Van Tekstilkent’te emek veren kim?
Pandemi döneminde artan hijyen ihtiyacı nedeniyle dünya çapında yıldızının parladığı söylenen Van Tekstilkent’te işçiler için parlayan hiçbir şey yok!

Bertholt Brecht, okumuş bir işçiye “Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?” diye sorduruyor ve “Kitaplar yalnız kralların adını yazar” diye ekliyor. Brecht’in yıllar evvel sorduğunu bugün biz de soralım: Van Tekstilkent’te emek veren kim? Haber metinleri yalnız işletmelerin adını yazıyor. Yoksa bu elbiseleri dokuyanlar işletme sahipleri mi?

2020 yılının sonunda pek çok farklı haber sitesinde, Van’ın Tekstilkent ile tekstilin dünyadaki yeni üssü olmayı hedeflediğine dair haberler okuduk. Bu haberlerde 2017 yılında Van-Hakkâri karayolunda 300 dönümlük alana kurulan Tekstilkent’te doluluk oranının yüzde yüze ulaşması nedeniyle ikinci etap çalışmalarının devam ettiği söyleniyor. Elbette bu haberlerin hepsi Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın açıklamalarına dayandırılıyor. Varank açıklamalarında TekstilKent Projesiyle, terörden çok çekmiş bölgelerde gençlerin ve kadınların istihdamını öncelediklerini dile getiriyor. Bakan ayrıca pandemi öncesi işgücü maliyeti düşük bölgeleri tercih eden Avrupa ülkelerinin “hijyen endişesiyle” yönünü Türkiye’ye çevirdiğini ve bu ülkelerin taleplerinin kayda değer bir kısmını Van’ın karşıladığını da söylüyor.

Peki ne pahasına, nasıl karşılıyor Van bu “talepleri?” Bakan “terörden”, kadınları ve gençleri güçlendirmekten bahsediyor, sözleri haber sitelerinde manşet oluyor ama bu tekstilkentteki koşullardan elbette bahsetmiyor Varank. Biz anlatalım:

Geçen yıl DERİTEKS’te sendikalaştıkları için işten atılan Gündüz Nakış işçilerinin yaşadıklarına Evrensel Gazetesi aracılığıyla tanık olmuştuk. Bakan Varank, tekstilde kadın istihdamı oranının yüzde 68 olmasıyla övünüyordu, Gündüz Nakış’taki sendikalaşma sürecinde kadın işçilerin patronları tarafından “namus” kavramıyla sıkıştırılmasıyla, daha öncesinde de patronun tacizlere göz yummasıyla övünecek hali yok herhalde. Avrupa ülkelerinin “sağlık” endişesini karşılamak adına “Gelin gelin, bize gelin” diyenler, damar yolu aracılığıyla antibiyotik kullanması gereken tekstil çalışanı kız çocuğu antibiyotik dozlarını olması gerektiği gibi değil, iş yerinden alacağı izne göre ayarlayabiliyorken kimin sağlığının feda edildiğini biliyorlar elbette. O kız çocuğunun gittiği hastanedeki hemşire “Her gün yeni damar yolu açmayalım, enfeksiyon riskin artar” demesine rağmen kız çocuğunun “Tekstilde çalışıyorum ve kollarımı sürekli kullanmam gerekiyor, o yüzden her gün damar yolu açsanız da sorun olmaz” demek zorunda kalmasının ne kadar “sağlıklı” olduğunu anlatmaya gerek yok herhalde.

ÜÇ DÖRT AY BİN KÜSUR LİRA İLE GEÇİNMEYE ÇALIŞTILAR

Tekstil sektöründe “yeni üs olma yolundaki” Tekstilkent’i en iyi orada çalışan bilir. Bir kadın işçi “İnsanlar kötünün iyisi diyerek buralarda çalışmaya başladı. Bu yatırımlar işsizlik oranını il bazında nispeten düşürdü ama çalışma koşulları, saatleri, ücretleri, sosyal alanların varlığı, yokluğu ile hiç ilgilenilmedi. Bu noktada işletmeler herhangi bir denetime tabi tutulmadı” diyor. 2020 yılının mart ayından temmuz ayına kadar birçok tekstil fabrikası ya kapandı ya da üretime ara vermek zorunda kaldı. Bu süreçte üretim olmadığı için yalnızca belirli şartları taşıyan tekstil çalışanları kısa çalışma ödeneğinden faydalandı. Kadın işçi bu çalışma ödeneğinin bin 580 TL, ücretsiz izin ödeneğinin ise bin 100 TL olduğunu söylüyor ve “Yaklaşık üç dört ay boyunca bu ücretle geçinmeye çalışıldığı düşününce yaşanan ekonomik sıkıntının boyutunu siz düşünün” diyor.

Temmuz ayından sonra Tekstilkent’in durumunda büyük bir değişiklik olmadı. Pandemi sürecinden sağ çıkan işletmeler küçülme kararıyla açılmaya başladı. İşsizlik de işsiz kalma korkusu da arttı.

Van Tekstilkent’teki çalışma koşulları gösteriyor ki ne Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ne de işvereninin kaygısı “terörden çok çekmiş bölgelerde” işsizlik oranının düşürülmesi değil. İşveren, pandemi bitsin ya da bitmesin üretimden yapacağı kâr oranının yüzdelik dilimine, Bakanlık da ortaya çıkan istihdam yüzdesini politik argümanlarla nasıl kullanacağına bakıyor. İki cambazın ortaklaşa yazdığı bir metin bu. Eğer kalem çalışanların elinde olsaydı, tekstilde çalışan işçilerin durumunu özetleyen kadının dediği gibi hakları dikkate alınır, insan oldukları unutulmazdı. O zaman biz yalnızca Brecht’in sözünü ettiği kralların adını okumaz, kayaları asıl taşıyanların adını okuyabilirdik.

KADIN İŞÇİLERİN TERCİHİNİN ARKA PLANI: UCUZ, GÜVENİLİR, PAZARLIK GÜCÜ ZAYIF
Konuştuğumuz kadın işçi bize Tekstilkent’te neden kadın ve genç çalışan istihdamının daha fazla olduğunu, neden patronların kadınları “tercih ettiğini” şöyle anlatıyor: “Birçok işveren kadınların çalışma etiğinin daha güvenilir olduğunu, iş yapma ve üretimde kadınların daha seri olması bakımından daha fazla verim elde ettiklerini düşünüyor. Kaldı ki genellikle erkeklere oranla daha düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Ayrıca kadınların kavga, yaralama gibi olaylara dahil olmadıkları için sıkıntılı süreçler yaratma ihtimallerini de çok düşük görüyorlar. Ama kadınların tekstil sektöründe istihdamı artırılsa da bölgemizin bazı kesimlerinde kadınların çalışma hayatına dahil olması kendi emeğini ve ekmeğini elde etmenin güvenini yaşamaktan kaynaklanmıyor. Elbette bunu deneyimleyen kadınlar da var ancak ekseriyetle bir erkek olan baba için çalışıyorlar ve kazandıklarını da ona teslim ediyor ya da ona hesap veriyorlar. Ona itiraz edemediği gibi aldığı düşük ücret karşısında işverene de itiraz edemiyor, etse bile bu itiraz zayıf kalıyor. Hatta bazen kendi emeği ile ilgili pazarlığı işverenle baba gelip yapıyor. Genç nüfus olması da daha çevik ve verim almakla ilişkili, işsizlik oranını düşürmek ile ilgili bir kaygı değil elbette.”

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
‘Patronlar bizi belirsizlik içinde bıraktı’

CPS Otomotiv Tekstil fabrikasının işçileri Fidan ile Derya anlatıyor… Üç haftadır fabrikada üretim y...

Ne kadar böyle gider, nereye kadar dayanabiliriz?

Akşemsettin Mahallesinde yaşayan kadınlar en temel ihtiyaca bile erişmekte güçlük çekmenin, geçim de...

İşten atıldık, iffetsizlikle suçlandık, yılmadık!

Van’da 2011 depremi ardından 5 milyon liralık teşvik alan firmalardan Gündüz Nakış, kovid-19 salgını...