‘Ayten, ben bunu yer miyim!’
‘Ayten ben bunu yer miyim’in belki çok basit bir hikayesi var, ama bunun bir altyapısı var. Birlikte olduğumuz erkeklerin her şeyinden sorumlu tutulan biz kadınların bu durumdan çok rahatsızız.

Bu başlık da neyin nesi dediniz değil mi? Öyle anlamlı bir başlık öyle anlamlı bir başlık ki bu, anlatamam. Ya da durun yav anlatam, ama önce eteğimdeki şeyleri bi dökmem lazım, bi de arkadaşlarımın eteklerinde olanlar var onları da dökem sonra. 

Biz kadınların yükü bitmez, çocuğun yediği giydiği, duyduğu söylediği her bi şeyden kadın olarak önce anneler, sonrasında bütün kadınlar sorumludur. Keşkem sadece ve sadece çocuklarınki olsa değil mi?

Ayıptır söylemesi Devrim, kendisi benim eşim olur, pek bir böyle ne desem pek bi rahattır, kanalizasyon mu taştı üstünde ne varsa dalar, arabanın lastiği mi patladı, üzerinde takım elbise mi var kimin umurunda yerlere yatar yuvarlanır, o lastik değişir. ‘Sana ne ki’ diyecekseniz, nasıl bana ne, yaptığı her şeyden eşi olarak ben sorumluyum.

İŞÇİYİM BEN İŞÇİ KALAM
Devrim’e çorap dahil ne alırsam alayım, “Aman ha ne olur bak bunu işte giyinme” derim, çünkü arkadaşın iş kıyafeti var, Allah sizi inandırsın, iş ayakkabısı bilem aldım. Hani parmağı neyin kopmasın diye güvenlikli çalışsın diye. Geçenlerde güzel bir pantolon almıştım, geçenlerde dediysem korona öncesi. Tabii yine dedim, “Bak indirimden aldım, bak bu markalı, aman diyim işte giyinme yazık olur…” Hazır cevap arkadaş, “Olur nerede giyinmemi istersin? Yönetim kurulu toplantısında mı yoksa holding toplantısında mı ya da istersen İngiltere’de olacak olan toplantıda mı giyineyim. Yahu işçiyim ben işe gidip eve geliyorum, tabii ki işte giyinicem…!”

Matbaa boyasını size anlatamam, affedersiniz atletine kadar işliyor ve çıkmıyor, Mr. bilmem kimle, her cırta, hop diye koşan Ayşe teyze, bir de uçan bir adam vardı reklamlarda üçü bir girişse çıkaramaz o boyayı. Ben de bir türlü sakız gibi çamaşır asamam tabii, of of dert büyük. Haliyle tüm kıyafetlerinde matbaa izi var sadece kıyafet olsa öp başına koy, ayakkabılar rengarenk. Hal böyle olunca Devrim’in bu pasak halini gören herkes, “Aaa kocanın haline bak, temiz yıkamamışsın, ayakkabısı niye böyle ki?” Ve ben, “Bilmem, kendisine mi sorsanız?” “Şu kocanın ayakkabısı niye çamur...”

Evli olunca, ya da çift olunca, hele hele uzuuun yıllar birlikte geçirdiyseniz, onun sevdiği yediği her bir şeyi sevdiğimi sanan akrabalar var ya da o sevmiyorsa ben de sevmemeliyim. Hele bir de “Devrim kahveyi sevmez o yüzden sen de içmezsin diye düşündüm. Devrim karalahanayı çok sever sen de şeedersin diye şettim.. Habire şeettiğini bildiğim için ben de ondan şettim.” şeyleri yok mu çileden çıkıyorum, ikimiz bir fidanın güller açan dalı gibi düşünmeniz çok hoş ama işte bizler ayrı bireyleriz.

Ah ah bir de annemin sorduğu sorular, Tanrımmm, Devrim’le kapıdan içeri gireriz annem sorar, “Devrim aç mı?”, “Bilmem ona sor”, “Kocanın aç olup olmadığını bilmiyor musun? Kalk bak açtır yemek hazırla”. Bunu Devrim varken Devrim yokmuş gibi bana sorar. Ben sorumluyum yani Devrim’in açlığından da. J

HALİMİZ MUHALEFETTEN BETER
Ülkede olup biten her olumsuzluğun sebebi gibi görünen muhalefet gibiyim yeminlen. Sankim ben kirlettim üstünü başını… Evet nerede kalmıştık, başlık evet başlığa gelecez ama bir de arkadaşlarımın yaşadıkları var, neyse ki tek ben değilmişim, her zaman derim ‘El ile gelen düğün bayram’, acımı hafifletti arkadaşlarımın yaşadıkları. Özge, eşinin saçından sakalından sorumlu, saçını neden uzattığı, sakalını neden kesmediğinden; Handan, eşinin stilinden, giydiği kargo pantolondan; ablam, eniştemin sakalına taktığı boncuklardan ve şeklinden sorumlu. “Yaa söylesen de kesse mi o sakalı” ya da “O boncuğu çıkarsa mı?” Gül, eşinin kilo almasından, almamsından, göbeğinden, Nesrin ise eşi eve geldiğinde sırtını keselemekten, kayınvalidesi tarafından sorumlu tutulanlardan.

Çevremde o kadar çok dertli kadın var ki, bu durumdan muzdarip olan, eşin, buradaki eş tabii ki erkek olan, kilo aldı sebebi sen, eşin zayıfladı, suçlu sen. Borcu var sebebi sen... Bir arkadaşım diyor ki “Olumsuz gördüklerini suça çevirip kadınlarla ilintileyenler var. Biz ona kısaca ‘eşimin ailesi’ diyoruz”. Evet maalesef çoğunluklada erkek anneleri, çocuklarını evlendirdiğinde bayrağı devredermiş gibi, “Bak oğluşum şunu yer, ben bunu pişiririm çok sever sen de yap, şunu sevmez sen de yapma…” İş arkadaşlarıma da sordum, “Sizin de kıyafetlerinizden eşlerinizi sorumlu tutarlar mı?” diye. Aldığım cevaplardan biri, “Benim eşim bir gün olsun ayakkabımı silmemiştir.” Bunu söylerken beklentise mi yanam, söyleminde ki sitemine mi yanam, bu soruyu erkeklere sorduğum için kafamı alıp duvara sürtüp ateş mi çıkaram bilemedim. Bi düşseniz mi yakamızdan?

‘AYTEN BEN BUNU YER MİYİM’ NEREDEN GELİYOR?
Evvet gelelim “Ayten ben bunu yer miyim*e?” Efendim, hayatımıza yıllar evvel arkadaşımızın anne babası olarak giren ve sonrasında yani çok geçmeden Şuayip abi ve Ayten abla olarak kalan çok ama çok kıymetli iki insan var. Yıllar evvel, bahçede bamya ikram edip, “Şuayip abi zeytinyağlı bak çok güzel oldu yer misin?” dedim. Şuayip abi, Ayten ablaya dönüp, “Ayten ben bunu yer miyim?” dedi. Ben izliyom muhabbeti, Ayten abla bamyadan bir çatal aldı ve “Yersin Şuayip” dedi, ben şok tabii, “Yok artık” dedim. “Nasıl ya? Niye kendi bakmadı ki niye böyle oldu ki” derken. Cevap Ayten abladan geldi, Şuayip’te koku alma sorunu var, yıllar evvel de bir bozuk yemek tecrübesi.” Şuayip abi tadını bilmediği her yemeği önce Ayten ablaya tattırıyor ve soru hep aynı oluyor, “Ayten ben bunu yer miyim?”

Rivayet odur ki, Şuayip abi şehir dışına çıktığında Ayten ablanın olmadığı ortamlarda ikram edilen kahveye, çaya kaç şeker alırsınız sorusuna da “Ben bilmem Ayten bilir” dediğidir. Kokusunu bilmese de bahçeden en güzel şeftalileri, elmaları Ayten abla için topladığına şahidim. Damağımızın tadını bilen damağının tadını bildiğimiz insanlar hayatımızdan eksik olmasın.

Lütfen, ayakkabının çamurunu, sakalın uzunluğunu, bıyığın şeklini muhatabına sorun; muhalefete, pardon kadınlara sormayın. Bu arada sakız gibi çamaşırlarda kararlıyım, ama önce çamaşır makinesini kullanmayı öğrenmeliyim zannımca. :))


İlgili haberler
‘Kolerana virüsü’ ve annemin baş belası Özgür

Tuzlu suyu yanından eksik etmeyen, kolonyanın yanında bilimum dezenfektan sıvılarla gezen bizlerin b...

Diyanet arada bi aramıza karışsa, bizim çıkamadığı...

Sevgili Diyanet, akşam pazarına bizim buralarda zenginler gider. Biz öyle akşamları bile pazara gide...

Beyin yakan düğün şarkıları, danslar, kafa karışık...

Evet, beyin yakan düğün şarkılarımız zaman zaman gelir aklımıza ama kaderimizi de etkileyeceğini hiç...