Tahta sandalye
Ayşe, başına nelerin gelebileceğini bilmeyecek kadar küçük ve masum bir çocuktu. Çadırında halen oyuncakları duruyordu…

İnsanlar yaşadıkları hayat bütünlüğünde hem acı hem de tatlı izlere sahip olurlar. Bu durumda insanı en çok etkileyen acılar olabilir. Bu acılar daha sonra onun hayatında temel etken haline gelir ve onu derinden etkiler. Muhakkak herkesin bir acısı vardır... Kimini güçlü tutar kimini de bir hüsrana iter... Anlatmak istediğim hikaye çocuk yaşta evlilikle ilgili bir çalışmada tanıştığım Ayşe’nin hikayesi. Adana Çaputcu köyünde yaşıyor Ayşe ve benim gibi mülteci bir kadın.

Ayşe Halep doğumlu, 2011 Suriye savaşından kaçıp ailesiyle Türkiye’ye sığınmış. Mülteci olarak yaşadıkları Türkiye’de hayatlarını devam ettirebilmek için Adana’da mevsimlik işçi olarak çadırda yaşayıp yaşamlarını sürdürüyorlar. Çadırda kadınları sohbet ederken, çadırın karanlık bir köşesinde durmuş dikkatlice beni dinliyor. Orta boylu, esmer, güler yüzlü bir kadın. Gündüzleri tarlada çalıştığı için il kez seminerlerimize katıldığı belliydi. Her seminerin sonunda bir kişi kişisel deneyimini paylaşmak ya da konuyla ilgili görüşlerini ifade etmek istiyorsa bir soru yöneltilir kadınlara. Ayşe orada kişisel tecrübesinin çocuk yaşta evlilik olduğunu dile getirdi. Ayşe’nin evlilik kararı ailesi tarafından alınmıştı, o sokakta komşu çocuklarıyla oyun oynarken... O zamanlar 12 yaşında olduğunu anlatan Ayşe, evliliği ise oyun gibi görüp akşam tekrar baba evine döneceğini zannediyormuş. Ayşe hikayesini anlatırken iç çekip “O zamanlar kendim için en büyük hayalim yeni bir oyuncak bebek almaktı. Ailem benim için kuzenimle evlilik kararı aldığında, evliliğin ne demek olduğunu bile anlamayacak kadar küçüktüm ve sorumluluk bilincinde bile değildim. Annem ve teyzem bana gelinlik giydirdikleri zaman boyum o kadar küçüktü ki son çare beni bir tahta sandalyeye çıkarıp gelinliği boyuma göre kestiler.” Ayşe bu sahneyi anlattığında gözyaşlarına hakim olamıyordu. O anda yıllar boyunca dinlediğim bir sürü şiddet hikayesi gözümün önünde canlandı, meğer Ayşeler ne çokmuş. Ayşe, başına nelerin gelebileceğini bilmeyecek kadar küçük ve masum bir çocuktu. Uzun yıllar evli olmasına rağmen çocuk sahibi olmamıştı. Artık isteği para kazanıp tedavi olmak, çocuk sahibi olmaktı. Çadırında halen oyuncakları duruyordu. Ve Ayşe sözünü şu şekilde bitirdi. “Hayatın zorluklarından ve en önemlisi de kadın olmaktan yoruldum.”

Fotoğraf: Pixabay

İlgili haberler
Çocuk yaşta zorla evlendirilen Sunar: Liderlerin d...

Erken yaşta zorla evlilikleri mağduriyetlerle, geleneklerle açıklamaya çalışanlara çocuk yaşta zorla...

‘Çocuk yaşta evlilik insan hakkı’ sözüne yanıt: Se...

Eda ve Başak, çocuk yaşta zorla evlendirilen iki kadın. Hayal ettikleri değil, kendilerine zorla kab...

Çocuk yaşta hayatı alt üst olan E: ‘Yeni bir yaşam...

7 yaşında yetiştirme yurduna verilen, 13 yaşında kendisine verilen devlet desteği kesilen E, yaşadığ...