Kadınların dört mevsimi: Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı
'Çalışmak istiyoruz; fabrika kapıları kapanıyor, belediyeler olanak sağlamıyor, hükümet ise zaten biz kadınlar rahat için de yaşasın istemiyor, kendi cepleri dolsun diye o yasaları çıkarıyorlar.'

Merhabalar. Ben Aydınlı Mahallesi’nde oturan, iki çocuklu bir kadınım. Çocuklarımın ikisi de okuyor. Eşim asgari ücret ile bir fabrikada çalışıyor. Ben ise düzenli olarak bir yerde çalışamıyorum. Çocuklarım küçükken eşimin kazandığı ile geçinmeye çalışıyorduk. Şimdi ise takdir edersiniz ki yetmesi mümkün bile değil. Geçinemiyoruz. Sadece evimiz kendimizin. Onun dışında faturalar, mutfak ihtiyaçları, çocukların okul, eğitim, sağlık masrafları hepsi eşimin bir asgari ücretine ve aldığı en düşük emekli maaşına bakıyor. Dört kişilik bir aile olarak 40 bin lira para ile neyi karşılamaya çalışsak bir şeyler eksik kalıyor. Hangisinden kısabiliriz ki? Faturaları mı ödemeyeceğiz yoksa çocuklarımızın karnını doyurmaktan mı vazgeçeceğiz? Hasta olduklarında hastaneye mi gitmeyeceğiz yoksa okula mı göndermeyeceğiz? Hiçbirinden vazgeçemeyiz. Ama eve giren para da ortada. Ben de bu yüzden okul dönemleri çocuklar okuldayken günlük ev işlerine gidip geliyordum. Aslında bu tercih ettiğimiz bir şey değil. Ben de isterim sigortalı, çalışma saati belli, güvenceli bir işte çalışmayı. Ama biz kadınlar için hep bir yaş sınırı, hep bir engel var fabrikalarda.

O da yetmez, girsem bir fabrikaya çocuklarımı okula kim götürecek, kim alacak, karnını kim doyuracak? Kime güveneceğiz? Tuzla’nın en kalabalık mahallesi olan Aydınlı’da çalışırken çocuklarımızı güvenli, gözümüz arkada kalmayarak bırakabileceğimiz tek bir yer yok. Olsa da herkes için olmuyor zaten, orada da sıra bize gelmiyor. Şimdi okullar kapandı. O işlere de gidemiyorum. Çünkü çocuklar evde. Onları alıp evlere temizliğe de gidemiyorum. Kendim güvende olmadığım bir yere çocuklarımı nasıl götüreceğim? Diğer tarafta da geçinemiyoruz, çocuklarımızın kursağı hep bir eksik kalıyor. Böyle bir girdap içinde daha geçim derdi ile boğuşurken çocuklarımızın geleceğini, kendi isteklerimizi düşünmek mümkün bile değil.

Biz kadınlar hiçbir yerde güvenli değiliz. Hep bir ayak bağımız var hayatta kalmak için. Hep bir şeyler için savaşmak zorundayız. Ben bir anne olarak kendim dışında herkes için bu savaşta varım. Ama bu yetmiyor, bir şeyi çözmüyor. Biz kadınların başına bir saniye sonra ne geleceğinin garantisi olmadığı ülkemizde hem bizim, çocuklarımızın hayatı pamuk ipliğine bağlı. Yani anlayacağınız, biz kadınlar hep mücadele etmek zorundayız. Çalışmak istiyoruz; fabrika kapıları birer birer kapanıyor, belediyeler olanak sağlamıyor, hükümet ise zaten biz kadınlar rahat için de yaşasın istemiyor, kendi cepleri dolsun diye o yasaları çıkarıyorlar. O yüzden de biz kadınlar dört mevsimi “Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı” misali geçiriyor, hayatta kalma mücadelesi veriyoruz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül