Mülteciler gidince şiddet azalır mı?
AKP’nin ürettiği yanlış politikaların sorumluluğu da sonucu da göçmenlere yıkılmamalı. Çözüm düşmanlığa düşmek değil, eşitsizlikleri ortadan kaldıracak bir mücadele hattından geçmektedir.

Son dönemde kadınlara yönelik artan saldırıları düşündüğümüzde bu süreç önce sahnedeki kıyafeti mevzubahis edilerek hedef alınan Gülşen’le başladı, ardından Melis Sezen’in giydiği kıyafetin “suç” olduğunun dile getirilmesiyle birlikte devam etti. Hayatlarımıza yapılan müdahalelerin geldiği düzeyi daha iyi gözlemliyoruz artık, hem siyasetçilerin üsluplarında, konuşmalarında hem kendi günlük yaşantımızda. Üniversitede bu konu hakkında konuştuğumuzda “Neden ne giyeceğimize karışıyorlar ki? Onlara neymiş bizim ne giydiğimiz, kimi ne alakadar eder?” diye soruyor kadınlar. Meselenin giydiğimiz şeylerin biçimlerine karar vermekten öte bir durum olduğunu ve aslında hayatlarımıza müdahalelerin uçsuz bucaksız olduğunu görmek açısından, festivallerin, konserlerin iptal edildiği bu süreçte Eskişehir festivalinin iptal edilme gerekçesinin fuhuş suçlaması, Melek Mosso’nun konserinin iptal edilme sebebinin halkı ahlaksızlığa teşvik etmek olduğunu görüyoruz. Gerici grupların muhafazakâr kadınları pantolon giymekle, sevgilileriyle yan yana olmakla suçladığı, muhafazakârlaşma yarışından başka bir şeye dönüşemeyecek ve hep “muhafazakârın” daha da “muhafazakâr” olması üzerinden yürüyebileceği bir süreç bu.

Türkiye’nin 2018 krizini hâlâ aşamadığı, ekonomisini bir türlü toparlayamadığı bu dönemde yoksulluğun gittikçe hırpaladığı insanların nefreti de öfkesi de sürekli başka yerlere çekilmeye çalışılıyor. Krizi; nefreti, ırkçılığı örgütlemeye çalışarak, kadınların alanlarını daraltarak kendi işlerine geldiği yöne sokmaya çalışıyorlar. Bir kadın tacize uğradığında yapan adam başka bir millettense bu öne çıkarılıyor. Bu söylemlerin gençler arasında karşılık bulmadığını söyleyemeyiz. Artan bu gergin havada, “Tacizler zaten var neden Afganları alıp daha çok artıralım?” diye soruluyor. “Afganlar gidince her şey çözülür” demiyorlar, buradaki tartışmaları hep şiddetin azalması üzerinden tartışılıyor. “Neden daha gerici bir ülkeden insanlar gelsin?” denirken “gelenlerin çoğunluğunun erkek olması”nın dikkatlerini çektiğini ifade ediyorlar.

ÖFKEMİZİN HEDEFİ SAPTIRILIYOR!

Artan şiddet, ülkelerin pazarlık konusu olan göçmenler için öylesine “gelsinler, gitsinler” diyerek çözülecek gibi görünmüyor. Mülteciler için hayatlarına nasıl devam edeceklerine uluslararası anlaşmalarla karar verildiği, devletlerin mülteci kaçakçılığına göz yumduğu durumda “geri gidin” demenin bir gerçekliği olmadığı gibi kişisel alanlarımıza dahi müdahalenin boyut değiştirdiği böyle bir dönemde yalnızca öfkemizin yönünü saptırıyor. Bizim hayatımızı korumak isteyenlerin entegrasyon politikalarını uygulayıp bu sorunu minimuma indirmek yerine eşitsizliği derinleştirdiklerini, kadın haklarına daha çok saldırdıklarını görmek gerekiyor.

Arkadaşlarımızla bunları tartıştığımızda çoğunluğun emperyalist bir savaşın sonucu olarak ya da göçmen emeğin ucuz olması nedeniyle ülkelere alındığına ikna oluyorlar. Yaşanan münferit olaylara bilenerek bu konuda inatlaşanlar ise tartışmalarımıza hak vermenin yanında gitmelerinin yine de kendilerini daha rahat ettireceği, en azından “tehlikenin azalacağını” ileri sürüyorlar. Bu çerçevede, hayatlarımızdaki tehlikeleri bitirmek üzerinden değil, azaltmak üzerinden yürüyen bu fikirler bireysel çözümlere varabiliyor.

BİLİYORUZ AMA BİLMEK YETMİYOR

Söylenenlere, yapılanlara şaşırmıyor artık kimse, biraz küfür edip geçmeye ya da dalga geçmeye varıyor konu. “Erken evlenin” diyen bakana “Oldu hemen evleniriz “cevabı veriliyor, kıyafetlere laf atılınca “sana ne”ler havada uçuşuyor. Söylenenlere genç kadınların kulak asmadığı, karşı çıktığı aşikâr, ancak hayatlarımızı savunmak yalnızca “Sana ne, ona ne, gitsinler” diyerek mümkün olmuyor. Bizlerin öfkesi arttıkça onların da yaptırımları artıyor. “Zaten yaparlar, yapacaklar, AKP işte...” denerek başlanan konuşmalarda AKP bunu neden yapıyor, ilerleyen süreçte bizi ne bekliyor sorularına cevaben bir şeyler söylediğimizde; “Biz zaten bunları biliyoruz” tepkisi geliyor karşımızda. “Biz zaten kadınlara yönelik saldırıların arttığını görüyoruz, yaşıyoruz, AKP bunları yapıyor biliyoruz, bir şeyler yapmalı biliyoruz…”

Bir şeyleri biliyoruz, yaşıyoruz zaten de bilmek tek başına yetmiyor değiştirmeye…

Öfke bir yerlerden patlak veredururken günlük hayatlar ise bıkkınlık dolu. Hiçbir sıfata ait olmamak, kendi ayakları üstünde özgürce yaşamak profiliyle birlikte şekilleniyor tepkiler. Kimi zaman bu bıkkınlık tartışmalarımızı çok zorlaştırıyor, çoğu kişide tartışmadan kaçma boyutuna varıyor. Kimi zaman da bir atılganlık getiriyor. Ancak “Yeter” çığlıkları artık daha yüksek, günlük yaşantımızda kadınların çoğu şeye artık daha fazla itiraz ettiğini görebiliyoruz. Şiddete, tecavüze ses çıkarmak temelinde bütün tartışmalar. Gerek “göçmenleri yollarken” de gerek “AKP gitsin” derken de düzeltmek istiyor kadınlar artık hayatlarını. Temel istek bu.

EŞİTSİZLİĞİ ORTADAN KALDIRALIM
Bizim davalarımızda yanlı karar veriliyorken, eski bakanlar çocukları yaşındaki kadınların kıyafetleri hakkında utanmadan yorumlar yapabiliyorlarken, özel hayatlarımıza, giyim kuşamımıza ne yiyip ne içeceğimize dahi karışılıyorken tartışacak çok meselemiz var ama bu meselenin devletlerin politikaları sonucu olduğunu görmek lazım.
Altını çizmekte fayda var. AKP’nin ürettiği yanlış politikaların sorumluluğu da sonucu da göçmenlere yıkılmamalı; bizzat milyonları kontrolsüz, entegre etmeden ülkeye alan AKP’nin kendisi…
Bu süreç çoğu kadının söylediği gibi biz kadınlar için bir sorun teşkil edebilir. Ancak çözüm göçmenler üzerinden ırkçılığa varan düşmanlığa düşmek değil, eşitsizlikleri ortadan kaldıracak bir mücadele hattından geçmektedir. Şimdi; itirazımıza yol açan temel sebebe karşı yükselen çığlığı birleştirme, kaynağına yöneltme zamanı…
Görsel: Freepik
İlgili haberler
Esenyalı’da kadınlar mülteci meselesini tartıştı:...

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği çağrısıyla bir araya gelen kadınlar, Göç Araştırmaları doktora öğre...

Mülteci Köprüsü: Van

Binbir umutlarla çıkılan yolculukların bazen bir geçiş noktası, bazen de son durağı olan Van'ın mült...

Bir odaya sıkışan yaşamlar: Mülteci kadınlar ne ya...

Mülteci kadınlar Ekmek ve Gül'e mültecilere karşı körüklenen öfkenin, artan ırkçı söylemlerin yaşaml...