19 Nisan’da Evrensel Gazetesinde işsizliğin “bedellerini” anlatmıştı Nergis. Günübirlik işler yaparak kızına bakmaya çalışan Nergis’in şimdi güvenceli bir işi var. Nergis, duygularını anlatıyor.

Merhaba,

Sizler beni Nergis olarak tanıdınız. İki üniversite mezunu olan ama kızını okula bile yazdıramayan Nergis olarak... Ben şimdi, dayanışmanın gücü ile güvenceli bir işi olan, kızının eğitimi için yine dayanışma ile burs bulan, çalışıp hem kendine hem kızına yeni bir hayat kurmak için heyecanlanan Nergis’im. Bu benim için çok büyük bir değişim. Bu değişime olanak verdikleri için Sevda Karaca’ya, Evrensel Gazetesine, röportajın yayımlanmasının ardından dayanışma için seferber olan herkese tek tek teşekkür ederim.

Çok yorgundum. Uzun süre işsiz kalıp kızımın karnını doyurmak ve kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmek için o işten bu işe koşmaktan yorgundum. Çok zor koşullar altında çalışıp karşılığında 30 lira, 40 lira para kazanmak beni bedenen de ruhen de çok yormuştu. Kendimi değersiz hissediyordum. Biliyorum ki bu duyguyu yalnızca ben yaşamıyorum. Gittiğim günübirlik işlerde, benimle aynı zorluklara göğüs geren onlarca, yüzlerce kadın var. Hepsinin başka başka derdi var. Onlar da anlatsa, benim hikayemden çok daha zor, çok daha yorucu bir hayatları olduğu ortaya çıkar. Açıkçası -bunu size samimiyetle söyleyeceğim- birazcık da utanıyorum; benim şimdi bir işim var, bu sanki adaletsizlikmiş gibi geliyor. Sonra düşünüyorum; içinde yaşadığımız bu sistem galiba hep bizim utanma duygumuzu tetikliyor. Evine bir ekmek fazla giren, işi birazcık daha iyi olan, ücreti bir miktar daha yüksek olanı, olmayan karşısında utanca sürüklüyor. Kimsenin eve bir ekmek aldığı için, insan gibi çalışıp akşam eve gidebildiği için, ücreti kirasını ödemeye yettiği için utanmayacağı bir hayat hayal ediyorum.

Bu hayalin gerçek olabileceğine beni çok inandıran bir 1 hafta yaşadım. Evrensel Gazetesi’nden Sevda Karaca facebookta üye olduğum ve her iş ilanına düşünmeden atladığım iş arama grubundan bana ulaşıp yaşadıklarımı anlatmamı istediğinde “Ne gerek var” diye düşünmüştüm ilk. Kabul etmemiştim. Ne gerek var… Anlatsam ne olur, anlatmasam ne olur, ne değişir ki… Bir nevi kayıtsızlık. Kendi hayatına yabancılaşma idi bu belki de. Ya da içten içe kendi hayatının büyük resim içinde bir nokta kadar değersiz olduğu fikri içimize öyle işlemiş ki “anlatsam ne olur” diye düşünüyoruz. Sonra anlattım. Yaşadıklarımın insanlara tanıdık geldiğini düşünüyorum. Yalnız olmadığımı biliyorum. Yani artık daha iyi biliyorum. Bir; benim yaşadıklarımı yaşayan milyonlarca insan olduğu için yalnız değilim, iki; bana ve kızıma destek olmak için ne olanağı varsa sunmak isteyen kadın erkek pek çok kişi olduğunu gördüğüm için yalnız değilim. Kızıma 23 Nisan için kıyafetler dikip göndermek isteyen kardeşim, bana iş bulmak için sağı solu arayan kardeşim, birikmiş kiramı faturalarımı ödemek isteyen kardeşim, kızıma online İngilizce dersi vermek için gönüllü olan kardeşim, interneti karşılayıp boş zamanlarında kızıma okuma yazma öğretmek isteyen kardeşim... Hepiniz kardeşimsiniz. Sağ olun. Hepinizin iyi niyetlerle sunduğu bu olanaklara teşekkür ederim, maddi destek önerilerini kabul edemedim çünkü kendime bir söz vermiştim, işim olsun kendi ayaklarım üzerinde durayım, her şeyi kendim halledeyim istiyorum. Bu benim için önemli.

Biz çokuz. Aynı sorunları yaşayanlar olarak çokuz. Bize hep her koyun kendi bacağından asılır diyorlar. Ama paylaşabileceğimiz bir şey varsa onu paylaşmaktan çekinmeyenler de biziz, bunun için çokuz. Dedim ya bu hayalin gerçek olabileceğine beni çok inandıran bir 1 hafta yaşadım diye; bu çokluğu görmek bana bu inancı yaşattı.

Herkesin, çocuğunun mutlu olduğu bir hayat, bir gelecek hayal edebilmesinin bir hak olduğunu düşünüyorum. Ama hakkı kullanmak kolay değil. Devlet bizim haklarımızın hiçbirini tanımıyor. Madem biz çokuz, devlete bu hakkımızı hatırlatmak da bizim görevimiz.

Röportajda “İşsizlik demek çaresizlik demek, aptallaşmak, durgunlaşmak, güçsüzleşmek, güçsüzleştikçe de hissizleşmek, alıklaşmak demek” demiştim. Hala böyle düşünüyorum. Bizi çaresiz, güçsüz, hissiz bırakanlara karşı birbirimizin çaresi olmamız bizi güçlü hale getiriyor. Bunu da yaşayarak öğrendim. Şimdi güçlüyüm.

İllüstrasyon: Freepik

İlgili haberler
Nergis’in ayakta kalma savaşı: ‘İki üniversite bit...

Nergis, 36 yaşında. İki üniversite bitirmiş. Facebook gruplarında her an iş arıyor. Zengin muhitlerd...

Öfkeye yakışan umutsuzluk değil, örgütlü mücadele

Umutsuzluk ve öfke bir arada ne işe yarar? Öfke yakıp yıkabilir, evet ama ardında umutsuzluğun pusud...

İşten fırsat olursa sınava…Her fırsatta iş kovalam...

Baskının farklı yönlerini her daim konuştuğumuz bir süreci yaşıyoruz ancak bu sefer, gelecek kaygısı...