Kaygı duymadan, birbirimize sırt vererek yaşamanın yolu…
Oturup sohbet etmek, birbirimizden güç almak iyi geliyorsa, neden birbirimize sırtımızı dayayıp kaygılarımızı ortadan kaldırmak için çabalamayalım ki? Bugün üç dört kişi…Yarın neden on kişi olmayalım?

Canımızın istediğini yapamadığımız, bu yüzden de hiçbir şey yapmadığımız dönemlerden geçiyoruz. Dışarı çıkma düşüncesinin arkasından gelen ‘Kaç para harcarım acaba’ sorusu en önemli nedenlerden biri. Bir de ekonomiyle bağlantılı da olsa hissettiklerimiz ve düşüncelerimiz var.

Kafamızdaki tüm sorulara rağmen evden çıkma adımını atıp dışarıda buluşuyoruz üniversiteden arkadaşlarla. Hava soğuk. Kış gerçekten sert geçiyor. Sıcak bir yere gitmeye ihtiyacı var herkesin. Hem uzun saatler oturabileceğimiz hem ısınabileceğimiz hem de bu ikisini yaparken çok para harcamayacağımız bir yere gidiyoruz. Nereden başlarsak başlayalım sohbete konu illaki ekonomiye geliyor. Sınavları nasıl geçeriz, kim hangi notu çıkarsın diye konuşurken hop fotokopi zammına geliyor konu. Soğuklardan ve kaç kat giyindiğimizden konuşurken çekinerek açılan petekler ve doğal gaz zammına geliyoruz illaki. Yeni çıkan filmlere bakalım derken sinema biletlerinin fiyatı el sallıyor bize kenardan. Yani ne kadar konuşmayalım desek de kaçamıyoruz ekonomiden.

20’Lİ YAŞLAR BÖYLE Mİ GEÇECEKTİ?

Ekonomi, geçinememe, her şeye zam derken içimizden biri artık çok bunaldığını, atacağı her adımı atarken düşünmenin ruhunu yıprattığını söylüyor. Tam da içimden “Bunları düşünmek ne kadar da yorucu” diye geçirirken. Hissettiklerimizi anlatmaya geliyor söz sonunda. Yapılacak her şeyi düşünme hali ruhumuzu sıkmanın yanında yaşama isteğimizi de elimizden alıyor gibi. Evin içinde bile bir şey yapmama, günü boş geçiriyor hissi var hepimizde. Bir arkadaş hasta olduğunda tavuk suyu çorba yapmak için markete gittiğini, bir paket tavuğun 40 lira olduğunu görünce almadan eve geldiğini ve mercimek çorbası yapıp içtiğini anlatıyor. Sonra soruyor bize “Hasta olduğumda tavuk suyu çorba bile içemeyeceksem nasıl yaşıyoruz ki biz bu hayatı?” Sahiden nasıl yaşıyoruz biz bu hayatı? Daha doğrusu nasıl yaşatıyorlar daha 20’li yaşlarımızda kendimiz için bir şey yapma isteğimizi bizden çalmaya çalışanlar? Henüz birinci sınıfta, okuduğumuz bölümde iş bulamayacağımızın kaygısı yaşıyor, mezun olduktan sonra gittiğimiz her iş görüşmesinden geri döndürülüyoruz. Pek çok kez dile getirdik bize dayatılan geleceksizliği, içine çekmeye çalıştıkları karanlık tabloyu. Ama bu sefer başka sorular vardı kafamızda. Neler yaşadığımızı anlatıyoruz da bu yaşadıklarımız karşısında neler hissediyoruz, ne istiyoruz?

‘BUGÜN ÜÇ DÖRT, YARIN ON KİŞİ…’

“Geçinebilecek miyim, iş bulabilecek miyim, okulu bitirebilecek miyim, eve başıma bir şey gelmeden gidebilecek miyim, sağlıklı bir ilişki sürdürebilecek miyim, bu kafede rahatsız edilmeden huzurla oturabilecek miyim?” Daha uzayıp gidiyor sorular. Kaygılarımızın çözümü olarak gördüğümüz, bizi mutlu hissettirecek şey gelecek kaygısı duymadan huzurlu yaşadığımız bir ülke. Böyle söyleyince çok büyük bir istek gibi dursa da temel bir istek. “Saate ya da havanın karanlığına bakmadan istediğim araca binip evime gitmek istiyorum” diyor birisi. Çok anlamlı ve basit bir istek özünde.

Sohbet eden herkes birbirinin yaşadığına kendi hayatından örnekler vererek ortaklaştırıyor kaygılarını. Herkes mutsuz ve isteksiz olduğunun farkında ama ne yapacağına dair de soru işaretleri barındırıyor. Bir çözüm olarak terapi düşünülse de devletin sunduğu imkansızlıklar, özelin bütçeyi aşması gibi nedenler de bu çözümden uzaklaştırıyor. Sonra birbirleriyle paylaşmak geliyor akla. Bu konuları konuşunca, yaşadığını anlatınca daha da rahatladığını söylüyor konuşan herkes. Bir yanı içini boşaltma hali, bir yanı da yalnız olmadığını hissetmek. Oturup sohbet etmek, birbirimizden güç almak iyi geliyorsa bize, “Neden birbirimize sırtımızı dayayıp kaygılarımızı ortadan kaldırmak için çabalamayalım ki” diyoruz. Bugün üç dört kişi konuşup çözüm üretmeye çalışıyorsak birbirimiz için, yarın neden on kişi olmayalım? Kaygılarımızı bir kenara bırakıp, kaygı duymadan eve gidebilmek için…

Görsel: Freepik
İlgili haberler
Nasıl bozulduysa öyle düzelecek!

Hepimizin ortak hayali tek adamın kararları altında yaşamamak oluyor, birbirimize ses oldukça karanl...

Kutuplaşmayı kırmak için aynılar aynı yere, mücade...

Aynı sorunları yaşayan aynı dertlere sahip akşama pişirecek aş bulmakta zorlanan kadınların söz konu...