Dert üstüne derdi, el üstüne elle çözeriz
Arkadaşlarla oturup bir çay bile içememek, ped ihtiyacını bile karşılayamamak, okulda ve kentte sürekli tedirgin dolaşmak… Genç kadınlar böyle bir hayata mahkûm mu? Cevap bu buluşmada…

Merhaba Ekmek ve Gül okurları, bizler İnönü Üniversitesi’nde farklı bölümlerde okuyan genç kadınlarız. Farklı bölümlerde okusak da çoğumuzun yaşadığı sorunlar aynı.
Baharın gelişiyle birlikte öğrenciler, kampüste daha fazla vakit geçirmeye başlıyor.

“Bedava yaşıyoruz, bedava/ Hava bedava, bulut bedava/Dere tepe bedava/Yağmur çamur bedava/Otomobillerin dışı/Sinemaların kapısı/Camekanlar bedava/Peynir ekmek değil ama/Acı su bedava/Kelle fiyatına hürriyet/Esirlik bedava/Bedava yaşıyoruz, bedava.”* diyerek biz de bize bedava sunulan havadan ciğerlerimize çekiyoruz. Bahar gelse de soğuklar devam ediyor, haliyle de bir çay içip içimizi ısıtmak istiyoruz. Eskiden birimizin parası olduğunda “Çaylar benden kızlar” deyip hepimize ısmarlardı, şimdi ancak kendi içtiğimiz çayın parasını ödeyebiliyoruz. İkinci çaya da paramız çıkışmıyor çoğu zaman. Kahve ise lüks olmuş durumda çoktan.

ŞİMDİ KENDİMİZE BİLE PED ALAMIYORUZ

Çaylarımızdan birkaç yudum alıp dudaklarımızı ıslattıktan sonra epey derin bir sohbete başlıyoruz. Malum ilk gündem de ekonomik kriz oluyor. Gençliğimizin en güzel yıllarını bu şekilde sıkıntıyla, yarını düşünmekle, geleceksizlik kaygısıyla geçirmek hepimizin en can alıcı sorunu. Temel tüketim maddelerine; ulaşım araçlarına; ped, ağda, jilet gibi temel kadınsal ihtiyaçlara; kozmetik ürünlerine gelen fahiş zamlar hepimizin canını sıkıyor. Önceden hepimizin çantalarında yedek pedler olurdu muhakkak, birimizin ihtiyacı olduğunda diğerine çıkarıp verirdi. Şimdi ise kendimize bile ped alamayacak durumdayız.

ÜNİVERSİTE İÇİNDE, DIŞINDA ‘GÜVENLİK’ KAYGISI

Bir sonraki gündemimizi ise artan taciz vakaları oluşturuyor. Bizim üniversitede Cinsel Taciz ve Cinsel Saldırıyı Önleme Birimi’nin (CİTÖB) olmayışı da büyük bir eksiklik. Bunun gerekliliğini, üniversite içinde dahi kendimizi güvende hissedemediğimizi konuşuyoruz. İkinci öğretim öğrencilerinin ders çıkış saatlerinin geç olması, “pembe yol” dediğimiz ana yoldaki ışıklandırmaların yeterli olmayışı özellikle kadın öğrencileri tedirgin ediyor. O saatlerde yolun tenha oluşu kadın öğrencilerin güvenliği açısından tehdit oluşturuyor. “Orada başıma bir şey gelse sesimi kimseye duyuramam” diyor bir arkadaşımız.  

Üniversite dışı da çok farklı değil. Hem birinci öğretim öğrencileri hem de ikinci öğretim öğrencileri için akşam vakti eve gitmek ayrı bir sıkıntı. Burada çarşı merkezinde esnaflar akşam saat 9’da kepenk kapatır, saat 10’da ise hayat tamamen durmuş gibidir. Eve gidene kadar ardımızı, çevremizi defalarca kolaçan ediyor; gelen her ayak sesine ürperiyor; çoğu zaman güvende hissetmek için eve gidene kadar telefonda konuşuyoruz. Bir arkadaşımız “Anahtarımı elime alıp avcumda sıkıyorum, eve gidene kadar öyle yürüyorum” diyor.

HAKLARIMIZI DA GÜZEL GÜNLERİMİZİ DE ALACAĞIZ!

Çiçekli elbiseler giyinip salınmak yerine bedenlerimizi pantolonlara hapsediyoruz. Sırf bir söz, bir bakış, istemediğimiz bir dokunmaya maruz kalmamak için. “Bu böyle gitmez!” diyerek elini masaya vuruyor aramızdan biri. “Birbirimizle dayanışarak, sorunlarımıza karşı birlikte mücadele ederek haklarımızı da güzel günlerimizi de alacağız!” O tek bir elin üstüne önce birinin eli, sonra diğerinin eli ve sırasıyla diğer tüm eller konuyor. Havanın soğukluğu kesiliyor, bahar bahçe oluyor her yer.

 *Orhan Veli Kanık, Bedava şiirinden.

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Ekmek ve Gül 14, ekmekvegul.net 5 yaşında: İnatla,...

14 yılda sayısız kadınla bir araya gelirken; yoksulluğa, şiddete, eşitsizliğe, tacize, hak gaspların...

Ayşe’nin derdi: Erkekler dergiyi neden okumuyor?

“Bize kadınlar birbirinin arkasından kuyu kazar gibi şeyler öğretildi. Ama dergiyi okumaya başladıkt...

8 Mart’tan 1 Mayıs’a Mücadelemizde Bahar Temizliği

Mücadele sadece patronlara karşı değil, kapitalist sınıfın bir uzantısı haline gelen sendikal bürokr...