Araştırmacı Zeynep Yaş: Dengbejlik kültürünün tarihi kadınlardan geliyor
Şakarên Muzîka Kurdî ile kaybolmaya yüz tutmuş eserleri kitaplaştırarak, iki ciltlik bir çalışma yapan Araştırmacı Zeynep Yaş’la Kürt kadın sanatçıları ve kitabını konuştuk.

Kürt müziği araştırmacısı Zeynep Yaş eğitim hayatını İstanbul’da tamamladıktan sonra Diyarbakır’a dönen, burada yaşamaya başlayan yazar, 1803 yılından, günümüze aktarılmış Kürt müziğinin 110 ses sanatçısı ve dengbêj’in hayat hikayesi ve eserlerinden yaptığı araştırma ve derleme çalışmasını iki ciltlik Şakarên Muzîka Kurdî(Kürt Müziğinin Duayenleri) adlı bir seçkidekitaplaştırarak Kürt kültür arşivine eklemiş. 2015 yılında bu kitap çalışmaları Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Yayınları tarafından basılan kitapta, kürt müziğinin sesleri kayıtlara geçen ilk kadın müzisyen ve dengbêjlerden 16 sanatçı da bu çalışma içerisinde yer almış. “Ez Eyşe Şan’ım( Ben Ayşe Şan’ım)” adlı kitap ve 12 CD’lik sanatçı Ayşe Şan’nın hayat hikayesi ve eserlerinden oluşan koleksiyon ve kitap çalışmasıyla ilk defa bir Kürt kadın sanatçıya ait bilgilere ulaştığımız bu kitap öncesinde nasıl bir çalışma yürüttüğünü Araştırmacı Yazar Zeynep Yaş ile konuştuk.

Öncelikle kadınlarla ilgili yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz biraz?

Mezopotamya’nın kadimliği ile birlikte bu coğrafyada yaşayan kadınlar benim için hep özel oldu. Kadınlara ilişkin yaptığım tüm çalışmalar da kadınların toplumsal rolleri ve paylarına düşen bu rollerden günümüze nasıl geldiklerini incelekle devam etti. Kadınlar, evde nasıl yaşıyor, çocuklarını nasıl eğitiyor, kendileri nasıl bir eğitim görmüş gibi soruların cevaplarını aramakla başladı. Kadınların günlük yaşamdaki deneyimleriyle ilgili çalışma yapmak istiyordum. Onları tanıyarak, kendimi, kültürümü daha iyi tanımak için bölgeye gelerek, büyük bir bölümünü gezdim. Kadınlarla yaptığım alan çalışması, bugün bu kitabın ortaya çıkmasında büyük katkısı oldu. Alan çalışmasından önce yaptığım çalışmalar ağırlıklı olarak okumalardı. 1991 yılında babamdan derlediğim Mem û Zin destanı, folklor üzerine yaptığım ilk derlemem oldu.

Bizim orda(siirt’te)ilk 1960’lada kadınlar ilkokula gidebilmişlerdi. Ben de ilk ve ortaokulu başka bir köyde okuyabilen ilk kızlardandım. Kızların ilkokuldan sonra okuması çok hoş karşılanmazdı. Ailemin desteğiyle ortaokuldan sonra 1980’lerden sonra zorunlu olarak İstanbul’a giden kardeşlerimin yanına ben de 1988’de gittim, 17 yıl İstanbul’da yaşadım. Yıllar sonra bir proje kapsamında doğup büyüdüğüm yere geri dönme şansım oldu. Geri dönüp aslında tanımağım kadınları, kitaplarda anlatılmış kadınların dünyasını kendi gözlemlerimle deneyimleyip, onlarla yaşadım yaşadıklarını tanımak için. Bu kadınların ne kadar çok değer yarattıklarını, ne kadar tecrübelerle dolu bir geçmişe sahip olduklarını, herkes gibi olmak zorunda olmadıklarını, ne kadar kendileri olduklarını, kendi yaşamlarında ne kadar değerli olduklarını onlarla yaşıyarak hisettim. Bu deneyimim bana çok şey kattı. Projem gerçekleşemedi ne yazık ki ama ben bugüne beni hazırlayan donanımı deneyimledim. Karacadağ’da yaylada yaşayan kadınlardan, mezra, köy, şehirlerde yaşayan birçok kesimden kadınla görüşmeler yaptım, bu benim için muazzam bir deneyimdi.

ZARBÊJ’LERİN ÇOĞUNLUĞU KADIN

Neredeyse tamamı erkeklerden oluşan kitapta 16 kadının hikayesine ulaşmanızın zorlukları nelerdi? Kadınların hikayelerinde öne çıkartmak istediğiniz şey neydi?

Dengbejlik kültürü, geçmişin sesini sözlü kültürü ile akarıcılığını yapan, Kürt kültürünün en temel öğelerinden bir tanesi, hem müzik hem de sözlü tarihin altyapısını daoluşturur. Dengbêjlik kültürünün içerisinde toplumun bütünlüğünü görmek mümkün. Toplumun sosyolojik yapısını, tahribatını, aşklarını, yaşanmışlıklarını, geleneklerini göreneklerini, savaşlarını, her şekilde bu sözlü gelenekte görebilirsiniz. Şahit olduğum bütün bu çalışmaların içerisinde en önemli şey o sözlü kültürün içerisinde gizlenmiş daha doğrusu görünmeyen yüzünün kadınlarda olmasıydı. Kadınların ve hikayelerinin görünür kılınması, bu kültürün daha iyi anlaşılmasını sağlıyacaktı.

Evlilikle başlayarak, annelikle devam eden bi devridayimlik hikayesi. Çocuk büyüten, toplumun en temel bireyi olan, aileyi çekip çeviren ama perdenin arkasında duran ve görünmeyen kadınlar... Dengbêjlik kültürü anlatılırken bize erkekler üzerinden aktarılıyor. Oysa ki Dengbêjlik kültürünün tarihine indiğimizde bunun temelinin zarbêj(Hikayenin yaratıcı ve ilk aktaraıcıları) olan kadınlar tarafından oluştuğunu görüyoruz. Kürt kültürünü bir bütün olarak ele aldığımızda Dengbêjliğe kaynaklık eden Zarbêjlerin, özellikle Zarbêj kadınların daha çok olduğunu görebiliriz. Zar sadece bir kimsenin dilinin değil, duygularının, bütün yaşadıklarının bir süzgeçten geçirilip kendi kişiliğindeki yaratıcılığını kattığı ve ortaya çıkardığı eserdir. Kürtçede bir söz var; “Zar e te xweş e an jî zimane te xweş e(Sözün mü güzel, söylemin mi)” diye.

DAĞDA YAŞAYAN KADINLARIN İÇERİSİNDE CEVHERLER VAR

Neden kadın dengbêjler ön planda yok. Çünkü, dengbejlik bir form.Sahnede konser veren, albüm çıkaran, profesyonel müzik ile uğraşan sanatçılar gibi, bu rolü gerçekleştirmek kolay değil. Ancak bu profesyonel sanatçıların (dengbêjler) bir çok eseri, zarbêjler tarafından yaratılır ve binlerce yıllık bir gelenekle edinilen eserler sözlü aktarımla bu icracılara taşınır. Yani herkesin bir misyonu ve görevi söz konusu. Bu sözlü geleneğin taşıma misyonunu genelde kadınlar gerçekleştirir. Bir üst icra etme biçimi için, ne yazık kadınların doğal yaşayış biçimi ve toplumsal yaşam biçimi çok elverişli olamamıştır. Ailenin kültürel dokusu, din, toplumun geleneksel yapısı kadınların kendilerini sanatsal yönden geliştirmesine ne yazık ki çok elverişli olamamış. Ancak, Kürt kadınları öyle dışardan izleyen gözlemcilerin anlattığı gibi, gerici olmadıklarını söylemeliyim. Bu coğrafyanın en ücra yerinde, dağın başında bile yaşayan kadınların içerisinde inanılmaz cevherler olduğunu, yaşamı yeniden yarattıklarını görebilirsiniz. Öyle, metropollerde, kitaplarda, masa başlarında bakıldığı gibi olmadığını görebiliyorsunuz.

‘DENGBÊJ KADINLAR ARASINDA HER ZAMAN BİR DAYANIŞMA VAR’
Dengbêj denince hep akla erkeklerin geldiğini söylediniz sizde. Kadın dengbêj deyince de ilk akla gelen Ayşe Şan’dır. Ayşe Şan’a haksızlık yapmadan diğer adları da anılması gereken kadınlardan da bahseder misiniz biraz?

Aslında Ayşe Şan’ı dengbêj formunda değerlendirmek biraz ne kadar yerinde olur bilemiyorum. Dengbêjliğin geleneksel formu ile stranbêjliğin formları birbirinden biraz farklı. Zarbêj, stranbêj, dengbêj, heyranbêj, lawikbêj, makambêj, bunların her biri aslında farklı formlar, dengbêjlik icrası özel bir form. Dengêjlik formuyla, eserlerini icra eden kadın sayısı oldukça az, ancak stranbêjlik ve diğer formlarla müzisyenlik ve sözlü aktarım geleneğini devam ettiren birçok kadın var tabii ki. Bildiklerimiz içerisinde, sesi kayıt altına alınabilmiş ilk kadın dengbêj ve stranbêjlerden biri, Elmas Muhammed’tir. Elmas Muhammed,ortadoğuda sesi plaklara kaydedilen ilk kadın dengbêj ve sanatçılardan biridir. Elmas Muhammed,derlemeler yaparak, hem dengbejlik, hem stranbejlik yapmıştır. Aynı zamanda 1939 yılında Bağdat Radyosunun kürtçe bölümünün ilk koordinatör ve programcılarındandır. Radyoda sanatçı olmak isteyenlere hayatını adamış bir kadın. Meryem Xan, Nesrîn Şêrwan, Fewziya Mihemed, Gulbihar gibi bir çok kadın sanatçıya öncülük yapmış bir sanatçı. Meyrem Xan ile Birinci Dünya savaşı sonrasında yolları Zaxo’da kesişen daha sonra da Musul ve Bağdat’ta omuz omuza vererek bugüne kadar ölümsüzleşen bir çok eseri birlikte kayıtlara geçirmişler. Meryem Xan güçlü sesi ile Elmas Muhamed’in derlediği bir çok eser ölümsüzleştirmiş. Sanatını yaratması için evini Meyrem Xan’a ve daha bir çok sanatçıya açtığını görüyoruz. Burada bir kadın ve sanatsal gelişim için verilen mücadelenin dayanışmasını görüyoruz. Nesrin Şervan’da da bahsetmek gerekiyor. O da 1946’da Bağdat radyosunda küçük yaşta başlamış, çocukluğunun nağmelerini, derlemeler yaparak radyoda seslendirmiş. Kafkasya Kürtlerinden Susika Sımo, dengbêjliğin en orijinal haliyle yükseldiği bir dönemde,özgün yorumuyla dönemin Sovyetler Birliğinde hatrı sayılır bir sanatçı olarak nam salmıştır. Yezidi Kürtleri içerisinde ilk kez sanatıyla sahnelerde yer alan Susika Simo, duruşuyla, sanatıyla Erîvan Radyosunda eserlerini seslendiren Zadîna Şakir, Aslîka Qadir, Xana Zazê, Belga Qado, Fatima Îsa ve daha bir çok kadın sanatçıya öncülük etmiş önemli kadın sanatçıdır. Sûsika Sımo,ilk kez bir sanat grubunu oluşturarak, Kürt ve Ermeni müzik eserlerini sahnelerde, dans eşliğinde yeniden yorumlar.
‘KADINLAR SANAT YAPABİLMEK İÇİN BEDEL ÖDEMİŞ’

Bu kadınların bulundukları konumlar sahneye çıkıp çıkmamalarında etkili bir rol müydü? Pek çoğu sahneye çıkmak için mücadele vermiştir tabii ki, ama gelir düzeyi farklı ailelerde yetişmiş olmanın getirdiği farklı bir avantaj var mı?

Kitapta 16 kadın var, ama üzerine çalıştığım çok fazla kadın var. Bu iki ciltte ele aldığım kadınlar hayatta olmayan kadınlar. Hayatta olup çok değerli çalışmalar yapan çok değerli sanatçı ve dengbêj kadın da var. Bir bütün çalışmayaı değerlendirirsek, Kürt olmak ve kadın olmak, mücadelesini vermeniz gereken çok önemli iki unsur. Ortadoğu gibi vahşi bir coğrafyada kadının kimliğini koruması, mücadele etmesi kolay değil. Talan ve tahribatların sık yaşandığı bu coğrafyada, kadın kimliğiyle sanat üretmek için olağanüstü direnç gerektiren bir durum ve bunun mücadelesini bahsettiğim birçok kürt kadını sanat eserlerini üreterek, söyleyerek, yeni nesillere aktarım görevini yerine getirerek kadim bir mirasa sahip çıkmışlar. Bu kadınlar,kendi küllerindenkendilerini yeniden yeniden yaratarak bugüne kadar gelebildiler. Sadece Ayşe Şan, Meyrem Xan ve daha nicelerini saymak mümkün. Meryem Xan sanatını icra etmek için, karnında çocuğu yaşadığı toprakları terk ederek ile bir ülkeden başka bir ülkeye ve o dönemin çok zor şartlarında sanat yapmak kendini feda etmiştir. Sanatının değerini, o duyguları kendi yarattıkları eserlerde insan çok rahat hissedebiliyor. O yüzden hâlâ bu kadınlar bilinmektedir. Bunun dışında kim bilir kaç kadının eserleri, yaptıkları yok edildi. Her ailenin içerisinde bu kabiliyete sahip olan eminim birçok kadın vardır. Yaratılan eserlerde o kadar kadim geçmişin, duyguların, tarihe yazılı geçememiş bu halkın birçok hikayesi var. Eşi, kardeşi, babası savaşa gidip dönmeyen, toprağı, evi ve ailesi talana uğrayan dönemlerin yaşanmışlığın izlerini ve hafızasını bu kadınların anlatısıyla bir ezgide, bir kılamda görebiliyoruz. Ve bu kadınların geçmişi çocuklarına sanatsal bir hafızayla aktarım yöntemi takdire şayandır.

BU ÇALIŞMA İLE KADINLARI GÖZ ÖNÜNDE TUTMAK İSTEDİM
Meyrem Xan üzerine araştırma ve derleme çalışması yaparken, Elmas Muhammed ile tanıştım. Oysa Meryem Xan yukarıda da bahsettiğim üzere Elmas Muhammed’in desteğiyle eserlerini plaklara doldurabilmiş, Meyrem Xan ilk plaklarını Elmas Muhammed’in derlediği eserlerden kayıtlar oluşturmuş ve hatta ikisi birlikte ilk plakları yapmışlardı. Ancak, Elmas Muhammed’in sesi ve birçok eseri Meryem Xan olarak halk tarafından tanınmış ve öylece ben dahil herkes dinliyorduk. Ve hatta Elmas Muhammed’in fotoğrafı da, Meyrem Xan olarak tanınmıştı. Sadece Elmas Muhammed’in eserleri değil, Nesrîn Şêrwan’ın eserleri de Meyrem Xan eserleri gibi kopya kayıtlarda yerini almıştı. Tabii ki bu karmaşıklığın bu coğrafyanın kaderiyle çok yakından ilgisi vardı. Sahipsizlik, devletsizlik, tescilsizlik ve yasaklı bir dil…Kısaca, Meryem Xan’ı araştırken Elmas Muhammed’i, Elmas Muhammed’i araştırırken Nesrin Şervan’ı tanıdım ve daha nicelerini. Bu araştırma çalışmalarıyla bile her gün yazıp çizerken bile, halen o kadın kolleksiyonu çalışmasında yer alan bu üç kadın sanatçıya ait eserler kaset piyasasında Meryem Xan adıyla çalmaya devam ediyor. Yapmış olduğum bu kitap çalışmalrı ve halen devam eden tüm çalışmalarımla, biraz olsun bu sanatçılara ait mevcut bilgilerin en doğru düzgününü araştırıp derleyip yazarak, üretim ve emeklerini bir nebze de olsa görünür kılma çalışması yaptım.


İlgili haberler
Sesleri saklı tutulan dengbêj kadınlar

Ne kadar acıdır ki bir yerlerde tutulan gizli sesler var… Kimsenin duyamadığı o anlatılar var. Bir t...

GÜNÜN DENGBEJİ: İlk kadın dengbêj derneğini kuran...

İlk kadın dengbêj derneğini kuran Raziye Kızıl yaşamını yitirdi. Kilamlara hayat veren kadın Raziye...

Kızıl Meydan’ın sosyalist dengbeji: Sûsika Simo

Ayağındaki prangaları kopardı, sesini tüm Sovyet ülkesine duyurdu, Lenin’e yazdığı kılamlarla anıldı...

GÜNÜN ÖNERİSİ: Tarihe adını kazıyan 4 dengbêj kadı...

Hikayeciliğin kadın halidir dengbêj kadınlar... İçli sesleri, derin duygularıyla strana hayat verir,...

GÜNÜN KÜLTÜRÜ: Dengbejlik

Birçok millet tarihe yazarak başlamış, Kürtler ise söyleyerek... Ne zaman bir yıkım, bir sevdalanış,...

Dengbêj Gazin yüreğinde kalan kilamları seslendire...

Dengbêj Gazin, gençlere şöyle seslenmişti: "Gençlerimiz hem dengbêjliğe hem de kültürlerine sahip çı...