Yaşam çizgileri
Tarihin yeni ve nispeten eski zamanlarında yaşamış iki kadının yaşamını ve mücadelesini konu alan bu iki çizgi romanı umudunuzu ve inancınızı tazelemeniz için öneriyorum.

Çizgi romanlar çoğu zaman “çocuk işi” olarak görülür. Süper kahramanların dünyayı kurtarışı ya da gerçek dünyanın yalnızca mizahi yönünün anlatısıymış gibi. Adı söylenince Teksas ve Tommiks dışında akıllara pek de bir şey getiremeyen bu kitaplar, “ciddi” meselelerin ilgilileri için çok ciddiye alınmaz. Tam da bu nedenle edebiyat takipçilerinin dahi gündeminin dışında kalır. Oysa edebiyatın dışlanan bu türü, bizi ve yaşamımızı fazlasıyla ciddiye alır.

Bahsettiğim bu “ciddi” çoğunluktansanız, bu yazıda size bahsedeceğim iki çizgi romanın fikrinizi değiştireceğine inanıyorum. Okumayı önereceğim bu iki kitabın kahramanları “hayal ürünü” olmadıkları gibi aynı zamanda kahraman sayılabilirler.

EN UZUN KOŞU

Samiye Yusuf Ömer adını hiç duymuş muydunuz? Dürüst olmak gerekirse Reinhard Kleist çizmeseydi, ve “Olimpiyat Rüyası” ismini alan çizgi roman yayımlanmasaydı ben de duymamış olacaktım. Samiye, Somalili genç bir kadın atlet. Hiç profesyonel eğitim almamış olmasına rağmen 2008 Pekin Olimpiyatlarına milli atlet olarak katılabilmiş ve sonuncu olsa da büyük başarı olarak kabul edilmiş ve tebrik toplamıştır. Çünkü Samiye’nin yaşadığı Mogadişu şehri, El Şahab isimli cihatçı örgütün kontrolündedir ve katı şeriat uygulamaları altındadır. Bu nedenle de kadınların atlet olmak için eğitim alabilmeleri bir yana, sokakta koşması dahi ölüm nedeni sayılabilmektedir. 

Ancak Samiye, bir sonraki olimpiyatı kazanmaya niyetli ve bunun için ne kadar zorluk varsa hepsini karşısına almaya hazırdır. Önce, ailesiyle birlikte yaşadığı şehirde çalışmalarına başlar. Uzun yıllardır devam eden iç savaşın delik deşik ettiği sahalarda antrenman yapmaya gayret etse de bir süre sonra El Şahab’ın ölüm tehditleri nedeniyle Somali’de kalarak bu işi yapamayacağını anlar. Tehditleri ciddiye almamak için hiçbir sebep yoktur. Birkaç sene önce bu çetenin babasını öldürdüğünü düşününce hele...

Fakat sırf bu sebepten olimpiyat sevdasından vazgeçmek olmaz. Birkaç sene önce o çetin yollardan geçerek Avrupa’ya varabilmiş ablası gibi yollara düşmeye karar verir. Henüz yaşı çok ufak da olsa başka çıkar yol yoktur... Yolda başına gelenleri de çizgiler ve sözcükler anlatsın size, ben yalnızca sonunu söyleyeyim. Ne yazık ki beklenen “başarı hikayesi” Samiye’nin sonu değildir. Samiye, savaştan başarıya uzanacak o en uzun koşunun hayalini kurarken, bindiği mülteci botunun batması sonucu 2012’de Akdeniz’de yaşamını yitirir.

Kitabın arka kapağında şöyle yazıyor:

“Zor’un tanımını değiştirecek bir öykü bu. İmkansız’ın sözlük anlamına örnek olacak belki de. Siz spor diye okuyun, tarih epik masallar bölümüne kaydetsin.”


Olimpiyat Rüyası, Samiye Yusuf Ömer’in Hikayesi, Reinhard Klesit, Karakarga Yayınları

UMUT VE İNANÇ İÇİN

Tarihin tekerrürü, sınıf savaşının tekrar edişinden biraz da. Bugün hayatlarımızı nasıl kuşatılmış hissediyorsak 1870’te de Fransızlar öyle hissediyorlardı. Savaşın bitap düşürdüğü o kış, yiyecek ekmek bulamayan Parisliler, depolara saklanmış yiyeceklerden nasiplerini alamadıkları gibi özgürlüklerinin de ellerinden gitmesiyle karşı karşıyaydı. Aylarca bu şartlarda yaşamaya gayret gösteren halk, artık kaybedilecek bir şey kalmayınca, kazanılabilecek şeyler için 1871 baharının ilk günlerinde Belediye Meydanına döküldü. Kendi ülkelerinin askerleriyle savaşmak zorunda kalacaklardı ancak bu cesaretin karşılığında Komün’ü kuracaklardı.

Akademisyen, Yazar Mary M. Talbot ile Çizer Bryan Talbot tarafından hazırlanan “Kızıl Azize: Bir Ütipyanın Peşinde” isimli bu çizgi roman, Paris Komünü ve onun öncülerinden Louise Michel’in mücadelesini anlatıyor.

Louise, en çetin koşullarda mücadelenin hep en önlerinde yer alan bir kadın militan;

“Hayatını eşitsizlik ve sömürüye karşı mücadeleye adamış korkusuz ve yılmaz bir direnişçi, bilimin öncü olduğu adil bir geleceğin düşünü kuran bir feminist öğretmen, ‘mücadelenin korkunçluğunu’ şiire dönüştüren tutuklu bir şair...”

Yalnızca kadınlara değil, bütün bir mücadeleye ve savaşın ertesindeki zafere de öncülük etmiş Louise. Kurulan Komün’ün ardından işçi sınıfının özgürlüğünü Paris’in özgürlüğüne eş tutmuş ve yaptığı ilk iş, atölye ve imalathaneleri işçilerin yönetimine geçirerek özel mülkiyete son vermek olmuş. Kadınların evlilik içindeki eşitsiz yaşamlarını değiştirmeyi hedef edinen Louise, aynı zamanda din görevlilerinin devlet kurumlarından çekilmesi ve laik bir toplumun inşası için çabalamış.

Bütün bunlarla birlikte, Kızıl Azize lakabını ona veren şey ise paylaşımcılığıyla birlikte iyiye olan inancı olmuş. Maddi olan her şeyi koşulsuzca paylaşıyor, fakat bunun ötesinde, gelecek güzel günlerin umudunu savaş koşullarında dahi yarattığı ütopyalarla taşıyor ve ütopyalarını bilime olan inancıyla birleştiriyor. Kitabın sayfalarını hızla çevirmeye vesile olan bu tutkulu kadının hikayesi, heyecan yaratmakla kalmıyor, karanlık günlerin aydınlığa dönüşmesinin önce inanmakla başladığını da hissettiriyor. Nitekim sürgüne gönderilirken gemide, sonrasında sürgündeki o koşullarda dahi tükenmeyen inancı, hem bugünü yaşama biçimi hem de yarını kurgulama hevesi hayranlık uyandırıyor.

Her iki çizgi romanın da okuma süresi çok kısa fakat etkileri uzun süreli. Hikayeler kadar çizgilerle yaratılanlar da etkileyici. Bu kadar az yazıyla bu denli güçlü bir anlatım başka türlü mümkün olamazdı sanırım. Aynı zamanda daha fazlasını öğrenme arzusunu bu denli uyandırmazdı belki de... Tarihin yeni ve nispeten eski zamanlarında yaşamış iki kadının biri kısa, diğeri nispeten uzun yaşamını ve mücadelesini konu alan bu iki çizgi romanı -her şeyden önce- umudunuzu ve inancınızı tazelemeniz için öneriyorum.

Kızıl Azize: Bir Ütopyanın Peşinde, Mary M. Talbot-Bryan Talbot, Desen Yayınları

İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Öncü Kadınlar

26 Ağustos 1920’de Amerika’da kadınlar ilk kez oy kullandı. Kadınların oy hakkı mücadelesini konu al...

GÜNÜN ÇİZGİ ROMANI: Anne Frank’ın Günlüğü

2. Dünya Savaşı’nda, Naziler’den saklanan 13 yaşındaki Yahudi bir kızın, bu süreçte ailesiyle berabe...

Bugüne ve geleceğe ışık tutan bir kitap: NASIL YAP...

Çernişevski; insanların ortak bir çalışma düzeninde yaşadığı, yaşlı ve çocukların mutfak işleri ve y...