Akar tekstil işçisi kadınlar: Tatilimiz borçla, gözümüz mesai ücretinde…
İzmir’de kurulu Akar Tekstil fabrikası örgütlü bir iş yeri. Akar Tekstil işçisi kadınlarla pandemiden tatile, zamlardan sendikaların haline ahvaline kadar pek çok konuda sohbet ettik.

Zorlaşan hayat şartlarını İzmir’de DERİTEKS’in örgütlü olduğu Akar Tekstil fabrikasında çalışan kadın işçilerle konuştuk. Pandemide yoğun bir şekilde çalışmaya devam ettiklerini söyleyen işçiler, yakın zamanda kaldırılan kısa çalışma ödeneğinin kesilmesinin ardından işten çıkarmaların da işten çıkarılma kaygısının da henüz oluşmadığını söylüyorlar. Güvencelerini ise sendikalı olmalarına bağlıyorlar: “Vasıflı bir iş, geniş bir sektör, bir de sendika avantajı var. İşveren işten çıkarırsa yasayı tanımak zorunda. Sendikalı olmak iş güvencesi demek, kafasına göre işçi çıkaramaz. Yani disipline gidecek orada değerlendirilecek ancak öyle. İşçiyi işten çıkarırken iyi bir gerekçe sunması lazım.”

Pandemiden önce sosyal hayatlarının olduğunu ama şimdi durumun tam tersi bir hal aldığını söyleyen kadınlar, “İşçinin sosyalleşememesinin nedeni pandemi korkusu falan değil, insanların ekonomik gücünün düşmesiyle alakalı. Önceden bekar bir tekstil işçisi 3 kuruşu eve verip kalanıyla sosyalleşebiliyordu ama şimdi onu yapamıyor. Tekstil işçisi sabah akşam mesaiye kalır, özellikle de bekarsa. Ama şimdi o bile yetmiyor, üstelik mesai de durdu. Ücretler asgariden biraz yüksek. Sınıflandırmalar var. Ciddi farklar olmasa da sırf rekabet için bu sınıflandırmalar var” diyor.

‘İLK TATİLİMİ 30 YIL SONRA 10 BİN TL KREDİ ÇEKEREK YAPTIM’

Bir başka kadın işçi ise tatilin ancak borçla gerçekleştiğini söylüyor: “Ben 48 yaşındayım, 93’ten beri organizede çalışıyorum. Hayatımda yaptığım ilk tatili çalışmaya başladıktan 30 yıl sonra 10 bin TL kredi çekerek yaptım. Şimdi gözüm mesaide. Mesai olsa da borcumu ödesem diyorum. Borçlanarak insanlar hayatını sürüyor. İşçilerin birçoğu kredi çekmiş, ev almış, gözünü mesaiye dikmiş çünkü aldığı ücret çok düşük. Öyle çok da sosyal hayatları olmaz, olamaz da. Mesai yapınca da hiçbir şeye vakit kalmıyor zaten, sabah 8’de girince gece 12’ de çıkıyorsun, cumartesi de full çalışıyorsun.”

Ayrıca bant sisteminin her daim kötü olduğunu belirten işçi, “Sen çok hastayken bile yanındaki harıl harıl çalışıyorsa sen de çalışmak zorundasın. Ondan çıkan işi yapmak ve ekibe ayak uydurmak zorundasın” diye ekliyor.

‘İŞÇİNİN PORSİYONU ZATEN KÜÇÜK’

Emine Erdoğan’ın, “Porsiyon küçültelim” açıklamalarına tepki gösteren başka bir işçi, “Baktığında kendi sınıfına hitap ediyor gibi çünkü biz zaten tarif ettiği şekilde yaşıyoruz yıllardır. İşçinin porsiyonu zaten küçük. Artık kendi kitlesinin oy potansiyelini mi incitmemeye çalışıyor bilmiyorum” diyor.

Bir başka işçi ise, “N’apıyor anlamadım. Açlık sınırında yaşıyoruz. İnsanlar yetişemiyor. İşçiler borçla yaşıyor. Ek bir gelir yok” diyerek tepki gösteriyor.

‘SENDİKALAR GÖREVE’

Kadın işçiler sendikal harekete de iki çift söz etmeden durmuyor; “Sendikalara çok büyük görev düşüyor. Sınıf hareketi biraz daha canlanmalı. Örgütlü ve birlikte hareket etmeleri gerekiyor. Çünkü insanlar tepkilerini en yakınındaki ustasına, şefine veriyor, halbuki bu kitleselleştirilmeli. Tepki büyüsün ki hedefin ne olduğu öğrenilsin. Sendikaya, sendikacıya çok güven yok artık. Sendikacıların denetlenmesi gerektiği bilincini oturtamadık. Sendikayı oluşturan işçi ama bunun farkında değil, güç olarak karşısında sendikayı görüyor, sendikacı da yüksek ücretlerle çalışıyor, iş olarak görüyor bunu. Ne zamanki işçilerde bilinç oturmaya başlar o zaman bir şeyler değişmeye başlar.”

‘İŞÇİNİN PARASIYLA YAPILAN OTELDE İŞÇİ TATİL YAPMIYOR’

“Balıkesir Güre’de 2 sene önce başka bir sendikanın tesisine eğitime gitmiştik. O oteller işçilerin paralarıyla yapılıyor. Ama biz gittiğimizde bir tane işçi yoktu orada tatil yapan. 70 yaşında kadınlar vardı, sendikacıların yakınları. Biz örgütlenirsek yalnızca işverenden değil sendikalardan da alacağımız var” diyen genç bir işçi kadın şöyle devam ediyor: “İşçiler 3 kuruş para biriktireyim orada burada tatil yapayım yerine sendikaların tesislerinde paşalar gibi tatil yapabilir. Biz örgütlenirsek iş yapmıyorsa, yaptırırız denetleriz, verdiğin aidatı bile sorgularsan değişir.”

“Sendika üzerine düşeni yapacak, işçi de sahiplenecek. İşçi sahiplenmediği sürece sendika çırpınsın hiçbir şey değişmez” diyen işçi “Şu an Akar’da durum sendikadan sonra çok daha iyi ama işçilerde de bastırılmış bir şey var gibi, her an patlayacak sanki. İşverenin, işçilerin bir araya geleceğinden korkması lazım. 2 bin kişide 200-300 kişi bir şey yapınca o, onu korkutmaz. Sonuçta 200 kişinin gitmesi onun için bir şey ifade etmiyor. Ama 2 bin kişinin 700-800’ü işi durdursa kiminle üretim yapacak?” diyerek birleşik mücadelenin önemine dikkat çekiyor.

Fotoğraf: DHA

İlgili haberler
Kayısı işçisi kadınlar anlatıyor: Yokluk, sömürü,...

Malatya’da kayısı işçiliğinde çalışan mevsimlik tarım işçisi kadınlar: ‘Batıda çalıştığımızda Kürt o...

Ayşe niye tezgahını pazarın girişine açıyor?

Iğdır’dan Ankara’ya büyük umutlarla gelen Ayşe, umduğunu bulamamış. Yaşamla baş etmek için pazarda e...

Bel Karper direnişçisi kadınlar: Biraz da bizim yü...

Sendikalaşma hakkı ve insanca çalışma koşulları için grevdeki Bel Karper işçisi kadınların anlattıkl...