ölürsem beni maskemle gömün
‘ah kızım diyorum, milletin evde durmaktan canı patlamış, sen daha eve gidip yemek yapacaksın, bekle ki otobüs kalksın. bir de üstüne otur bunları anlat ki millet anlasın eczacı ne çekiyor.’

eczanemdeki maskelerin hepsini 1 liradan sattık, elimizde ne varsa bitti bu işin taa en başında. sonra kendimize bile maske bulamadık gelene de uzun süre yok dedik, internetten siparişle kendimize aldık daha sonra. şimdi kutusu ile olan model yani tekli değil açık, tanesi 3 buçuk liraya geldi eczaneye girişi.

 ama şimdi eczacılar üçkağıtçı, fırsatçı gibi lanse edildi, cezalar kesildi, eczacılar deşifre edildi. bu kişiler dava açsalar kazanırlar ama toplumdaki eczacı algısı müthiş darbe yedi.

oysa bu süre boyunca korona olma olasılığı olan insanlar ellerinde reçetelerle eczane eczane gezdi bulaştı bulaştırdı, nöbetteki gibi kepenk arkası satış yapmamıza dahi izin verilmedi, nöbetleşe açalım dedik izin verilmedi. “bari saatlerimizi kısaltın, bir saat erken kapatalım” dedik, o da yeni uygulamaya geçti. “altmış beş yaş üstü eczacılara tolerans gösterilsin” dedik, “hele bir kapatsın alırız ruhsatı” dendi.

yani ben şimdi korana olsam şöyle bir ağız tadıyla koranamı bile yaşayamadan göğsümü tuta tuta yerime resmi eczacı bulmak zorundayım; kapatırsam da suç. valla hasta olmaktan sırf bu bürokrasi yüzünden daha çok korkuyorum desem yeri. sağlık çalışanlarına ulaşım bedava dendi, dolaşım kartımı bugün gidebildim almaya, hem vaktim olmadı, hem biraz da korktum işin gerçeği; herkesi topladılar koca istanbul’da sadece beş noktaya. sonra baktılar noktalar çok geldi üçe indirdiler. Gitsem dedim kesin orada kapacağım, ne kadar riskli insan varsa sırada.. düşünsenize topu bir yerde..

dün akşam akbile üstümdeki son elli lirayı verince dedim gidip alayım şu dolaşım kartını. kapı gibi dosya dolusu evrakı hazırlamıştım zaten, taa on beş gün önceden hem de. azmedip bitirmiştim hepsini, azimliyimdir.

düşünün tam on dört sayfa sözleşme print etmiştim bu iş için. ki bugün her sayfasını ayrı imzalattılar. yetmedi yedi sayfa bir metin daha, yine imzala babam imzala, e bir de başvuru formu var, fotoğraf o tamam, makul, ikametgah önemli ya başka eve gidersem o kartla maazallah, ve tabii ki kartın kendisi beleş değil 10 lira para ile başvurdum kart almaya. vere vere mavi kart vermesinler mi.. dibinde bir yerde sağlık çalışanı yazıyormuş meslek hanesinde.. tek fark orada onun yazılmış olması ve bunun kapı açacak anahtar olduğu beyanı toplu ulaşım araçlarında. e korona var ya, işe gitmeye mecburuz ya biz, devlet para almıyor çok ince düşünce...

polis çevirince devlet ceddime kadar görüyor ama gel burada anlat ki bu mavi kart kardeşim aslında evet de, bedava geçiş kartı aynı zamanda. bak rengi mavi tamam, evet görüntüleri aynı sen de haklısın ama ben okutmayacakmışım gösterip geçecekmişim bana öyle dediler.

evet bize öyle demişler ama gel gör ki şoförlere demeyi unutmuş olmalılar ki hiçbiri bilmiyor bu uygulamayı. oysa tek tek kimlik numaralarımızı girmemizi istemişlerdi bir de on beş gün önce. hem de hemen o cumartesi akşam 18 dedin mi bilgi sistemine girmeliydin kendini ve personelini. yani sağlık çalışanlarının listesi ellerinde aslında hemi de tek tek.

pekii aldık en derin maviş kartımızı, şimdi ne olacak.. iş kullanmaya gelince ne oldu dersiniz. her bindiğim otobüste boş mavi kartla geçmeye çalışan kişi muamelesi gördüm. gösterip geçecektim sözde, on beş gündür var bu uygulama ama, bir de onlarla cebelleş anlat, izah et. artık nasıl edersen. elinden alıp bipletsinler. ama bu kart boş desinler... tabii ki de boş.

anladıklarında ise işin saçmalığını konuşmak zorunda kal, zaten canın çıkmış eczanede, mantarı olana ovül, uyuzu olana pomat yapmışsın ki gece kaşıntıdan ölmesin yandım anam oğlum yoğun bakımda diyene ilaç yapmışsın.. potasyumu düşene kaşe, kırışığım geri çeksin diyene antiaging. “aman eczacı hanım benim reçetemi yarına bırakma” diyen herkese tek tek yetmeye çalışmışsın gün boyunca, ama şimdi belediye otobüsünün şoförüne sağlık personeli olduğunu ispatlamak zorundasın. ve buna dayanarak neden bedava geçme hakkın oluştuğunu. yanımda resmi gazete ile mi gezsem bilemedim ki.

zaten olmuş saat kaç. bütün gün risk altında çalışmışım ve şimdi sadece evine dönmeye çalışıyorum, elinde kağıt peçete ile tutunup bir yerlere değmeden. ah kızım diyorum, milletin evde durmaktan canı patlamış, sen daha eve gidip yemek yapacaksın, ve bekle ki otobüs kalksın. ne deyim ki ben daha, bir de üstüne suçlan. bir de üstüne otur bunları anlat ki millet anlasın eczacı ne çekiyor.

7 Nisan 2020

Not: Yazar Aynur Uluç yazılarında büyük harf kullanmamayı tercih etmektedir.

İlgili haberler
bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu

‘eczanede bir koronalı hasta köşesi yapacakmışız öyle bir tebliğ geldi dün. reçete gelince koranalıy...

simurg’u beslemek için…

‘aklınıza ne geliyorsa bu renklilik içinde; hepsi ama hepsi, bu büyük enerjinin dışa vuran semboller...

İçinde renkler yüzen bir mektup

“içine koca bir dünya sığdıran bu mektup düştü yoluma bugün. heyecandan konuşamadan aradım selma’yı…...