Herkesin bir hikayesi var, ben benimkini yazıyorum
2 çocuklu bir işçi kadın... Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği ile değişen hayatını yazarak anlatıyor çocuklarına. Çünkü yazmak biraz da mücadeledir...

Herkes yazar olmak zorunda değil, ama herkes yazmak zorunda. Kin biriktirip bugünün rezaletini aktarmak için değil, bugünün gürültüsünden kaçmak için değil, dünü aklına kazıyıp durmak için de değil. Devam ettiğini kendine göstermek için yaz.
Yaz şimdi büyük harflerle ‘DEVAM’…
Ece Temelkuran’ın ‘Gürültüde Yazmak’ başlıklı twitter paylaşımını okurken en güzel şeyin yazmak olduğunu düşündüm. Evet, hepimiz birer yazar değiliz ama yazmak gerektiğinin önemini bir kez daha hissettim.
İki oğlu olan işçi bir kadınım ben. Hayatımı yazsam sayfalar yetmez diyenlerdenim aslında. Oysa ki herkes aynı. Herkesin seçtiği ya da seçmek zorunda olduğu bir hayatı yaşıyorken herkes bir roman. Belki ince, belki kalın, karşında biriyle konuşurken kısa, aynada kendiyle konuşurken uzun, yazarken çok daha uzun bir hikayesi var herkesin.
Ben 33 yaşında bir kadınım. İçimden her geldiğinde belki bir terapi, belki isyan, belki iç döküş, belki de bir anı olarak yazdım ben. Ama en çok çocuklarıma yazdım. Daha onlar doğmadan yazmaya başladım onlara. Bazen sayfaları karıştırdığımda kâh üzüldüm kâh gülücüklere boğuldum.
Şimdilerde daha çok yazıyorum. Çünkü anlatacak o kadar çok şey yaşıyoruz ki…
Ben Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği aktivistiyim. Bu dernek hayatıma girdiği –ki bu aynı zamanda derneğin kuruluşu anlamına geliyor- günden bu yana geçen 1 yıllık süreçte şahsen hayatımda çok şey değişti. Bir kadın olarak var olduğumu, güçlü olduğumu, önemli olduğumu öğretti. Tüm bunları kadınların daha özgür bir yaşam sürebilmeleri için mücadele ederken öğrendim. Deyim yerinde ise tacize, tecavüze, erkek egemenliğine, diktatörlüğe, her türlü haksızlığa karşı mücadele ederken buldum kendimi. İstiyorum ki çocuklarım bunları okuyarak hatırlasınlar; annelerinin neden ve neye karşı mücadele ettiğini okuyarak alsınlar hafızalarına.
Onları bekleyen hayatı bilmiyorum, ama onlar için mücadele ettiğimi, onlar için savaştığımı bilsinler ve ‘bizim ailemiz mücadeleci bir aileydi, işte bu okuduklarımız bunun kanıtı’ desinler.
Belki birgün onlar da başka şeyler için mücadele edecekler. Benim onlara bıraktıklarım güç versin, destek versin, yol göstersin istiyorum. Onlara maddi bir şeyler bırakamam ama anılarımı, yaşadıklarını, ilk anne dedikleri anı, ilk yürümelerini, ilk aşklarını kısaca beni ve onları bırakabilirim.
Hayatımız domino taşı gibi. Bizler değiştikçe, geliştikçe çocuklarımız da değişecekler. Hepimiz sadece not peşindeyiz, aman sınavdan yüksek not alsınlar, aman başarılı olsunlar, doktor-hakim olsunlar diye çırpınmakla geçiyor. Oysa onları okumaya, yazmaya ya da ilgi alanları olan başka şeylere yönlendirsek, teşvik etsek çok daha güzel nesil çocukları olacaklar.
O yüzden sadece çocuklara olmamalı nasihatlerimiz. Biz büyükler için de olmazsa olmazlardan olmalı. Yaşa, gez, eğlen, ağla, oku ama yaz.

İlgili haberler
Artık sustuklarımı konuşacak gücüm var

Çocukluk pencereden oynayan çocukları izlemekti. Biri çocukluğumu aldı. Büyüyünce anlayacak, büyüyün...

‘Makineden daha ucuz bir işçi' anlatıyor

Bir işçi kadın ne kadar da net özetliyor işçilerin durumunu: “İki yılda öğrendiğim bir çok şey var....

Hiçbir kadın yalnız değildir

Zuhal Güneş 2016 yılında genel müdürü tarafından tacize uğradı. Susmadı, mücadele etti ve dava açtır...