Metal işçileri yalnız değil: Ekmekçioğlu direnişinde kadınlar da var!
Ekmekçioğlu fabrikasında sendikalaştıkları için işten çıkarılan ve direnişe geçen işçilerin en büyük destekçileri eşleri. ‘Direnişte en büyük güç, yalnız bırakılmamaktır’ diyen kadınlar anlatıyor…

Çorum’da Birleşik Metal-İş Sendikasına üye oldukları için işten çıkarılan Ekmekçioğlu Metal fabrikası işçilerinin direnişi iki aya yaklaşırken, işçilerin en büyük destekçileri ise hiç kuşkusuz ki aileleri…

1967 yılında Çorum’dan İstanbul’a “çıplak ayak yürüyüşü” gerçekleştiren Genel-İş üyesi Çorumlu belediye işçilerinden 50 yıl sonra yeniden bir Ankara yürüyüşü gerçekleştiren Çorumlu metal işçilerinin eşleri de mücadelenin içinde.

‘GÖZÜN KAPALI GİT’ DEDİM

“Hem eşimi hem de arkadaşlarını sonuna kadar destekliyorum. Sendikaya ilk üye olduklarında ‘Gözün kapalı git’ dedim” diye söze başlıyor eşi direnişte olan, iki çocuk annesi kadın. Kendisi de bir işçi, bıçağın kemiğe dayanmasının ne demek olduğunu iyi biliyor. “Eşimin kanında yüzde 30 kurşun var. Bunun ilerisi kanser. Böyle bir çalışma ortamında tabii ki sendikaya üye olup haklarını savunacaklar. Eşim işten atılınca aile büyüklerimiz biraz sitem etti ama ağabeyim, ablam çok destek oldu” diye konuşuyor. Kızının etüt merkezine geçen seneden borçları varmış, bu sene de ödeyememişler. Etüt merkezi icraya vermekle tehdit edince dayanışma girmiş devreye, akrabalarının desteğiyle borçlarını çevirmişler. “Direnişte en büyük güç, yalnız bırakılmamaktır” diyor.

BİR TEK ‘KEŞKE’Sİ VAR…

Asıl mesleği kickboks antrenörlüğü olan ama çocuklar nedeniyle çalışamayan bir başka kadın, eşinin sendikalaşma sürecinden çok sonra haberdar olduğunu anlatıyor: “Sendikalaşma süreci daha önce de başlatılmak istenmiş fakat tepki göstermiş işveren önceki yıllarda. Bu yüzden çoğunluğu sağladıktan sonra duyurmak istemişler. Eşim bana bile söylemedi. Sanırım karşı çıkacağımı düşündü ama ben, işçi haklarını gözeten bir ailede yetiştim. Sonuna kadar haklı olduklarını düşünüyorum. Çalışanlar birlik sağlayarak, hakkın verilemeyeceğine, alınacağına inanarak çoğunluğu sağladılar” diyor. Peki zaten borçla harçla süren hayat, şimdi eşi direnişteyken nasıl geçiyor? “Borçlanarak…” diyor gülerek. Ama zaten hep borçlularmış, bu sefer meselenin sadece karın doyurmak değil, haklarını kazanmak olduğunu söylüyor. “Haklarını istemek en doğal hakları. Sesleri daha gür çıksın diye yanlarında olduk, bu direnişi kazanmak zorundalar başka çareleri yok” diyor. Direnişte olan eşinin en büyük destekçisi demek yetmez, konuşurken ‘direnişimiz’ diye, ‘mücadelemiz’ diye konuşmasından anlıyoruz.

Kimilerinin direnişe çıktıkları için kızdığını anlatıyor, ‘Sizin neyinize grev, ne gerek vardı’ diyenler bile olmuş. Onun cevabı ise şöyle: “Herkes daha iyi şartlara kavuşabilmek için bazı şeyleri göze almak zorunda. Türkiye’nin birçok yerinden dayanışma mesajları alıyoruz. Doğru birdir, adalet kör ve topaldır, ağır adımlarla ilerler ama gideceği yere mutlaka gider. Biz bu umutla direnişimize devam edeceğiz, ta ki hakkımızı alana kadar...” Bu süreçte tek bir şeyden pişman olmuş; “İşçiler kent merkezinde miting yaptıklarında keşke ben de söz alıp işçi eşleri adına seslenseydim” diyor.


‘İNSAN DOSTUNU DÜŞMANINI BÖYLE ZAMANLARDA ÖĞRENİYOR’

4 sene öncesine kadar kendisi de işçi olan bir başka direnişçi eşi ise eşinin 12 yıl boyunca çalıştığı fabrikadan bir gecede Kod 29 ile insan onurunu kıran bir şekilde işten atılmasına çok öfkeli: “Sendikalaşma sürecine dair bilgim yoktu. Eşimi kovid olduğu dönemde işten bir gecede çıkarıldılar. Nedeni ise performans düşüklüğüymüş. Ekmeği için patronunun her türlü psikolojik baskısına rağmen asgari ücretle çalışan, kanında kuşun, bacağında platin olan bir işçi benim eşim. Her şeyi kıt kanaat yetiştiriyorduk, bu süreçte ekonomik olarak daha da zorlandık. Belediye yardımı aldık. Hiçbir siyasi partiden destek almadık. 6 yaşındaki oğlum birinci sınıfa başladı bu sene. Fatura ödenemeyince internet kapandı, oğlum eğitimden eksik kaldı. Tüm zorluklarına rağmen direnen işçi kardeşlerimizin, eşimin her zaman yanındayım. Direnişlerinin yanında avazım çıktığı kadar, gücüm yettiğince sesimi duyuruyorum. Sendikamızın, kardeşlerimizin, bizlerin, bizden hiç desteğini esirgemeyen sizlerin sayesinde bu zor günlerin üstesinden gelecekler. Yılgınlık yok. Arkamızda koskoca bir Türkiye var diye hissediyorum, bazı bazı kendi akrabalarımızın vermediği desteği ülkenin dört bir yanından, sizlerden alıyoruz. İnsan dostunu düşmanını böyle zamanlarda öğreniyormuş. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış. Ekmekçioğlu patronu da kendi vicdanında boğulsun.”

RÜSTEM EKMEKÇİ, BU SÖZLER SANA: BİZİ ARTIK KİMSE SUSTURAMAZ!
On Yedi yıldır Ekmekçioğlu fabrikasında çalışan eşinin o fabrikaya ömrünü verdiğini söyleyerek söze başlayan bir başka işçi eşi ise fabrika patronu Rüstem Ekmekçi’ye sesleniyor. “Ekmeği, namusu ve şerefi bilen 90 kişiyi Kod 29’dan çıkarmak ne demek Rüstem Ağa? Sen ‘Babalarıyım’ dedin. 90 kişi aileleri ile ne durumda 51 gündür biliyor musun? Bizim yerimize bir gün geçinin, borç kapıda, evde hasta yaşlı annemiz var. Ev kira ve cebimizde 5 kuruş yok. Biz çalmadık, emeğimizin karşılığını istedik. Kimse bizi yok sayamaz. Şimdiye kadar sustuk, şimdiden sonra bizi kimse susturamaz. Ben gereken desteği veriyorum eşim ve arkadaşları için ama ne yazık ki hükümetin desteği olmadan bu iş çözülmez. Bu acı bir gerçek. Gözü aç patronlar var. Hani çocuğa şiddet, kadına şiddet diyorlar ya 51 gün oldu Ekmekçioğulları direnişçilerinin aileleri de şu anda şiddet altında. Bizi Ankara yolunda engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Demek ki hükümet için hak da yok hukuk da yok. Oy zamanı geldiğinde 90 ailenin kapıları çalınacak. Bu salgın döneminde Çorum soğuğunda işe gider gibi evden çıkılıyor bir umut için. Bizler açlık ve yoksullukla cebelleşirken patronların keyfi yerinde. İnternet yok, su faturası birikti, doğal gazı korkudan kullanmıyoruz. Bir kadın olarak özel ilaç almak zorundayım ama alamıyorum. Kayınvalidem yüzde 92 engelli ve hiçbir ihtiyacını karşılayamıyorum. Çocuğun istedikleri hiçbir şey olmuyor. Çalışanlar yalnız değildir bunu herkes bilsin. Zulme karşı sessiz kalan dilsiz şeytandır.”

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül, Evrensel

İlgili haberler
Baldur işçilerine kadınlardan dayanışma ziyareti

Baldur grevinin 21. gününde Ekmek ve Gül okuru kadınlar Baldur işçilerini ziyaret etti. Grevdeki işç...

Ekmeğin tadı, çayın demi, Baldur grevi

‘Elbette kolay değildir bu grev günlerinde ev geçindirmek, ama sen sevgili kız kardeşim, eşinin müca...

Van Tekstilkent’te emek veren kim?

Pandemi döneminde artan hijyen ihtiyacı nedeniyle dünya çapında yıldızının parladığı söylenen Van Te...