İşçi sınıfının ‘Jones Ana’sı
“Adresim ayakkabılarım gibidir; benimle birlikte yolculuk eder. Nerede haksızlığa karşı mücadele ediliyorsa, evim orasıdır.”

Fabrikatörler, maden sahipleri, patronlar “Amerikan’nın en tehlikeli kadını” diye andığı sırada Mary Harris Jones, nam-ı diğer Jones Ana, efsanevi bir işçi önderi olarak Amerikan işçi sınıfının mücadele tarihinde yerini almıştı bile.
Kısacık boyu, pamuk gibi saçları, kara elbisesi, ezilenlerin hakları için çarpan kocaman yüreğiyle grevden greve, toplantıdan toplantıya koşturması, Jones’u hakikaten güçlü, her an mücadeleye hazır bir ‘ana’ figürünün timsali haline getirdi.
“Adresim ayakkabılarım gibidir; benimle birlikte yolculuk eder. Nerede haksızlığa karşı mücadele ediliyorsa, evim orasıdır” diyen Jones Ana’nın, doğduğu gün olarak, 1 Mayıs 1830’u, 8 saatlik işgünü için yapılan 1 Mayıs grevleri ile tanığı olduğu Haymarket eylemini kabul etmesi, haliyle şaşırtıcı değil.
Ülkelerindeki kıtlık yüzünden 1840’lı yıllarda Amerika’ya göç etmiş İrlandalı yoksul bir ailenin kızıdır Mary Harris. Liseden mezun olduktan sonra kâh öğretmenlik, kâh terzilik yapar. Öğretmenlik yaptığı bir sırada, 1861 yılında, çelik işçisi ve sendika üyesi George E. Jones ile evlenir. Altı yıl sürer aile yaşantısı; bir sarıhumma salgınında hepsini birden, kocasını ve dört küçük çocuğunu kaybeder.
“Dikiş dikmeyi küçük çocuklara patronluk taslamaya yeğlerim” diyerek terzilik yapmak üzere Chicago’ya yerleşir. Yüzlerce kişinin öldüğü, binlercesinin evsiz kaldığı 1871’deki Büyük Chicago Yangınında onun da kaybedecek bir şeyi kalmaz geriye. Dönemin ilk işçi örgütlerinden, kadın ve siyahi işçileri de üyeliğe kabul eden Emek Şövalyeleri (Knights of Labor) ile kesişir yolu.

ANA YÜREĞİNDE SINIF DÜŞMANLARINA YER YOK
O andan sonra hayatta tek çocuğu vardır: İşçi sınıfı… Yorulmak bilmeden emeğiyle geçinenlerin hakları için çalışmaya atılan Mary, dinamizmiyle, etkili konuşmaları, başvurduğu sıra dışı mücadele yöntemleriyle işçilerin sevgili “Jones Ana”sı haline gelir.
Kendisini “Ben bir hayırsever değil, bir kışkırtıcıyım” diyerek tanımlayan Jones Ana, 1870’li yılların sonlarından 1920’li yılların başına dek, kırk yılı aşkın bir sürede, tüm ülke çapında, sayısız emek mücadelesine katılır. Aynı zamanda sosyal demokrat partinin (1898) ve Dünya Sanayi İşçileri Sendikası IWW’nin (1905) kurucuları arasında da yer alır.
Farklı eyaletlerde işçiler tarafından sevgiyle karşılanır, patronlarınsa korkulu rüyası olur. Zaten onun da kendini sınıf mücadelesine adamış olanlara karşı şefkat dolu ana yüreği, patronlara, grev kırıcılara, yargı sistemine karşı oldukça acımasız. Bir de uzlaşmacı sendikacılar ve burjuva kadın hakları savunucularına! Oy hakkı, hayırseverlik, içki yasakları gibi meselelerde burjuva sınıfının, işçi kadınları emek mücadelesinden alıkoymaya çalıştığını düşünür. Yürüttüğü emek mücadelelerinde ise kadınların gücü ve azmine güvenir, mücadeleyi onlarla birlikte örgütlerdi.
Maden ocakları, demiryolları, fabrikalar... 80 yaşını aştığı bir sırada hala tramvay, tekstil ve çelik işçilerinin grevlerindedir. 1870’lerin sonlarından yaşama veda ettiği 1930’a kadar örgütlediği onlarca grev, onlarca eylemin hepsini buraya yazmakla bitirmek mümkün değil, ama döneminde daha önce hiç uygulanmamış örgütlenme yöntemlerine başvurduğunu belirtmek gerek. Bu yöntemlerle işçileri ve halkı harekete geçiriyor, kamuoyu yaratıp patronlara ve devlete baskı yapıyor ve işçi sınıfına kazanımlar sağlıyordu.



ÇOCUK İŞÇİLİĞİNE KARŞI KAMPANYA
Daha doğar doğmaz kaderi çizilirdi emekçi çocukların: Erkekse madene, kızsa fabrikaya. 5-6 yaşına gelir gelmez çalıştırıldıklarından uyku onların tek oyunu olurdu. Yasal çalıştırılma yaşı 12 olsa da devletin bir yaptırımı yoktu. Her gün bir çocuk ya yaralanarak ya da parmağı koparak sendikaya geliyordu.
1903’te Pennsylvania, Kensington’da yaklaşık 10 bini çocuk, 75 bin tekstil işçisi daha kısa işgünü ve daha fazla ücret için greve çıktı. Fabrika sahipleri gazetelerin ortağıydı ve bu vahşi koşulların haberi yapılmıyordu. 66 yaşındaki Jones Ana, anne babalarının izniyle çocuk işçilerden bir kafile hazırlayarak New York’un yolunu tuttu. Bir yandan süren grev için maddi manevi destek toplayacak, diğer yandan halkın dikkatini çocuk işçiliğine çekecek ve yasaklanması için meclisi harekete geçirecekti. Gittikleri her yerde sendikal toplantılar, mitingler yapıyor, çocukların zayıf bedenlerini gösterip yerel halka sesleniyordu.
Grev başarısızlıkla sonuçlandı ama Jones Ana’nın yarattığı kamuoyu tepkisi ile 1904’te Ulusal Çocuk İşçiliği Komitesi kuruldu, 1915’te de Pennyslvania meclisi 14 yaşından küçüklerin çalışmasını yasaklayan bir yasa çıkardı.

GREV KIRICILARINA KARŞI KADINLARIN SÜPÜRGESİ
1899’da Pennsylvania-Arnot’daki kömür madenlerinde ucuza, günde 13-14 saat çalıştırılan işçiler, patronlara ait, sıkış tıkış, sağlıksız konutlarda kalıyordu. Birleşik Maden İşçileri Sendikası’nın bu kötü koşulların iyileştirilmesi için örgütlediği grev aylarca sürmüş, işçilerin morali bozulmaya başlamıştı. Patron, baskıyı artırmak için çeşitli taktiklere başvuruyor, öğretmenleri, doktoru ve onların eşlerini ve rahibi işçilere gönderiyor, çiftçilere para verip işçilere yiyecek sağlamalarını engelleyerek grevi bitirmek istiyordu.
Sendikanın bölgeye gönderdiği Jones Ana’nın evinde kaldığı için bir işçi, patron tarafından evden atılınca öfke yükseldi ve ibre yeniden mücadeleye döndü. İşçiler, grevi sürdürme kararı aldı. Patronun, başka köyden işçileri madende çalıştırmaya kalkacağını öğrenen Jones Ana bir plan yaptı: Madenciler evde çocuklara bakacak, grev kırıcıların hakkından eşleri gelecek!
Tencere, tavalarını, süpürgelerini kapan kadınlar köyün girişinde toplandı. Kadınlar grev kırıcılar katırlarıyla geldiğinde gürültü çıkararak ve süpürgeleriyle onları kovaladı. Gürültüyle huysuzlanan katırlar da sahiplerini tepmeye başladı ve grev kırıcılar madenlere yanaşamadı.
Yine, Jones Ana, bir grup işçiyle birlikte çiftlikleri tek tek dolaşıp durumu anlatarak onları da ikna etti. Patronun rüşvet ve tehditleri boşunaydı. Grev işçilerin taleplerinin kabul edilmesiyle sonuçlandı.

İlgili haberler
Özgürlük ekmeği

Tarihe damgasını vuran ayaklanmaların sebepleri neler olmamış ki! Ekmek mesela... Uğruna saraylar de...

Sarılıyor ve asla kıpırdamıyorlar. Ta ki ağaçları...

Hindistan’da kadınlar ormanlarına nasıl sahip çıktı? Kadınların egemen olduğu bu hareket su başların...

GÜNÜN BELLEĞİ: Aykırı bir kadın Mary Wollstonecraf...

Doğum gününde 18. yüzyılın aykırı kadını Mary Wollstonecraft ile tanışalım. Fransız devriminin tanık...