Raks etmiyor hesap soruyor; DANSÖZ
Meryem onu, dansını bir sermayeden öte görmeyen herkesle hesaplaşıyor. İhsan, Murat, pavyonda çalışan diğer erkekler ve annesiyle... Ama Meryem’in öfkesi pavyondakilere değil sadece, tüm toplumadır.

Bakmak ve görmek... Bazen bakılmasını istemek, ama istemediğin bakışları üzerinde hissettiğinde nefes alamaz hale gelmek... Sizin yaptığınız işe bakışınızla başkalarının size bakışı arasındaki uçurum... Bizzat sahnede olanla, izleyici olanın bakışlarının buluşması ya da çatışması... İşte, Ankaralı tiyatro ekibi Mekan Sahne’nin yeni oyunu Dansöz, tüm bunları tekrar tekrar düşündürüyor insana.

Kimi bir anne-kız hesaplaşması kimi bu toplumun hikayesi diyebilir Dansöz için. Ya da “severek yaptığımız bir işin başkalarının talepleriyle nasıl bir işkenceye dönüştüğünü” anlatan bir oyun diyebiliriz. Ama yetmez, bana kalırsa bir hesaplaşmanın, başkaldırının oyunu bu.

Ankara’da yaşayanlar ya da Ankara’yı yakından bilenler, kentin eğlence hayatında büyük yer tutan pavyonlarını bilir. Kadınların bedenleriyle ön planda olduğu, erkeklerin sırf kadınları görebilmek için o mekanları doldurduğu, yozlaşmış ilişkilerin, alışverişlerin döndüğü yerler. Dansöz de anlayacağınız üzere “janjanlı” olsun diye adı sonradan gece kulübüne çevrilen bir pavyonda geçiyor. O pavyonda başından geçenleri anlatan Dansöz Meryem, sadece kendini ve annesini değil mekanın sahiplerini, çalışanlarını, müşterilerini de anlatıyor. Bu arada aile kavramını, toplumdaki ikiyüzlü ahlakçılığı sorguluyor, yaşadığı aşkı ve tutkuyu dile getiriyor.

İzleyiciye dönüp çakmak çakmak gözleriyle, “Bana bakıyorsunuz, bakacaksınız tabii” derken, “Her şeyi anlatacağım size” diye seslenirken, “Bunu size anlatmayacağım” diye kızarken Meryem, onun çalıştığı pavyona gelmiş bir müşteri olarak sahnedeki dansözü izliyor hissine kapılıyorsunuz. Ve daha en baştan oyun sizi, kim bilir nelere bakarken görmenin, bilmenin ama susmanın, hatta ortak olmanın verdiği suçluluk duygunuzla birlikte teslim alıyor.


HAYFA’NIN GİZLİ DİLİ

Babasını hiç bilmeyen ve pavyonda şarkıcılık yapan annesiyle bir gecekondu mahallesinde yaşayan Meryem, annesinin ona tek bir sarılışına hasretken hayata tutunmaya çalışır. Daha dokuz yaşında annesinin verdiği bıçakla bakıp büyüttüğü kuzuyu kurban eden Meryem, hikayenin sonrasında asıl kurbanın kim olduğunu sorgulatır izleyiciye. Ne kuzu, ne Meryem, ne de diğerleri ilktir, son da olmayacaktır.

Yaşadığı mahallede dışlandığı için hayata karşı yalnızlığını dans ederek kapatmaya çalışır. Önce evde dans eder, sonra sokakta kızlara, erkeklere, başkalarına... Ama elbette mahalle baskısı peşini bırakmaz. Mahalleli o kötü “bakış”ını, takar Meryem’in göğsüne nişan gibi.

Meryem’in dans tutkusu annesi için ise daha fazla para kazanmanın bir olanağıdır. Meryem’e dans öğretmesi için 80’li yaşlardaki Mısırlı Hayfa’yı tutar. Ama Hayfa anladığı için Meryem’in annesinin niyetini, bırakmaz Meryem’i yıllarca. Hayfa için dans “yabancı gözün hazzına sunulmuş bir ziyafet değil, Tanrı ile kulu arasındaki bir gizli dil” dir. Meryem için de dans onun mahremi olarak kalmalıdır.

Hayfa’dan sonra hayat Meryem için adeta bir azap olmuştur.

Ankara’nın pavyonlarına savrulan Meryem, sanatını icra ettiğini sanırken, annesi ve pavyonun patronu İhsan onu rekabetin çemberine alır. Meryem dans ederken müşteriye bakmalıdır, hatta gülüşmeli, oynaşmalıdır ki her gün daha çok müşteri gelsin. Meryem reddettikçe bunu hem annesi döver onu hem İhsan...
Meryem’in gönlü Darbukacı Ali’ye kayar. Bir ona bakar oynerken... Ama Ali’de diğerleri gibidir. İhsan’ın sağ kolu olmayı sevdiğine tercih eder ve Ali de katılır Meryem’in annesinin ve İhsan’ın kervanına. İhsan’ın istediği gibi dans etmesi için o da döver Meryem’i.
Tutkunun, kendini ifade etmenin değil de “yabancı gözün hazzına” dönüşen dans Meryem için ölümdür aslında ama Ali’ye boyun eğer. Gönülsüzdür, küskündür. Kabul etmiştir etmesine de bu çaresizlik bir isyana dönüşür.


MERYEM’İN CİNNETİ

Meryem’in içini yakıp kavuran dans tutkusuyla onu izlemeye gelenlerin haz beklentisinin yarattığı çelişki, nihayetinde bu isyanı bir cinnete çevirir. Ve Meryem onu anlamayan, onu bir sermayeden öte görmeyen herkesle hesaplaşır. İhsan, Murat, pavyonda çalışan diğer erkekler ve annesiyle... Meryem’in öfkesi pavyondakilere değil sadece, tüm toplumadır.

Şâmil Yılmaz’ın yazıp yönettiği, dramaturjisini Ozan Utku Akgün’ün yaptığı Dansöz’de Sezen Keser, sahnede alkışlanacak bir performans sergiliyor. Öyle bir Meryem oluyor, dans tutkusunun ateşini bedeniyle öyle bir anlatıyor ki, o ateş izleyiciyi de yakıyor.
En başta da söylediğim gibi bir hesaplaşma oyunu bu; şiddete, baskıya, ahlaksızlığa, erkeğin tahakkümüne karşı bir başkaldırı... Ben anlattıklarımla oyunun hakkını verememiş olabilirim, ama siz izlerseniz, Meryem’in izin verdiği kadar ona bakışınızla hakkını verebilirsiniz belki...

11 - 18 - 27 Aralık / 20.30 / Theatron Yeldeğirmeni

13 Aralık / 20.30 / Koma Sahnesi

19 Aralık / 20.00 / Anahit Sahne

İlgili haberler
MOR: Anlatılan bütün kadınların hikayesi

Sığınmaevinde yaşayan 5 kadının yaşanmış hikayelerinin anlatıldığı ‘Mor’, kadına yönelik şiddeti tiy...

Televizyon bozuksa tiyatro izleyin

‘Kadın Sığınağı sizi bolca güldürüp oyun bittiğinde gözyaşlarınızı tutmanıza engel olan bir oyun. Ev...

Kadın hikayelerinin peşinde bir tiyatro - Sardunya

Kadın hikayelerinin peşinden gidiyor ve onları sahneye taşıyor Tiyatro Sardunya. Bunlar ‘aman aramız...