Bu yaşam bizim, geri alacağız
Geçmişten yazılıp cam şişe ile kumsala bırakılmış bir not gibi olsun bu yazı. 3 Mayıs Cumartesi günü tüm kız kardeşlerimizi selamlıyoruz.

19 Mart sonrası ülke gündemi kola gibi sallandıkça köpürdü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptali ve gözaltına alınması ile başlayan süreç; gençlerin, kadınların yıllardır biriken öfkesinin sokağa taştığı, insanca yaşam taleplerimizin her alanda yükseldiği günler ile devam ediyor. Üniversite öğrencilerinin boykot çağrısı ile de başka bir boyuta taşındı. Alışveriş boykotları da özellikle kadınlar arasında çok konuşuldu. Boykot günü Mamak’ta marketleri kolaçan etmeye çıkan, alışverişte gördüğünü “fırına git oradan al ekmeği” diye uyaran kadınlar vardı. Dernekte bir araya gelinen günlerde “Tamam boykot edelim ama alışveriş boykotuyla olur mu bu iş, gençlerin hayatı durdurma çağrısına biz nasıl ses vereceğiz?” soruları çokça konuşuldu. 1 Mayıs’a giderken de Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneğinde boykot komitesinde yer alan bir üniversite öğrencisi genç kadın ve bir sendika uzmanı ile buluşuldu. “Boykot nedir? Üniversitelerde boykot süreci nasıl örüldü? Gençlerin, özellikle de genç kadınların talepleri neler? Mesele sadece İmamoğlu mu? Sadece Kızılay’a eyleme gitmek yeterli mi? Genel grev ne demek? Sürdürülebilir mücadele biçimi nedir?” sorularının ortaya atıldığı ve cevap arandığı bir buluşma oldu.

SADECE İMAMOĞLU İÇİN SOKAĞA ÇIKILMADI

“Biz alana örgütlü bir halde mi çıktık? Hangi talepler ile oradaydık?” Bu iki temel soru ile başlayan konuşmalarda öne çıkan birçok nokta oldu. “Seçilmiş belediye başkanının diploması bir gecede yok sayılıyorsa benim geleceğimin, mesleğimin bir garantisi olmaz. Güvensizlik içinde yaşamak istemediğim için, çocuklarımın geleceği için çıktım”, “Yeni bir şey değil ki ekonomi berbat, geçim sıkıntısı artıyor, ben sanmıyorum ki sadece adalet, hukuk için sokağa çıkıldı, herkesin canına tak etti” sözleri aslında yıllardır bir arada alanlara, sokaklara çıkan kadınların süreci özetleyen cümleleriydi.

SADECE SANDIK, SADECE BİREYSEL ÖFKE YETERLİ DEĞİL

Her çocuğa bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek mücadelesinde de, “kadın cinayetlerine artık yeter” diyerek sokaklarda olan, bir araya gelmeye alışık, dayanışması ile ayakta kalacağını defalarca deneyimleyen kadınlardı konuşanlar. Aile yılı adı altında emeği ucuzlaştırılan, esnek ve güvencesiz işlere mahkûm edilmeye çalışılan kadınlar.

Biz bu yazıyı okuduğumuzda 1 Mayıs’ın yorgunluğunu, hafif güneş yanıklarını hemen ertesi gün üstünden atıp hem eve hem işe hem hayata yetişmeye çalışacak, mücadeleye devam edecek kadınlar. Sadece sandık, sadece boykot, sadece bireysel öfke ile gidilen meydan eylemlerinin yeterli olmadığına hem fikir olarak ayrıldılar dernekten.

CAMLARIN ARDINDA DEĞİL, YAĞMURUN ALTINDA BİRLİKTE OLACAĞIZ

Geçmişten yazılıp cam şişe ile kumsala bırakılmış bir not gibi olsun bu yazı. 3 Mayıs Cumartesi günü tüm kız kardeşlerimizi selamlıyoruz. İnsanca yaşam, insanca çalışma koşulları, adalet, özgürlük ve gerçek bir hayat taleplerimizle döndük alandan, mücadeleye devam. Biliyoruz bugün iş yerinde yorulup bir de evde tencerede ne kaynayacak diye düşündün, o sarı bezi tüm öfkenle sıkıyorsun mutfakta, camları silmeye kalktın belki yağmur bastırdı. Tencerelerle ses çıkaracağız, sarı bezleri pankart yapacağız, camların ardında değil yağmurun altında birlikte olacağız. Bu yaşam bizim, geri alacağız. 

Görsel: Canva Pro DreamLab