Hayatın iplerini kendi ellerine alan Nurten’e kulak verin
Bir şiddet ve o şiddetin içerisinden tek başına sıyrılıp ayağa kalkan bir kadın hikayesi daha. Nurten’in yüzünde vakur bir gülümseme hayata karşı ‘Ben kazandım’ diye.

Nurten ile Gülsuyu Gülensu Kadın Dayanışma Derneğinde ara ara görüşebiliyorduk. Onunla bir çay sohbeti esnasında hayat mücadelesini bizimle paylaşmasını istedim. O da bize hikayesini anlattı. Çok zor bir yaşantısı olduğu yüzündeki her bir çizgiden anlaşılıyordu. Şu an sadece 42 yaşında olan Nurten büyük zorluklarla tek başına baş eden, ayakta kalan, bunu kadın gücüyle başaran nice kadınlardan biriydi. O içimizden biri... Direngen bir kadın...
O anlattı ben yazdım. İşte onun cümleleriyle bir kadının ayakta kalma ve güçlenme hikayesi...

EVDE, MUTFAKTA KULLANILACAK BİR EŞYA OLMUŞUM
Ben küçük bir köyde doğdum. Yoklukta büyüdüm ama mutluydum. Anne ve babamın sevgisi vardı. En büyük hatam evlilik oldu, tabii ki de isteyerek olmadı. 17 yaşımda babamın kararı ile evlendirilmek istendim. Karşı durmaya çalışsam da babamı durduramadım. Belki okuma şansım olsaydı daha güçlü bir şekilde babamın kararına karşı çıkabilirdim. Ama köyde oturunca ilkokulu ancak bitirebilmiştim. Çünkü kız çocuklarının okuması -hele de ilçeye uzağa gönderilerek- mümkün değildi. Sonuçta istemediğim bir insanla zorla evlendirildim ve 18 yaşımda ilk çocuğum oldu. 18 senelik evliliğimin ilk 10 senesi onun ailesiyle kalabalık bir şekilde yaşamak durumunda kaldık. Ayrıldıktan sonra o kadar dayak, açlık, tehdit her türlü şiddete maruz kaldım ki... Beni severek evlilik yapan adam bana yapmadığını bırakmadı. Ama 4 çocuğum olmuştu ve bu çocuklarla yalnız başıma ne yaparım nasıl bir kurtuluş yolu bulurum, gecelerce düşünüyordum. Sanki bir bataklığın içinde çırpındıkça daha çok batıyordum. Adam çalışmıyor, eve ekmek getirmiyor. Çoluk çocuk aç. Benim çalışmam yasak niye ‘çünkü kadınlar çalışamaz!’ Kadın onların gözünde bir eşya, araç, ‘Ben bunu evimde kullanırım, mutfağımda kullanırım’... Ama erkek ne yaparsa yapsın haklı, namuslu! Ama bir kadının dışarı çıkması kötü, işe gitmesi kötü görülüyor. İşte bizim toplumumuzun kaybetmesi hep bundan.

KENDİME BULDUĞUM ÇÖZÜM
Ben bir karar aldım ama tabii karardan önce yaşamımdan bile vazgeçecek noktaya gelmiştim. Oysa çözümü ölüm değilmiş. Sildim hayatımdan bu insanı ve çocuklarım için mücadele etmeye başladım. Yeni bir sayfa açtım. Çocuklarımı alarak ayrıldım evden. Sadece üstümdeki elbise ile... Benim olan, emeğimle her şeyini yarattığım evden bir iğne almama müsaade etmedi. Ayrıldığımda oğlum 6 yaşındaydı, kızımın biri ilkokul 5, en büyüğüm liseye gidiyordu. 3 çocuğum benimle geldi. Biri babayla kaldı. Ve böylece mücadele vermeye başladım. Ailem sahip çıktı, onların yanına geldim. Çocuklarımın psikolojisi çok bozulmuştu. Çünkü yaşadığımı şiddet onların gözünün önünde oluyordu. Oğlumu okula yazdırmam lazımdı. Köylerde o zaman okul yoktu, ilçede ev tutmak zorunda kaldım. Oğlumu okula yazdırdım. Ama çalışma hayatım yok. Nasıl para kazanacağım, nasıl geçineceğim diye kendimi yiyip bitirdim. Çünkü ülkemizde öyle şartlar var ki ilkokul mezununa iş yok. Sakat insana iş yok. Bu şartlarla insanları kötü yola zorluyorsun. Ya da erkeğin her yaptığına katlanmak zorunda kalıyorsun. Ama ben bunlara karşı direndim. Bugün çalıştım evime ekmek getirdim, yarın ekmek bulabilecek miyim bilmeden...

İLÇEDEN İLE, DEĞİŞMEYEN ÇİLE
Bu acılar beni çok güçlendirdi. Ve hiç kimsenin eline bakmadan çocuklarımı büyüttüm. Eğer bir kadın isterse bir erkekten çok güçlüdür. Bunu yaşayarak gördüm. İlk dönemde toplum baskısı ile iş bulmakta çok zorlandım. Toplumda kadınların çalışmasına kötü gözle bakılıyor ya, ben de ne yapayım bir pastane ile anlaştım. Evde tatlı yaptım, börek açtım, götürdüm sattım. Ben pastanede çalışsaydım, insanların bakış açıları çok farklı olacaktı. Hep geçici ve sigortasız işlerde 6 sene çalıştım. 2000’li yıllarda çok düşük ücretlerle okulda çalıştım, cem evinde çalıştım, lokantada çalıştım. Tanıdık birinin yanında olduğu için tepkilere karşı durabildim. Bu şekilde hayat mücadelesi verdim. Daha sonra İstanbul’a taşındım. Buraya geldiğimde de aslında kadınlara bakış açısı, toplumdaki yargılar değişmedi. İş alternatifleri daha çoktu küçük bir ilçeye göre ama her yere girip çalışamazsın. Güvenilir bir yer bulmakta çok zorlandığım, işsiz kalıp aç kaldığım zamanlar çok oldu. Çok fazla insan iş aradığı için işsizlik kullanılıyor ve ücretler bu yüzden çok düşük oluyor. Bir de bu torpil meselesi var. Her gittiğin yerde tanıdık olması lazım. Yoksa düzgün bir işe giremezsin. Kaymakamlıklara yardımlar için insanlar gider başvurur, ben sadece iş istedim. Çünkü bana yapılan yardım benim kiramı ödememe fayda sağlamayacaktı. Elim ayağım tutuyor, o zaman 34 yaşındaydım. İş yok denip gönderildim. Aradan zaman geçiyor, bakıyorsun eleman alımı olmuş. Eşitlik varsa neden kadınlara öncelik tanınmıyor? Yani hem devletten hem erkeklerden çekiyorsun. Türkiye’de kadınlara bakış açısı bu olduğu sürece, bir eşya mal olarak görüldüğü sürece toplumun ilerlemesi mümkün değil.
O dönemde komşum beni bir fabrikaya işe aldırdı. Aldığım parayla ancak kiramı ödeyebildim, yakacak alamadım. Sobada ısıttığım suları pet şişelere koyarak çocuklarımı ısıttım. Muhtarlığa başvurdum yardım için, evi olan, durumu benden daha iyi olanlar yardım alıyordu, ikinci üçüncü gitmemde zorla yardım alabildim. Bu sefer yakacak aldım, sobam var ama sobanın borusu yoktu. Çalışıyordum ama maaşımı düzgün alamıyordum. Yine bir arkadaşım yardımcı oldu. Bu kadar zorluklarla ayakta durmaya çalıştım.

KADINLARA BİR DİYECEĞİM VAR...
Buradan sizin aracılığınızla bütün kadınlara şunu söylemek isterim ki okusunlar, kendi ayaklarının üstünde durmak için bu şart. Gerçi okusan da bu zamanda hiçbir şey kolay olmuyor ama yine de bir nebze fayda sağlar. Evlilik kararlarını bunların üzerinden iyi düşünerek karar versinler. Duygusal olarak kararlar almak hayatımızı çok etkiliyor. Mantıklı olarak karar vermeliler. İlla ki kimse kimseyi tam olarak tanıyamaz. Ama saygı ve anlayış olan bir ilişkide aç da kalsan mutlu olmayı başarabilirsin. Özellikle de kız çocuklarının erken yaşta evlenmelerini engellemek gerekiyor. Evliliği bir çıkmazdan çözüm olarak görmemek lazım. Buna toplumun da müsaade etmemesi lazım, tepki göstermesi lazım.
Kadınların birbirine desteği çok önemlidir. Dernekteki arkadaşların bu anlamda dayanışma içinde, sorunlara hep birlikte çözüm aramaya çalışmaları, sosyal etkinlikler ve kurslar yapmaları çok güzel. Ben her zaman katılamasam da arada gelmeye çalışıyorum. Aslında çok istiyorum özellikle koroya katılmayı ama yine toplumun çocuklarımın baskısı ile onlara yetişmek için kendim için bir şeyler yapmaya pek zaman bulamıyorum. Bundan sonra daha fazla gelmek için elimden geleni yapacağım.

İlgili haberler
Diego her yerde aynı Diego. Var mı ama Frida gibis...

Sizi Erzurumlu Frida’yla tanıştıralım. Instagram’da yüz binlerce kez izlenen, binlerce yoruma mazhar...

Beyler, kendini küllerinden yaratan kadınlardan ko...

Filiz'in yaşamı bir göç hikayesi, bir işçi kadın hikayesi, 2 çocuğunu tek başına büyüten bir anne hi...

Hayatının iplerini kimseye vermeyen Şahika

Olmazları olduran kadın Şahika, Yaşam onun sağlığında ağır hasarlar bırakmış. Ama o güçlü olmaya dev...