‘Şanslı azınlığın’ ödediği yüksek nafakalar toplumu temsil etmiyor
Sadece boşanmak bile kadını toplumsal olarak birkaç sınıf aşağı iterken, nafakanın elinden alınmak istenmesinin amacı kadının evlilik içinde söz sahibi olmasını engellemek ve erkeği daha üstün kılmak.

Kadın haklarına saldırı kapsamında bu kez de kadınların boşanmanın yarattığı yoksulluk sebebiyle eski eşlerinden aldığı nafaka hedefte. Nafakanın hedef tahtasına konmasının en önemli gerekçesi ise “süresiz” olması ve nafaka ödeyen tarafta bu “süresiz”liğin mağduriyet yarattığı söylentisi. Bu tartışma sadece bireysel hikâyeler etrafında şekilleniyor ancak bu bireyselliğe rağmen tasarlanan yasa, boşanan tüm kadınları kapsıyor. Taslağın sahibi olan parti, yürürlükteki yasanın anayasaya aykırı olduğunu iddia ediyor. Peki, nafaka yasası gerçekten süresiz mi ve tek örneği Türkiye mi? Nafakanın konu olduğu kanun gerçekten anayasaya aykırı mı?

NAFAKA İLE HAYATI DEVAM ETTİRMEK İMKÂNSIZ
Türk Medeni Kanununun 175. maddesi “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” diyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; yoksulluğa düşecek tarafın cinsiyeti belirtilmemiş. Dolayısıyla boşanmadan dolayı yoksulluğa düşen taraf erkekse, onun da nafaka talep etme hakkı var. Toplumsal roller ve erkeğe yüklenen toplumsal sorumluluklar nedeniyle erkekler genelde nafaka talep etmese de bunun önünde yasal bir engel bulunmuyor. “Maddi gücü oranında” nafaka istenebileceği ifadesi ile de, iki taraf da yoksulsa nafakanın söz konusu olmadığı belirtiliyor. Bağlanan nafaka ise ‘maddi güç’ oranında. Yani astronomik rakamlar söz konusu değil. Medyada yer alan manipülasyon amaçlı haberlerdeki yüksek miktarları ödeyen kişilerin geliri de yüksek ve bu kişiler toplumun genelini temsil etmiyor.

Tüm dünyada, yeni yasalar yapılırken toplumun genelinin sorunları ve istekleri göz önünde bulundurulur. Yasalar tek kişi veya gruplar için düzenlenemez. Dolayısıyla astronomik nafakalar ödeyen “şanslı azınlık” için yasaların değiştirilmesi söz konusu olamaz. Ülkemizde genelde ödenen nafaka miktarları 300 ile 600 lira arasında değişiyor ki bu miktarlarla bir kadının bırakın zenginleşmesini hayatını devam ettirmesi dahi beklenemez.

YASA HER İKİ TARAFI DA KORUYOR
Peki, yasada yer alan ve birçok platformun kurulmasına ön ayak olan “süresiz” ibaresi ile gerçekten ömür boyu nafaka mı kast ediliyor? Bu noktada yasanın değişmesini isteyenlere ön ayak olan medya tarafından yapılan ciddi manipülasyon söz konusu.

Türk Medeni Kanununun 176. maddesi nafakanın hangi koşullarda kalkacağını açıkça belirtiyor: “...maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.”

Alacaklı taraf, devletten sosyal yardım alıyorsa, kira geliri, yeterli taşınmazı ya da yabancı bir ülkeden geliri varsa, çalışmasa ve maaşı olmasa dahi sigortalıysa da nafaka söz konusu olmuyor. Alacaklı taraf eğer meslek sahibiyse ve kendi isteğiyle çalışmıyorsa nafaka mahkeme hükmüyle kaldırılabiliyor. Ayrıca alacaklı taraf haysiyetsiz bir hayat sürüyorsa, mesela sürekli kumar oynuyorsa da nafaka alamıyor.

Yasayı tek bir madde ile değil, bütün olarak incelediğimizde hem alacaklı, hem de nafaka ödeyen tarafı koruyan; istismara kapalı bir yasa görüyoruz. Nafaka ödeyen taraf herhangi bir suiistimal durumunda iptal davası açabiliyor. Medyada yer alan ve yasanın içeriğiyle uyuşmayan söylemler ise algı yaratma amaçlı görünüyor.

ANAYASAYA AYKIRI DEĞİL
Bu kanunun anayasaya aykırı olduğu iddiası ise tamamen dayanıksız. 2011 ve öncesinde Aile Mahkemesi hakimlerince açılan anayasaya aykırılık davaları Anayasa Mahkemesi tarafından düşürüldü.

Ve elbette yasalarında nafaka için “süresiz” ibaresi geçen tek ülke Türkiye değil. Hindistan ve Amerika’da da yasalar benzer. Hatta Amerika’nın bazı eyaletlerinde nafaka ödeyen taraf çalışmazsa ve sosyal yardımlarla hayatını devam ettirse dahi karşı tarafa ödemeyi devam ettirmek zorunda.

Tüm bunların dışında her ne kadar istisnai olsa da, nafaka miktarları cüzi olduğu ve bu miktarlarla kadının yaşamını devam ettirmesi imkânsız olduğu için kadın, ilerleyen dönemde ya çalışmak ya da yeniden evlenmek zorunda kalsa da, erkeğin uzun dönemler nafaka ödediği örnekler de var. Bu durum nafaka borçlusu olan taraf için bir mağduriyet yaratabilir elbette. Tam bu noktada sorulması gereken soru “Meclise sunulmaya hazırlanan yasa tasarısı bu mağduriyeti gidermeyi mi amaçlıyor ve yeterli mi?”

HUKUK KURALLARI DİN İLE TEMELLENDİRİLMEYE ÇALIŞIYOR
Bu soruya yanıt vermek için kadın hakları alanındaki uygulamalara, kadının sosyal ve hukuki alandaki statüsüne göz atmak şart. Ülkemizde özellikle son 20 yılda kadın haklarındaki gerileme ve hukuken dayanağı olmayan uygulamalara bakıldığında bu yasa taslağının mağduriyet gidermek için hazırlandığına inanmak güç. Taslağı meclise sunmaya hazırlanan MHP Milletvekili Sefer Aycan’ın Euronews’e verdiği röportajdaki “İslam hukuku açısından baktık, İslam’da süresiz nafaka yok” sözleri bir gerçeği ortaya koyuyor. Hukuk kurallarının din ile temellendirilmeye çalışılması ve bunun açıkça ifade edilmesi hali hazırda yönetimin ve yasa koyucuların kadın haklarına bakışını özetliyor.

KADININ EVLİLİKTEKİ SÖZ HAKKI ELİNDEN ALINMAYA ÇALIŞIYOR
Toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından 149 ülke içinde 130. olan ülkemizde; kadınların özellikle boşandıktan sonra maruz kaldıkları baskı, ‘dul’ damgası, dışlanma, boşanmadan sonra maruz kalınan cinsel tacizler 2020’li yıllara yaklaşırken ne yazık ki hâlâ yaygın. Boşanan kadınların bu baskılara maruz kalmamak için evlilik yüzüklerini çıkarmadıklarına çoğunuz tanık olmuşsunuzdur. “Nasılsa açık kapı” gibi çirkin tabirler de ne yazık ki hiç yabancı değil. Sadece boşanmak bile kadını toplumsal olarak birkaç sınıf aşağı iterken, nafakanın elinden alınarak yoksullaştırılmaya çalışılmasının amacı; kadının evlilik içinde söz sahibi olmasını engellemek ve erkeği kadına karşı şiddet ve aldatma gibi durumlarda dahi üstün kılmaktan başka bir şey olamaz. Evlilikte kadının sadece maddi olanaksızlıklardan dolayı söz sahibi olamaması demek, mutsuz bir evliliğe mahkûm olması ve boşanamaması anlamına gelir.

TOPLUMUN NABZI YOKLANIYOR
Kanaatimce burada ortadan kaldırılmak istenen zaten yetersiz olan nafaka miktarları değil. Zaten oldukça zor edinilen haklara saldırı ve psikolojik eşiğin zorlanması. Yasa tasarısının uzun zamandır meclise sunulmaması ve toplumun nabzının yoklanması da bunun kanıtı niteliğinde. Toplumun boşanmış kadına yaşama şansı tanımadığı ülkemizde kadınların yasalarla korunması zaruridir. Ülkemizde sosyal haklar noktasında ciddi reformlara ihtiyaç duyulurken kazanılmış hakların yasa yoluyla değiştirilmesi kabul edilemez.

İlgili haberler
‘2019’u kadınlar sırtlayacak’ öngörüsü doğru çıktı...

2019’da kendini gösteren toplumsal itirazı kadınlar sırtlandı! Ama Erdoğan’ın beklentisi yerine gelm...

‘Benim Mutlu Ailem’ yalanı

Manana herkes gittikten sonra ev halkına evden ayrılmak istediğini söyler. Aile için adeta kıyamet k...

Mobbing kadın işçilere hayatı dar ediyor

Çeşitli işkollarında çalışan kadınlar, işyerlerinde karşılaştıkları mobbingi ve bunun hayatlarını na...