GÜNÜN KADINI: Peride Celal
Nâzım Hikmet’in ‘Küçük baltasıyla büyük bir ormanda yol açmaya çalışıyor’, Sennur Sezer’in, ‘Bence o baltasıyla korkulukları yıkarak duvarların ardını da gösterdi’ diye anlattığı yazar: Peride Celal.

Yazar Peride Celal 10 Haziran 1916 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. 15 Haziran 2013'te hayata veda etti. Annesi Zeliha Mirat Türel, babası Mehmet Celalettin Erem'dir. Genç kızlığında üvey babasının soyadı olan Bayburtoğlu soyadını taşıdı. Anne ve babasının kendi doğumundan önce ayrılmış olması nedeniyle çocukluğunun büyük bir bölümü üvey babasının savcılık yaptığı Anadolu kentlerinde, özellikle de Karadeniz'de geçti. 

İlköğrenimini Haydarpaşa İlkokulu'nda tamamlayan yazar, İstanbul'da bir Fransız okulunda iki yıl yatılı okuduktan sonra üvey babasının görevi nedeniyle, yeniden Anadolu'ya gitme zorunluluğu doğunca öğrenimini yarıda bıraktı.

İlk öyküsü Yedigün Dergisi'nde Ak Kız'ın Hikâyesi adıyla 27 Kasım 1935'te P. Gençay imzasıyla yayımlandı. Daha sonra değişik gazetelerde öyküler, röportajlar yayımladı. Yazı hayatında sırasıyla “Peride Gencay”, “Peride Celâl” ve “Peride Celal Bayburtlu” imzalarını kullandı. Tan gazetesinde tanıştığı Peyami Safa'nın yardımıyla yazarlığını dil açısından geliştirdi ve Fransızca dersleri aldı. Yazarlık hayatında ilerlemek için İstanbul'da yaşayan anneannesinin yanına taşınan yazar, geçimini sağlamak için her gün öykü yazdı; bir yandan da İstanbul Elektrik Şirketi'nin Neşriyat bölümünde sekreter olarak çalışmaktaydı. İlk romanı Sönen Alev, 1935 yılında Son Posta gazetesinde tefrika edildi ve 1938'de kitap olarak yayımlandı. Bunu, kent soylu kadınların aşklarını serüvenimsi bir kurgu ile konu edinen bir dizi roman takip etti; "pembe romanlar" yazarı olarak tanındı. Romanlarında duru bir dil kullandı. 1935-1954 yılları arasında gazete ve dergilerde yazdığı dört yüz civarındaki -bir-iki sayfalık- öyküsü ve yirmiye yakın romanıyla, 1940'lı yıllarda günlük gazetelerin tirajını arttırmasında etkili oldu. Geçimini sağlamak için yazdığını söylediği bu romanları benimsemedi.

ROMANLARININ HEMEN HEMEN BÜTÜN KAHRAMANLARI KADINDI

Nazım Hikmet'le dostluğu üzerinde siyasal baskılara yol açınca 1944'te İsviçre'ye gitti. Türkiye'nin Bern Basın Ataşeliği'nde üç yıl sekreter olarak çalıştı. Peride Celal için kendisini geliştirme dönemi olan İsviçre yıllarında Cumhuriyet gazetesi için "İsviçre Mektupları" genel başlığı ile öykü ve yazılar hazırladı.

1947'de Türkiye'ye döndükten sonra avukat Atıf Yönsel ile evlendi. İki yıl Basın Yayın Genel Müdürlüğü Yabancı İşçilerle İrtibat Bürosu'nda ve değişik gazetelerde çalıştı.

1954 tarihli Üç Kadının Romanı’yla romancılıkta yeni bir döneme girdi. Geçim sorunu ortadan kalkan yazar, gözlem ve gerçekçiliği ön plana çıktığı eserler verdi. Peride Celal’in romanlarının hemen hemen bütün kahramanları kadındır. “İlk dönemde” aşk, ayrılık, acı gibi daha popüler temalar içinde ele alınırken 1950 sonrasında “sınıfsal kimliklerine” de vurgu vardır.

Yazar, Üç Yirmidört Saat adlı romanıyla 1977 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü kazandı. 1978'de ilk öykü kitabı Jaguar yayımlandı. Bir süre roman yazmaya ara verdi. Üç öykü kitabından sonra yazdığı Kurtlar romanıyla 1991 Orhan Kemal Armağanı'nı kazandı. Bu romandan sonra yeniden öyküye yöneldi. 1996'da 15. İstanbul Kitap Fuarı’nda TÜYAP’ın “onur yazarı” seçilir. 2002'de son romanı Deli Aşk yayımlandı ve büyük ilgi gördü.

15 Haziran 2013'te hayatını kaybetti.

SENNUR SEZER PERİDE CELAL'İ ANLATIYOR…
Şair Sennur Sezer, Peride Celal’in ölümü üzerine şu sözleri kaleme almıştı:
“Peride Celal’in yayımlanan ilk öyküsü “Ak Kız” 1935 tarihini taşır. Bu tarihten başlayarak öykü, roman, röportaj yayımı, gazetelerde edebiyat bölümü hazırlama, Basım Yayın Genel Müdürlüğünde İrtibat Bürosunda çalışma, Bern Basın Ataşeliği Sekreterliği yaşamını kazandığı işlerden. Yaşamını (ve dadısıyla anneannesinin geçimini) kalemiyle kazanmaya başladığı yıllarda duygusal yönü ağır basan öykü ve romanlar yayımladı.
Nâzım Hikmet’in askerliğe çağrılışında karakola kefil olduğunu, süreyi uzattığını pek kimse bilmez. Bu kefalet onun gazetelerle olan ilişkisini epey sarsmış, patronlarından azar işittirmiştir. Ama ben Nâzımdan söz ederken yüzünün pembeleşmesini, ona duyduğu hayranlıktan olduğunu söyletemedim. “Ona herkes hayrandı” dedi yalnızca. Nâzım yurtdışında onu sorduğunda “Keyfi yerinde, zengin bir avukatla evlendi“ demişler. Kırılmıştı.
Peride Celal’in genç kız diye anılan romanlardan ciddi romanlara geçişindeki dönemeç, birçok eleştirmene göre, 1949 yılında yayımlanan “Dar Yol” dur. Kendisi, 1954 yılında yayımlanan “Üç Kadın” romanının “Pembe edebiyattan gerçek edebiyata geçiş” kitabı olduğunu söyler. Daha önceki kitapları “Geçinmek için çalakalem yazılmış roman alıştırmalarıdır”.
Ben, Peride Celal’e “Jaguar” adlı uzun öyküsüyle hayran oldum “Üç Yirmi Dört Saat” adlı romandaki ruh çözümlemeleri, büyük ve zengin evlerdeki emek sömürüsünün ince anlatımı beni çekmişti. Ama “Jaguar” bana emperyalizmin mahalle yaşamına girişinin bir simgesi gibi görünmüştü. Sonra “Bir Hanımefendinin Ölümü” geldi. Romanda burjuvazinin soygun temelleri üstünde oturan kapitalizmin getirdiği ahlak sorgulanıyordu. Kurtlar (1990) ise , yalnız Peride Celal’in yazarlık geçmişini değil, Babıali dediğimiz yayın dünyasının da geçmişini irdeliyordu.
“Deli Aşk”sa İkitelli medyasının ünlü, seçkin, yakışıklı gözde köşe yazarlarının kofluklarından, ahlak anlayışlarından, üst düzey bürokratların yapay aile ilişkilerine, kuralcı sevgililerine uzanır.
Nâzım Hikmet, 1950’lerde onun için “Küçük baltasıyla büyük bir ormanda yol açmaya çalışıyor” demişti. Bence o baltasıyla korkulukları yıkarak duvarların ardını da gösterdi.”
İlgili haberler
GÜNÜN YAZARI: Azra Erhat

Edebiyatın ‘Mavi Kadın’ı Azra Erhat’ın ölüm yıl dönümü bugün. Eski Yunan klasiklerinden yaptığı çevi...

GÜNÜN YAZARI: Leyla Erbil

Edebiyatın en üretken kadın yazarlarındandır Leyla Erbil. Arkasında birçok birikim bırakan bu cesur...

Sennur Sezer şiirinde kadınlar

Toplumsal bir sorun olarak kadın meselesi Sennur Sezer’in ideolojik görüşüyle iç içe genişler şiirle...