Bütçe emeğimizle oluşuyor bize kırıntı düşüyor
Mecliste bütçe görüşmeleri tamamlandı. Şimdilerde de asgari ücretin tespit edilmesi için görüşmeler başladı. Aynı zamanda vergi yükünü yeniden düzenleyen tasarılar da gündemde.

Yılın ikinci yarısı işçi ve emekçiler için çok önemli. Bu ikinci yarıda bir sonraki yılın bütçesi görüşülür, asgari ücret belirlenir, vergi görüşmeleri yapılır... Tüm bunlarla emekçilerin bir sonraki yıl nasıl yaşayacağı belirlenir.

Mecliste bütçe görüşmeleri tamamlandı. Şimdilerde de asgari ücretin tespit edilmesi için görüşmeler başladı. Aynı zamanda vergi yükünü yeniden düzenleyen tasarılar da gündemde. Bütün bu “büyük” meseleler bizim ekmeğimizin ve hayallerimizin küçülmesine mi yoksa büyümesine mi yarayacak? Bunu belirleyecek olan bizim ne kadar bir arada olduğumuz, emeğimizin değerine ne kadar sahip çıktığımız.
Hadi birlikte bakalım; bu gündemler kadınların hayatında ne ifade ediyor?

BÜTÇEDEN PAYIMIZA NE DÜŞTÜ?

2020 bütçesi belirlendi. İlk sırada Hazine ve Maliye Bakanlığı, ikinci sırada Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, üçüncü sırada ‘nitelikli insan gücü’ oluşturma amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı, dördüncü sırada ise Milli Savunma Bakanlığı var... Dikkat ettiniz mi, Sağlık Bakanlığını bile geçmiş durumda Milli Savunma Bakanlığı.
Bu bütçede Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ikinci en büyük bütçeli bakanlık oldu. İyi mi sizce bu?
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın toplam bütçesi 125 milyar 8 milyon lira olarak açıklanmıştı. Bakanlık bünyesinde doğrudan kadınları etkileyen, kadınların güçlendirilmesi için çalışmalar yapmakla yükümlü tek müdürlük olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne (KSGM) ayrılan pay geçen yıla göre azaltıldı ve yalnızca yüzde 0,009’a düşürüldü. 25 Kasım’da şiddete dair “farkındalık” yaratarak şiddetin önlenebilir olduğunu dile getiren bakanlık, yüzde 1’e bile ulaşmayan paylarla bunu nasıl gerçekleştirecek, hep birlikte göreceğiz.

Bakanlık bütçesindeki aslan payı yüzde 64 ile sosyal yardımlara, yüzde 19’u ise aile odaklı bakım hizmetlerine ayrılmış. Kreş, yaşlı ve engelli bakım evi, sosyal hizmet birimleri kurmak için ayrılan pay ise her yıl biraz daha düşüyor. Yani bu bütçeden ancak ya sosyal yardım sırasına girerek ya da evde oturup yaşlı, hasta ve engellilere bakarak pay alabileceksiniz! O da “hak” değil, “lütuf” olarak...


BANA NE HAYRI VAR?
Bütçe görüşmelerinden ne çıktığını takip edip etmediğini sorduğumuz bir kadın işçi şöyle söylüyor: “Bakanlıklar bütçeden paylarını bu görüşmelerde alıyor sanırım. Fakat bizi pek ilgilendirmiyor çünkü ben o bütçeden halkın yararına ne çıkıyor bilmiyorum. Aile ve Çalışma Bakanlığı en büyük ikinci payı almış diyorsun, ama bana ne hayrı var? Bu kadar kadın şiddete uğruyor, hangisine destek veriliyor, hangisine ekonomik yardım yapılıyor ya da Çalışma Bakanı işsizliği önlüyor mu? Bütçeyi bizim için kullanan bakanlıklar istiyoruz.”
MİLYONLARCA İŞÇİ ASGARİ ÜCRET ZAMMINI BEKLİYOR

Yaşam koşullarının gün geçtikçe ağırlaştığı ülkemizde çalışanların yüzde 43’ü, neredeyse 9 milyon insan asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücret bütün ücretli çalışanları ilgilendiriyor. Çünkü asgari ücretteki artış, genel ücret artışlarını da etkiliyor. İşsizlik ödeneklerinden, emekli aylıklarına kadar pek çok ödeme asgari ücret düzeyinden etkileniyor.
Asgari ücret kadınlar bakımından da çok önemli. Ülkede asgari ücretin altında ücretle çalışan kadınların oranı erkeklerden yüksek. Aynı sektörde aynı değerde işi yapsalar dahi kadınlar erkeklere göre daha az ücret alıyor.
Asgari ücretin belirlendiği toplantılar her yıl aralık ayında başlıyor. Ücreti belirleyen Asgari Ücret Tespit Komisyonu hükümet, işveren ve işçi sendikalarının temsilcilerinden oluşuyor. Sözde sendikaların itiraz hakkı bulunsa da, Disk-Ar’ın raporuna göre, 2000-2017 yılları arasında 18 kez belirlenen asgari ücrete 13 kez itiraz edilmiş, fakat itirazlar işveren ve hükümet temsilcilerinin ittifakıyla reddedilmiş.
Asgari Ücret Tespit Komisyonun işçiler için bu dezavantajlı konumu Hükümet için yeterli olmamış olacak ki; 10 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İş Kanunu’ndan çıkartılarak Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı içine alındı. Bu durumda komisyonun yapısı Cumhurbaşkanı tarafından tek başına değiştirilebilecek. Yani kendi maaşı asgari ücretin fersah fersah katı olan Erdoğan, bu adaletsizliği görerek asgari ücretin insanca bir seviyeye çıkarılması için “tek adam rejiminin” kendisine verdiği sınırsız yetkileri emekçiler lehine kullanabilir! Kullanır mı sizce?
Aysun, Asgari Ücret Tespit Komisyonun yılda bir toplanmasına şöyle diyor: “Senede bir sefer komisyon toplanıp ücreti belirliyor. Peki, senede kaç sefer sebzeye meyveye elektriğe suya zam geliyor haberleri var mı? Böyle bile düşününce ne kadar zam yaparsa yapsın devede kulak gibi kalacak, ama yine de en iyisini istememiz lazım, biz talep etmezsek onların bize vereceği bir şey yok.”


KAYIPLAR KARŞILANACAK MI?

Asgari ücretin 2020 TL olduğu ülkemizde yoksulluk sınırı 6850 TL. Yani ülkemizin neredeyse yarısı yoksulluk sınırının altında bir ücretle yaşamını sürdürüyor. Giderek derinleşen ekonomik krizin de bir sonucu olarak elektrikten suya, sebzeden bebek bezine her şey zamlanırken asgari ücrete yapılacak zam ne olursa olsun kayıpları karşılamayacak durumda.
Enflasyon önlenemez bir şekilde yükselirken asgari ücretin belirlendiği dönemde bir bakıyoruz ki resmi enflasyon rakamı yüzde 8’lere düşürülmüş. Metal işçisi bir kadın arkadaşımız bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Ben şu an aldığım asgari ücretle geçinemiyorum. Enflasyonu da bilerek düşürüp maaşlarımıza az zam yapacaklar. 2500 lira bile bize hayal gibi geliyor.”
Yine metal sektöründe çalışan Fatma, “Asgari ücret deyince benim aklıma zam geliyor. Doğalgaza, elektriğe, suya gelen dev zamlar asgari ücrete de gelmeli. Bir şeyin asgarisi demek en alt olanı demek, buna rağmen o en alt ücretten bile vergi kesilir mi? Kesiyorlar” diyor.
Hanife ise “vergiyi yoksuldan alıyorlar” diyor, “Bizden aldıkları vergilerle napıyorlar biliyor musunuz, patronların borçlarını siliyorlar. Sıra bize geldi mi de ne koparsalar kâr olarak bakıyorlar.”
Hanife doğru söylüyor; geçtiğimiz yıl sadece 17 patronun, sermayedarın 3 Milyar TL’lik vergi borcu silindi. 2008 yılında yapılan bir düzenleme ile patronların SGK prim payının 5 puanı bütçeden karşılanmaya başlandı. Emekçilerin ödediği vergiler emekçilere parasız sağlık, parasız eğitim, yol, su, elektrik olarak dönmesi gerekirken patronların kasasına girdi.

VERGİ SÖKÜĞÜ BÜYÜYOR
Asgari ücretliden ve düşük gelirli işçilerden alınan vergiler artırıldı. Böylece asgari ücretliler yılın ikinci yarısında ikinci vergi dilimine girmeye başladı. Milyonlarca işçi ve emekçi her geçen yıl biraz daha fazla vergi ödüyor.
Para daha ellerine geçmeden ödedikleri vergilerin somut karşılığını görmediklerini dile getiren kadınlar, kendilerinden değil zenginliğine zenginlik katan patronlardan ağır vergiler alınması gerektiğini düşünüyor.
Aysun; “Eskiden bizlere örnek vatandaş olun, vergi verin ki verdiğiniz vergiler size yol, su, elektrik olarak dönsün derlerdi. Şimdi hem vergi veriyorum, hem yol için geçiş ücreti ödüyorum, eczanede hem muayene hem ilaç parası ödüyorum, çocuğuma okul için katkı parası ödüyorum, bendeki somut karşılığı bu” diye konuşuyor.
Konuştuğumuz kadın işçiler asgari ücretle geçinemediklerini, fazla mesaiye kalsalar da aldıkları paranın vergiye gittiğini, bu yüzden mesaiye kalmak da istemediklerini dile getiriyor.
Binlerce kişinin çalıştığı bir otomotiv fabrikasında sendikalı olarak çalışan bir kadın işçi, aldığı ücret asgari ücretten fazla olmasına rağmen vergi kesintileri nedeniyle ay sonunu getiremediğini ifade ederek, şunları söylüyor: “Her ay anlıyorum ki daha çok vergi kesiliyor. Sözleşme süreci ile birlikte mesailerin azalması ve yıl sonuna yaklaştığımız için üzerimizdeki vergi yükünün artması bizi gittikçe zorluyor. Her ay kesilen vergilerle maaşlarımız erirken elektriğe suya, aldığımız pede kadar zam geliyor. Mesailerin olması maddi olarak bizi rahatlatıyordu. Sözleşme döneminde olduğumuz için de mesai yapılmadığını düşünüyoruz. Ay sonunu getirmek için mesai istesek de biliyoruz ki özellikle biz kadınlar için mesai demek bir sürü işin yarım kalması demek. Ayrıca bu kadar vergi veriyoruz ama hastanede ayrı, eczanede ayrı para ödüyoruz. Çocuklara ek kitap istiyorlar, yakıt parası temizlik parası, hademe parası, herşey ayrı masraf. Yani verdiğimiz vergilerin hayatımıza olumlu bir etkisi yok. Biz dikmeye çalıştıkça vergi söküğü büyüyor. Çünkü bu vergi sistemi adaletli değil! Tabi bir de şu var, bir günlük kazancımızı aidat olarak verdiğimiz sendikamız buna karşı sadece imza toplamakla yetiniyor.”


KAZANDIĞIMIZIN YARISINI VERGİ OLARAK ÖDÜYORUZ!

2019 yılında brüt asgari ücret 2 bin 558 liraydı. Çalışanın eline geçen net tutar ise 2 bin 20 lira oldu. Yani asgari ücretli, her ay 538 lirayı vergi ve benzeri ödemelere ayırdı. Peki, asgari ücretli devlete her ay ne ödedi?
· 358,18 TL SGK primi
· 25,58 TL işsizlik sigortası primi
· 326,20 TL gelir vergisi
· 19,42 lira damga vergisi olmak üzere toplam 729,38 TL vergi ve fon
· Bu tutar, yıl boyunca 9 bin 157 lira 3 kuruşa ulaşıyor.
Yıl boyunca eline 21 bin 543 lira 53 kuruş ücret geçen asgari ücretli, ücretinin yüzde 51’ini görünen-görünmeyen, dolaylı-dolaysız vergi ve kesintilere veriyor.
E bir de harcarken ödediğimiz vergiler var... Ekmekten kiraya, manavdan tuhafiyeye... Ne alırsak alalım vergisini veriyoruz. Reel rakamlarına baktığımızda aslında bir asgari ücretliden alınan vergi oranı neredeyse yüzde 70’i buluyor!
Peki, yılda 21 bin lira kazanan asgari ücretli kazandığının yarısını vergi olarak ödüyorken, örneğin yılda 1 milyon TL’den fazla kazananlardan alınan gelir vergisi ne kadar dersiniz? Yüzde 35!
Peki, bütçeye büyük katkıları olan asgari ücretliler milli gelirden ne kadar pay alıyor? Sadece yüzde 5!

NE İSTİYORUZ?
Bu hükümet patronların hükümetidir. Asgari ücreti belirlerken de, halktan kesilen vergilerle oluşturulan bütçeyi düzenlerken de yaptığı tercihler sadece ve sadece patronlar içindir. Patronların çıkarlarına hizmet eden bir Hükümetten işçiler, kadınlar, gençler lehine karar alması beklenemez.
Asgari ücret görüşmelerine yıllardır katılıp, “şerh” maddesi koymak dışında hiçbir şey yapmayan sendikacıların da işçinin çıkarına tutum alacağı düşünülemez.
Peki ne yapacağız?
Zorlaşan koşullara karşı sözümüzü söylemekten de, daha iyisini istemekten de geri durmamalıyız. Ekmeğimizi büyütmek için bir araya gelmeliyiz.
- Asgari ücretin insan onuruna yaraşır bir seviyeye çıkarılmasını,
- Vergiden muaf tutulmasını,
- Adaletli bir vergi düzeni sağlanmasını,
- Bizim alınterimizle oluşturulan bütçenin bizim için harcanmasını istiyoruz!
- İnsanca bir yaşam için, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınların toplumsal hayata eşit katılımının önünün açılması için, kreş, yaşlı-engelli-hasta bakım olanaklarının artırılmasını, kimseye bağımlı olmadan bir yaşam kurabilmesi için bütçeden kadınlara düşen payın artırılmasını istiyoruz!
Aysun’un da dediği gibi; “Biz talep etmez isek onların bize vereceği bir şey yok!”


İlgili haberler
Sevdiklerimizle geçireceğimiz zamanı mesaide tüket...

İnsanca geçinebilmek için asgari ücretin artırılmasını istiyoruz. Yiyecek, giyecek ihtiyaçlarımızı,...

Asgari ücretle hayatta kalma stratejileri

İki küçük çocuğu var Bilge’nin. Eve giren asgari ücreti yetiştirme yükü 33 yaşındaki Bilge’nin saçla...

Hayatı kolaylaştıracak bir zam yapılsın

‘Asgari ücretin üzerinden vergi kalkmalı. Biz işçiler olarak zaten çok fedakârlıklar yapıyoruz. Feda...