1 Mayıs' ta haykırdığımız talepler için mücadeleye...
Peki, sendikalar gerçek birer işçi sendikası olsaydı, kadın işçilere onları bekleyen tehlikeleri anlatıp bu 1 Mayıs' ı onlarla birlikte örgütleseydi 2024 1 Mayıs'ında nasıl bir tablo ortaya çıkardı?

Siyasi iktidarın yoksulluğu derinleştiren ekonomi politikaları, Hazine ve Maliye Bakanının adıyla anılan “Mehmet Şimşek Programı” ile bu politikalardan taviz verilmeyeceğinin ilanı, Orta Vadeli Program (OVP) ve 12. Kalkınma Planı ile emekçilerin tüm kazanımlarına saldırı hazırlığı... 2024 1 Mayıs' ını kadın emekçiler bu ekonomi politik gelişmelerle karşıladı.

Bu 1 Mayıs'ta da kadınların payına düşen sadece yoksulluk, yoksunluk ve güvencesizlikle mücadele değil şiddetsiz, eşit bir yaşamı birlikte savunmak oldu. Ülkenin dört bir yanında 1 Mayıs alanlarını dolduran kadınlar insanca yaşayacak bir ücret, vergide adalet talebinin yanına gerçek adalet talebini de ekledi, eşitlik talebini de.

SENDİKAL BÜROKRASİNİN 1 MAYIS ENGELİ

31 Mart yerel seçimlerinde kadın emekçiler iktidarın yoksullaştıran ekonomi politikalarına, kadın düşmanı söylem ve uygulamalarına tepkilerini sandıkta gösterdi ve ülkenin siyasi tablosu değişti. Böyle bir siyasi atmosferde gidilen 1 Mayıs' ta sendikalardan beklenen, seçim sonuçlarının yarattığı moral üstünlüğü de arkalarına alarak iktidarın emeğin haklarına yönelik kapsamlı saldırı planına güçlü bir yanıt verecek bir hazırlık içerisinde olmalarıydı. Olması gereken buydu, lakin böyle olmadı. Sendikal bürokrasi bir kez daha uğursuz rolünü oynayarak olabildiğine yaygın, olabildiğine kitlesel, her bir fabrikanın, her bir meydanın 1 Mayıs alanına dönüştürülmesine engel olmayı başardı.

Sırasıyla; Türk-iş Bursa'da, Hak-iş Kocaeli'de merkezi miting yapacağını, DİSK ise Taksim' de gerçekleştirilecek 1 Mayıs kutlamasına Marmara Bölgesi' ndeki tüm şubeleriyle katılacağını açıkladı! İktidarın sermayeye dost, emeğe düşman ekonomi programı ve savaş kışkırtıcısı dış politikası karşısında yaygın ve kitlesel 1 Mayıslar örgütlemek şöyle dursun, merkezi yapılacağı söylenen mitingler için de fabrika ve iş yerlerinde, emekçi mahallelerinde katılımı artıracak hiçbir çalışma yapılmadı. Sendikal bürokrasinin bu yasak savan tutumu da, başta İstanbul Taksim olmak üzere siyasi iktidarın engelleme girişimleri de tarihe düşülen notlar oldu.

İNSANCA YAŞANACAK BİR ÜCRET

Yaygın ve kitlesel kutlamaların önüne geçilse de ülke genelinde gerçekleşen tüm 1 Mayıs eylemlerine kadınlar talepleriyle katıldı. TÜRK-İŞ Nisan Ayı Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırmasına göre; 4 kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 17 bin 725 lira ile asgari ücretin 723 lira üzerine çıktı. Yoksulluk sınırı ise 57 bin 736 lira. Sendikalı iş yerlerinde çalışan kadın işçilerin dahi yoksulluk sınırının yarısı kadar ücretler aldığı düşünüldüğünde, bu 1 Mayıs' ın en yakıcı talebi, insanca yaşayacak bir ücretti.

Alım gücünün düşmesine, artan kiralara, hayat pahalılığına dikkat çeken kadın işçiler vergide adalet talebini de dillerinden düşürmediler. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi talebiyle alanlarda olan kadınlar, vergi kesintileri nedeniyle fazla mesaiye kalmak zorunda kalmadıkları bir hayat özlemini dile getirdiler. Vardiyalı çalışma, uzun çalışma saatleri, artan iş yükü, bunun yarattığı meslek hastalıkları da kadınların itirazlarının yükseldiği başlıklardı.

Her iş yerine, her mahalleye kreş talebinin yanına parasız, bilimsel, demokratik, laik eğitim talebini ekledi kadınlar. ÇEDES ile eğitimin dinselleştirilmesine, MESEM' lerle çocuk işçiliğin yaygınlaştırılmasına da karşı çıktılar. Tüm devlet okullarında bir öğün sağlıklı, ücretsiz yemek dağıtılması talebinden vazgeçmeyeceklerini de haykırdılar. Eğitim ve bilim emekçisi kadınlar da sadece ekonomik taleplerine değil eğitimdeki piyasalaşmaya ve gericileşmeye dikkat çektiler. Sağlık hakkına erişimin daha da zorlaşması, sağlık çalışanlarının yaşadığı şiddet, hizmet alanla hizmet vereni karşı karşıya getiren uygulamalara duyulan tepki de taleplere yansıyan diğer bir başlıktı.

ANCAK MÜCADELE İLE MÜMKÜN

Şiddet sarmalında, adeta bir cendereye sıkıştırılmak istenen kadınlar, kadın cinayetleri ve kadına yönelik her türden şiddetin son bulması için en çok da dayanışmaya, birlikte mücadeleye ihtiyaç duyduklarını attıkları sloganlar ve taşıdıkları dövizlerle görünür kıldılar. İstanbul Sözleşmesi, 6284, Medeni Kanun'da yapılmak istenen değişiklikler, boşanmada arabuluculuk, nafaka hakkı… Tüm bu hakları korumak ve geliştirmenin ancak ve ancak mücadeleyle mümkün olduğunu çokça deneyimledi kadınlar.

KADINLARI BEKLEYEN TEHLİKE

5 yıl aradan sonra, 1 Mayıs' a sadece 2 gün kala toplanan patron örgütleri, işçi ve kamu emekçisi sendikalarının katılımı ile gerçekleşen Çalışma Meclisi; önümüzdeki dönem kadın emekçilerin haklarına yönelik yeni bir saldırı dalgasının işaret fişeği.

OVP, 12. Kalkınma Planı ve Çalışma Bakanlığı Strateji Planı ile uyumlu tartışmalar sürdürülen meclis toplantısında; kadınların kreş talebi “aile ve iş hayatının uyumlaştırılması” adı altında istismar edilerek, kadınların esnek ve güvencesiz işlere mahkum edilmek istendiğini ortaya konuluyor. Bu 1 Mayıs' ta “güvenceli iş, güvenli bir yaşam” talebini haykıran kadınlara reva görülen, çocuk ve yaşlı bakımını sırtlarından eksik etmeyerek, esnek ve güvencesiz çalıştırılma biçimleri olacak. İktidarın ortaya koyduğu, Memur-Sen ve Hak-İş gibi sendikaların alkışladığı program tam da bunu hedefliyor. Diğer bir hedef de kadınların sosyal güvenlik ve emeklilik haklarının piyasanın insafına terk edilmesi.

1 MAYIS GERÇEKTEN ÖRGÜTLENSEYDİ?

Peki, sendikalar gerçek birer işçi sendikası olsaydı, işçilerin hak ve çıkarlarını koruyup, geliştirmeyi esas alıp mücadeleci bir çizgi izleseydi ve elbette kadın işçilere onları bekleyen tehlikeleri anlatıp bu 1 Mayıs' ı onlarla birlikte örgütleseydi 2024 1 Mayıs' ında nasıl bir tablo ortaya çıkardı? Hiç kuşkusuz kadın işçiler her bir fabrikayı, her bir meydanı 1 Mayıs alanına çevirirdi! Özak Tekstil, Agrobay direnişi ve Lezita grevi kadın işçilerin haklı davalarında, nasıl da en önde olmaktan geri durmadıkları bir kez daha gösterdi.

2024 1 Mayıs' ı bir kez daha sendikalarda sınıftan yana, mücadeleci bir sendikal anlayışın egemen olmasının önemini ortaya koydu. Bunun için de fabrikalarda, iş yerlerinde işçilerin kendi talepleriyle birliği şart. Sermeyenin topyekun saldırıları karşısında topyekun mücadeleyi birlikte örgütleyelim.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
‘Patronu büyüttüğüm kadar büyütmüşüm artık yeter!’

‘Bizim emeğimizle bu kadar zenginler, malları mülkleri var. Biz işçiler var ediyoruz her şeyi.’

Dudullu OSB'de her kuralı patronlar belirliyor

‘OSB işçisi bir olmazsa patronlar ne bize hak verir ne de hukuk tanır. Buna son vermemiz lazım. Bir...

Kadınların emeği güvencesizlik ve esneklik kıskacı...

Ankara’da bir araya geldiğimiz kadınlar ya iş veren tarafından ya da eşleri tarafından güvencesiz ve...