GÜNÜN GÜZELİ: Beneklere hükmeden Yayoi Kusama
‘Sanat gördüğüm, yaşadığım olumsuz şeylerden kurtulmak için bir araçtı, bir yoldu, yöntemdi ve kurtuluştu. Bu yüzden sürekli çizdim, boyadım ve yazdım...’

Japon çağdaş sanatçı Yayoi Kusama sanat hayatına on yaşındayken puantiyeler ve ağ resimleri çizerek başladı.

Çocukluk yıllarında sahip olmaya başladığı mental bozukluklar halüsinasyon olarak çiçekler, ağlar ve ağırlıklı olarak noktalar görmesine sebep oldu. Bu sorunlarla sanat sayesinde başa çıkan Kusama, uzun yıllar ABD’de yaşadıktan sonra kendi isteğiyle ülkesine akıl hastanesine yatmak üzere geri döndü.


Rahatsızlığında, Kusama’nın anlatımıyla kadın peşinde koşan babasının ve her zaman kendisini aşağılayan, baskılayan annesinin payı büyük.

Kendisini “Obsesif Sanatçı” olarak nitelendiren Kusama, eserlerini “Feminizm, minimalizm, sürrealizm, art brut, pop-art ve soyut ekspresyonizm” çatısı altında topluyor.

Bir konuşmasında Kusama resim yapma nedenini şöyle açıklıyor:

“Bir gün kırmızı çiçekli desenli bir masada oturuyordum. Ufuktaki kocaman güneş çok parlıyordu. Başka yere bakınca nihayetinde her şeyin kırmızı desenlerle kaplandığını görüyordum. Kendimi duvarlarda tırmanıyor, tavanlarda dolaşıyor gibi hissediyordum. Bütün mekanlarla birlikte sonsuzlukta yüzüyor gibiydim. Sonra sonsuzluğu bir hiçlik olarak görmeye başladım. Kırmızı benekler, çiçekler çoğalarak etrafımı sarıyordu. Bir süre sonra bütün kırmızı benekler sanki üstüme gelmeye başladılar. Kaçmaya başladım, merdivenlerden hızla iniyordum. Ben koştukça merdivenler sonsuzluğa uzayıp gidiyorlardı.”


1957 yılında ABD’ye gittiğinde ilk kişisel sergisi “Obsesyonel Monokrom”u açtı. Siyah beyaz noktalarla kaplı tuvalleri hipnotik çalışmaları ona şöhreti getirdi.

Camiada hızla yükselen Kusama, 1966 yılında Venedik Bianeli’ne katıldı. Bianel hem daha çok tanınmasına hem de tepki çekmesine neden oldu. Altın rengi kimonosuyla dikkat çeken sanatçı, bianelde iki dolar gibi bir fiyata minik aynalı kürecikler sattı ve sanat camiası bu durumu hiç hoş karşılamadı. İşte o dönem aldığı eleştirilere dayanamayarak Japonya’ya döndü.

Daha sonra Tokyo’da çıplak vücut boyama etkinlikleri düzenlediği için tutuklandı.


Yoyai Kusama her şeye rağmen işine sıkı sıkı sarıldı. Tam eleştiriler susmuşken sessizliğe büründü. Bu sakin ve sessiz geçirdiği yıllarda ise üretmeye hep devam etti. Sadece resim kariyerine devam etmedi, şiir, roman, otobiyografi yazarak edebi bir kariyer de başlattı. 1990’lı yıllardan sonra Kusama’ya olan ilgi arttı ve dünyaca ünlü bir isim haline geldi.

“Sanat gördüğüm, yaşadığım olumsuz şeylerden kurtulmak için bir araçtı, bir yoldu, yöntemdi ve kurtuluştu. Bu yüzden sürekli çizdim, boyadım ve yazdım”

Daha sonra Kusama, modanın New Yorklu dehası Marc Jacobs‘un başında bulunduğu Fransız markası Louis Vuitton ile bir iş birliği yaptı. Kendine özgü tarzıyla moda dünyasında da bir yer edindi.

Kusama öyle sevildi öyle ünlendi ki Time Dergisi’nin “Dünya İçin Önemli 100 Kişi” listesine girdi, adına sergiler açıldı, “Ömür Boyu Başarı” ödülü aldı aynı zamanda Japonya’nın ünlü “Praemium Imperiale” ödülünü kazanan tek kadın oldu. Birçok ödülü var, eserleri dünyanın en önemli müzelerinde sergileniyor ve dünyada hâlâ Kusama fırtınası esiyor…

Kaynak: wannart


İlgili haberler
GÜNÜN GÜZELİ: Moon Lin ve o özgün tarzı

İnsan her yaşta, kendisine özen gösterebilir. Ancak nedense, çoğu zaman belirli yaşın üzerindeki ins...

GÜNÜN GÜZELİ: Filipinler’in en yaşlı dövmecisi Wha...

Yıllar onu sanatından da desenlere yaşam verme sevgisinden de alıkoyamadı. Filipinler’in en yaşlı dö...

GÜNÜN GÜZELİ: Dalgalarla da hayatla da mücadele ed...

Eşinden ayrıldıktan sonra çocuklarıyla yaşam mücadelesi veren Özlem Aydın, yaşamını denizden kazanıy...