1900’lü yıllardan farkı yok bugünkü sömürünün
Neredeyse 365 gün çalışıp bir hafta tatil yapamadan, hastalansak yeterli sağlık hizmeti alamadan ölüp gidiyoruz. Aynı 1900’lü yıllar gibi emeğimizin karşılığını alamadan sömürülüyor ve eziliyoruz.

Bizler Esenyalı’da oturan, haklarımızın neler olduğunu öğrenmeye çalışan bir grup “ev kadınıyız.” Ev kadınını tırnak içinde söylüyorum çünkü ev kadını olmamız evi sevdiğimizden değil iş bulamamamızdandır. Bizler bu işsiz zamanlarımızı Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğindeki etkinliklere, sohbetlere katılarak, düşüncelerimizi paylaşarak dayanışma içinde geçiriyoruz. Yine böyle bir günde bilmediklerimizi öğrenmek, bildiklerimizi hatırlamak adına grup halinde kitap okuma günleri yapmaya karar verdik. İlk kitabımızın adı ‘Adresim Ayakkabılarım’dı. Kitapta Jones Ana’nın 1900’lü yıllarda örgütlü bir yaşamın içinde yaşadıklarını anlatıyordu.

O yıllarda Jones Ana iki çocuğunu ve kocasını kaybetmiş ve kendini işçi mücadelesine adamış. Dünyanın dört bir yanındaki maden işçileriyle bir araya gelmiş, onların sorunlarını dinlemiş ve onların haklı mücadelelerine omuz vermiş. Birçok örgütlü direnişe katılarak işçilerin haklarına kavuşmalarını sağlamış, birçok yerde de kimi işbirlikçiler yüzünden mücadeleleri kazanımla sonuçlanmamış.

O zamanki işçilerin o direnişleri sayesinde örneğin 14 saat çalışma süresi şimdi 8 saatte düşmüş. Fakat şimdi 8 saat çalışan işçiler de bu parayla yaşayamadığı için mesai talebinde bulunuyorlar. Niçin? Çünkü aldıkları para mesailerle bile insanca yaşamaya yetmiyor.

Tabii ki yıllarca direnen o işçilere, çocuk işçilere çok şeyler borçluyuz. Ama günümüz şartlarında da aslında fark eden bir şey yok. Şu anda da yasalar koruyor gibi olmasına rağmen kayıt altına alınmayan çocuk işçiler, aynı işi yaptığı halde aynı ücreti almayan kadınlar, Kod 29’la haksız biçimde işten atılan işçiler var. Yani o zamanki vahşi çalışma koşulları aynen devam ediyor.

İnsanlar gece gündüz, yaşlı genç kim var kim yok çalışıp ellerine geçen parayla ay sonuna kadar idare edemiyor. Hatta maaşları daha ellerine değmeden borçlara uçup gidiyor.

Neredeyse 365 gün çalışıp bir hafta tatil yapamadan, hastalansak yeterli sağlık hizmeti alamadan, çocuklarımızı istedikleri gibi okutamadan, gezdirip yediremeden ölüp gidiyoruz. Yani biz işçiler ve işçi aileleri aynı 1900’lü yıllar gibi emeğimizin karşılığını alamadan sömürülüyor ve eziliyoruz. Buna dur demenin ise tek bir yolu var. Bir araya gelmeli ve sesimizi birbirimizin sesine katarak daha gür haykırmalıyız. Beraber güçlenmeliyiz!

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
İşçilerin Jones Anası…

Jones Ana’nın yaşamı karanlık günlerden çıkışın yolunu bilenlere karşılaşılacak tüm zorluklara rağme...

Mesafeye rağmen aramızdan su sızmasın…

Kadınların yazdığı, var ettiği Ekmek ve Gül dergimiz yine kadınların emeğiyle ördüğümüz mücadeleyi h...

Umutsuzluk salgınına karşı tek çare mücadele

Kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin, nakit ücret desteği işsizlik fonundan karşılanırken, iktidar is...