Laiklik nasıl hedefe oturtuluyor?
AKP’den önceki iktidarların tarif ettiğinden öteye, sermayenin, iktidarların ihtiyaçlarına göre şekillenmeyen, gerçek bir laiklik, gerçek bir din ve vicdan özgürlüğü emekçilerin ihtiyacı olan.

Tarikat ve cemaatler dün olduğundan daha çok tartışılıyor ülkede. Hiranur Vakfı bünyesinde 6 yaşında bir kız çocuğunun yaşadıkları bu durumun görünür kılınmasında önemli bir rol oynadı. Ülkenin her yerinde dal budak salan, mahallerde, iş yerlerinde, kamu kurumlarında örgütlenmiş yapılanmalardan söz ediyoruz. İktidarın dünkü Gülen cemaati ilişkisi, başka cemaatlerle başka biçimlerde, yine yerleşik ve yaygın biçimde devam ediyor.

Kız çocuklarının eğitim hakkı yok sayılırken, çocuk yaşta evlilikler normalleştiriliyor. Kadınlara aile cenderesi içinde hiçbir söz hakkının olmadığı bir baskı ortamı sunuluyor. Cemaat ve tarikat karanlığı iktidardan aldığı güç ve ilişkilenmeyle varlığını sürdürürken devlet eliyle yaratılan bu durum laiklik tartışmasının sürekli gündemde olmasını sağlıyor.

KAMU HİZMETİNDEN DEVLET EL ÇEKİYOR

Kamu hizmetlerinden devletin elini çektiği, sosyal devletin izlerinin silinmeye başlandığı dönemde iktidarını kurmaya başlayan AKP, aynı yoldan devam etti. Özelleştirilmeyen kurumun neredeyse kalmadığı günümüzde, kamunun elini her hizmetten, her alandan çekmesi, kamu hizmetlerinin piyasalaşmasına neden oldu. Eğitim eşit, parasız ve ulaşılabilir bir hizmet olmaktan çıkarılırken, en temel hak olan eğitime ulaşmak, eğitimle birlikte beslenme, barınma gibi olanaklar devlet tarafından nicedir sağlanmıyor. 2022 yılında Nur Cemaatine ait bir yurtta kalan üniversite öğrencisi Enes Kara’nın intiharı, bu yurtların varlığı ve oralarda neler yaşandığını gösteren çok acı bir örnekti.

Aynı zamanda iş bulmak, bir yerlere yerleşebilmek, sosyal yardımlardan faydalanmak ya da belediyelerden destek, katkı alabilmek için emekçiler bir şekilde cemaatlere denk geliyor. Giderek artan yoksulluk, en temel ihtiyaçlara dahi ulaşmakta yaşanan zorluk, devlet yerine başka odaklarda çözümü aramaya itiyor. Çünkü devlet yok ortada, her gün nasıl geçineceğini düşünen, geleceksizlik içinde çıkış bulmaya çalışan milyonlara iktidar sabır tavsiye ediyor sadece.

Emekçilere, gençlere, kadınlara diyecek şeyi giderek azalmış, oldukça yıpranmış, uzun süreli iktidar olmanın her türlü handikabını yaşayan AKP, özellikle son döneminde temel propagandasını din, ecdat, yerli, milli gibi değerler üzerinden kurmaya çalışıyor. Bunlar etrafında yaratılan kutuplaşma ile iktidarını diri tutmaya çalışıyor. Hatırlayalım; iktidar partisi Kürt sorunu, kadınların başörtüsü kaygısını sürekli gündemde ve diri tutma, LGBTİ’ler üzerinden aile ve milli değerler ve sosyal yardımları bir tehdit olarak kullanma diye özetleyeceğimiz temel propaganda ile son seçimden çıktı.

KARMA EĞİTİM TARTIŞTIRILIYOR

Yeni bir Anayasanın tartışıldığı, temel yasalarda değişiklik planının ilan edildiği günlerde, dini temeller ve referanslarla hayatı dizayn etme önemli bir yer tutuyor. Bu noktada karma eğitim tartışmasından söz edebiliriz. Kız çocuklarını ayrı kız okulları olmadığı için okula göndermek istemeyen velilerin durumuna anlayış gösteren Milli Eğitim Bakanının açıklamaları ile tartışılmaya başlanan mesele, HÜDA-PAR ve Büyük Birlik Partisi tarafından doğrudan laiklik karşıtlığı ile gündem yapıldı. Kız çocuklarını erkeklerle asla yan yana getirmemeye çalışan bu anlayışların AKP’nin müttefikleri olduğu ve Mecliste temsil ediliyor olmaları da unutulmaması gereken önemli bir nokta.

Karma eğitim tartışması 4+4+4 ismi verilen eğitim sistemini yeniden konuşmamıza da olanak sağladı. Özellikle kız çocuklarının ilkokuldan sonra eğitime devam etme oranı düşüyor. Kız çocukları mahallelerdeki Kuran kurslarına, sübyan mekteplerine gönderilirken, çok sayıda kız çocuğunun açık liseye devam etme olanağı dahi olamıyor. Erken yaşta evlendirilmek de giderek yaygınlaşıyor. Erkek çocukları da bu durumdan azade değil. 4+4+4 eğitim sisteminde köy okullarının kapatılması, taşımalı eğitimin getirilmesi, yoksul emekçi çocuklarının eğitimini ancak cemaat evlerinde, yurtlarında kalarak sürdürmesi sonucunu doğuruyor. Öte yandan artan yoksulluk, eğitimin tamamlanamaması, hızlıca çok küçük yaşta çalışmaya başlanmasını da beraberinde getiriyor.

YASAL VE RESMİ SALDIRILAR HIZ KESMİYOR

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun’un hedefe oturtulmasından aile hukukunun yeniden ele alınmasına, nafaka düşmanlığından boşanmaların önlenmeye çalışılmasına, ailenin güçlendirilmesi vurgusunun temel bir politika olarak gündemde tutulmasından Diyanet görevlisi aile danışmanları ve sığınma evlerindeki din görevlilerine, okullarda ÇEDES uygulamasından genç yaşta evlendirme ısrarına, aile ile uyumlu iş yaşamı dayatmasına kadar kadınlara dair gündemde olan her bir mevzu da bu kapsamda.

“Kadın ve erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu durumu fıtratla açıklaması da tartışmaya çalıştıklarımızdan bağımsız değil. Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu kabul etmeyen iktidar bakış açısı, dini referanslarla, fetvalarla eşitsizliğin normal olduğuna kadınları ikna etmeye çalışıyor. İktidarın kadınların yaşadığı ağır sorunlar üzerine bir söz üretmek zorunda kalıp, eşitlik yerine adalet vadetmesi de bu anlayışa bağlı olarak şekilleniyor.

Başörtüsü meselesi tam da bu bağlamda Anayasa değişikliğine kadar giden bir süreçle temel bir tartışma noktası yapıldı. 28 Şubat süreci ve o dönemde yaşananları sürekli diri turan AKP, başörtülü kadınlar açısından “iktidardan biz gidersek yine aynı sorunu yaşarsınız” propagandasını aralıksız sürdürdü. Bu durumu Anayasa değişikliği ile taçlandırma düşüncesi ise iktidarın amaçlarından biri halen.

İHTİYACIMIZ OLAN BAŞKA

Kadınlar, gençler, emekçilerin gerçek sorunları etrafında mücadele olanaklarını büyütmeye çalışırken, iktidar bu olanakları zayıflatacak, kindar dindar neslin zeminini kurmaya çalışıyor. Din temelli yapılanmalar, dini referanslar, hayatın her bir alanın bu şekilde kurulmaya çalışılması, laikliği yeniden tartışılması gereken bir gündem haline getiriyor.

AKP’den önceki iktidarların tarif ettiği ya da Anayasa’da yer alan laikliğin ötesinde, sermayenin, iktidarların ihtiyaçlarına göre şekillenmeyen, gerçek bir laiklik, gerçek bir din ve vicdan özgürlüğü emekçilerin ihtiyacı olan.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Kadınlar, laiklik ve gerçek özgürlük

Kadınların başörtüsü, kılık kıyafeti yıllarca sadece Türkiye’de değil dünyanın farklı bölgelerinde k...

Adım adım Anayasa değişikliği ve laiklik

Gülsuyu Gülensu Kadın Dayanışma Evi'nin düzenlediği ‘Adım adım Anayasa değişikliği ve laiklik’ etkin...

500'ü aşkın kurumdan Anayasa değişikliği teklifine...

500’ü aşkın kurumun, tüm milletvekillerine "Anayasa değişikliği teklifine 'hayır' de" çağrısını kamu...