesi için
önceden saçlarımı kestirdim. Kızım 3 yaşında ve oğlum 11 yaşındaydı.” Kemoterapiden sonra kollarını kullanmakta çok zorlanmış. “İsyan ediyordum, babamı arayıp ‘Niye yanımda yoksunuz?’ diye ağlıyordum. Eşim dışında kimse yoktu. Daha sonra radyoterapi aldım. Bir gün merdivenin başında kızım duruyordu. ‘Anne’ dedi, ‘Kolun ağrıyor mu?’ ‘Yok’ dedim. ‘O zaman beni kucaklar mısın?’ dedi. Kolumun kopacağını bilsem bile onu kucaklamaya kararlıydım” dediği yerde hepimiz bir duraklıyoruz. Komşularının desteğini
gördüğünü anlatırken yüzü gülüyor yine Gül’ün. Çevresinin ısrarıyla bir kere daha zorladığı ilişkisi kocasının kumar alışkanlığıyla tamamen bitiyor. “Az bir yardım alıyorduk, onu da elimden alıp kumara veriyordu. Zaten başka bir kadınla da ilişkisi olduğunu öğrendim” diye anlatıyor ve çalışma hayatının bundan sonra başladığını söylüyor.

UZUN ÇALIŞMA SAATLERİ, KÖTÜ KOŞLLAR, DÜŞÜK ÜCRET

Geçinmek için geceleri bir türkü barda, mutfakta şef olarak çalışmaya başlayan Gül, kötü şartlarda, geceleri uzun saatler ve düşük ücretle çalışmış. Üstelik etrafındaki insanlar da barda çalıştığı için dedikodu yapmış. Türkiye’de dikiş nakış hocalığı yapmış, iş tecrübesi olan bir kadın. Londra’da ise tecrübeli ve iyi bir şef olmasına rağmen erkeklere göre daha düşük ücretle, uzun saatler çalışmak zorunda kalmış. Sürekli küçümsendiğini ve müşterilerden kötü muamele gördüğünü de anlatıyor: “Hiç tacize uğramadım ya da uygunsuz bir davranış görmedim, bu yönden çok şanslıyım. Ama ben size yaşadıklarımın hepsini aslında anlatmıyorum” diyor. Biz de zorlamadık kendisini. O zaman ‘Hadi’ dedik, hayallerimizden biraz bahsedelim.

SOHBET EDECEĞİM BİRİ OLSUN İSTERİM

Gelecek için ne hayal ediyorsun diye sorunca, her anne gibi, çocuklarının okulda ve hayatlarında başarılı olmalarını istediğini söylüyor. Araya girip, ‘Kendin için ne istersin’ diye sorunca, biraz çekinerek, yalnız olduğunu ve aslında hayatı paylaşacak birisinin olmasını istediğini söylüyor. “Akşam işten sonra sohbet edeceğim, beraber bir kahve içeceğim birisi olsun isterim. Evlenmek istemiyorum, gizli saklı olmasını da istemiyorum ama bir arkadaş istiyorum” dedi son söz olarak gülümseyip.

İlgili haberler
Göçmen kadınlar: İsviçre’nin gerçek yüzünü bir de...

İsviçre’de göçmen olarak yaşadıkları sorunları konuşmak ve çözüm yolları aramak için bir araya gelen...

İsviçre’de göçmen kadınların 8 Mart buluşması

İsviçre’de göçmen kadınların yan yana gelerek oluşturduğu Albatros Kültür ve Dayanışma Derneğinden k...

Göçmen Kadınlar Birliği: Kadın cinayetlerine sessi...

Her üç günde bir kadının öldürüldüğü Almanya’da, 2019 yılında 135 kadın ve 15 çocuk öldürüldü. GKB,...