AKP’li kadınlar krizin faturasını ödemekten ve kriz fırsatçılığından şikayetçi
AKP'li kadınlarla sohbetimizin gösterdiği çok önemli şeyler var; Kadınlar yaşamlarından memnun değil, krizin faturasını ödemekten bıkmış ama çözümü de kendinde görmüyor.

Daha önce AKP’ye oy verdiğini bildiğimiz 3 kadınla bir masanın etrafında buluştuk. İkisi 30’lu yaşlarının başındaki ev kadını olan Nimet ve Melek, diğeri ise 40’lı yaşlarında yıllarca eşinin ve ailesinin baskısından dolayı çalışamamış ama son 2 yıldır çalışmaya başlamış olan Elif. Sohbetimiz, günlük koşturmacalar, çocukların okulları derken dönüp dolaşıp ekonomik gidişata geldi. “Kışlık hazırlık yapabildiniz mi” diye sorduğumda üçü de olumsuz cevap verdi. Bu yıl pek çok kadın gibi onlar da hiçbir şeyin ucuz olmamasından dolayı kışa hazırlık yapamamışlar. Nimet, “Biz yine şanslıyız köyden annem her şeyimizi gönderiyor” diyor.

Nimet'in eşi otomotiv yan sanayisinde büyük bir fabrikada çalışıyor, son zamanlarda fabrikadan birer ikişer işçi atıldığı haberleri geliyor. Nimet de bu haberi doğruluyor; “70 kişinin atıldığı söyleniyor, her an her şey olabilir tabii. Biz de tedirginiz bir de yılın son ayları vergi dilimine girdik, maaştan geriye bir şey kalmıyor.”

‘KRİZ YOK DEMEK ANLAMSIZ’
Elif'in eşi emeklilikte yaşa takılanlardan. Eşi doldurması gereken prim gün sayısının üstüne çıkmış ama buna rağmen emekli olmasına daha 8 yıl var. Meclise verilen yasa teklifinin MHP ve AKP'nin oylarıyla reddedilmesine eşinin çok kızdığını söylüyor. Hatta eşi oylamanın yapıldığı gece Facebook hesabından bolca milletvekillerini eleştiren yazılar yazmış. “Peki sence memlekette gerçekten kriz var mı” diye soruyorum. “Her şey bu kadar pahalanmışken kriz yok demek anlamsız” diyor ama AKP’nin seçim meydanlarında kalıp olarak kullandığı cümlelerle devam ediyor sözlerine; “Biz daha kötü günleri de yaşadık yağ, gaz kuyruklarında bekledik. Benim genç kızlık dönemimde Türkiye daha büyük krizler de yaşadı.”

Sohbetimiz ilerledikçe bu krizin nedenleri ve faturasının kime kesilmek istendiği konusunda hemfikir olmaya başlıyoruz. Çünkü Elif kendi çalıştığı iş yerindeki patronunun krizi nasıl fırsata çevirdiğini çok net görüyor. Bir fabrikanın kantininde yeni işe başladığını, kantine aldıkları ürünlerin zamlandığını ama daha zamlar gelmeden işverenin bolca stok yaptığını ve zamlanmış gibi o ürünleri işçiye daha pahalıya sattığını söylüyor. Patronun bir taraftan ekonomik krizden yakınırken bir taraftan da kendisine sıfır model bir araba aldığını söylüyor. Elif'in eşi de yakın zamanda çalıştığı iş yerinden çıkartılmış, okula giden iki çocuklarıyla birlikte çok zor bir sürece girdiklerinin farkında.

EK İŞ OLMADAN GEÇİNMEK MÜMKÜN MÜ?
Sohbet boyunca çok konuşmayan ama söylediğimiz her şeyi başıyla onaylayan Melek son seçimlerde duyduğu tepkiden dolayı AKP'ye oy vermediğini daha önceki bir sohbetimizde söylemişti. Onun da eşi 12 yıldır bir atık fabrikasında çalışıyor, kredi çekerek ev aldılar. Eşi hem fabrikada çalışıyor, hem de ek işlere gidiyor. Başka türlü geçinmenin mümkün olmadığından bahsediyor, kredinin bitmesine daha 10 yıl var. Eşinin yıllardır hiç yıllık izin kullanmadığını, hiç ailecek tatile gitme gibi bir şanslarının olmadığını söylüyor.

BU DÜZENİ DEĞİŞTİRMEKTEN BAŞKA ÇARE YOK
Bu 3 kadınla sürdürdüğümüz sohbetin bize gösterdiği; geçtiğimiz dönem AKP'ye oy veren kadınların bazı noktalarda kırılmalar yaşadıkları. Zenginlerin, patronların yaşamında kötüye giden hiçbir şey olmadığının ama kendilerinin bir belirsizlikle karşı karşıya olduklarının düne göre daha farkında olduklarını söyleyebiliriz. İktidarın eskiye bulunduğu atıflar (yağ,gaz kuyrukları, yazar kasa fırlatma olayı) hala bir karşılık bulsa da çarşıda pazarda ya da işyerinde karşılaşılan tablo; geçmişi değil bugünü ve yarınları tartışma ihtiyacını bu kadınlarda da doğuruyor. Kısacası “Kriz mriz yok, dış güçlerin oyunu” söylemleri beklenen etkiyi yaratmamış gibi gözüküyor.

Krizden etkilendiklerini kabul ederken, krizden çıkış noktasına dair somut önerileri yok çünkü bu durumu yönetenlerin değiştirmesi gerektiğini düşünüyorlar. Gidişatı değiştirmek için kendilerini bir özne olarak görmeseler de en büyük silahlarının iktidarı sandıkta cezalandırmak olduğunu düşündüklerini de açıkça belirtiyorlar. 

Kadın dayanışma derneği olarak ekonomiyle ilgili gerçekleştirdiğimiz etkinliğimizin duyurusunu yaparken de bu durumu fark ediyoruz. Kadınlar hiç olmadıkları kadar tepkililer, yaptığımız etkinlik için bizi takdir ederken bir taraftan da harekete geçmek, yan yana gelmek için düne göre daha temkinliler. Bu tablonun kolay kolay değişmeyeceğini, “Biz ne dersek, ne yaparsak yapalım bir etkimizin olmayacağını” düşünüyorlar. Sanıyorum ki karşı karşıya olduğumuz tablo bizlere de kadınları yan yana getirebilmek için düne göre daha çok çaba harcamamız gerektiğini gösteriyor. Bir taraftan da iktidarın geçmişe vurup, “Siz bugünlere şükredin” söylemlerine karşılık; tarihte kadınların birlikte attığı her adımda neleri değiştirebildiğini anlatmamızın önemini de gösteriyor. Yani “Biz ne dersek , ne yaparsak yapalım bir şey olmuyor” umutsuzluğunu umuda çevirmek, “olur” kısmının ısrarına sarılmak ve değiştirebilme gücümüzün farkına varmak gerekiyor. Çünkü asıl dünya durdurduğu yerde değişmiyor. Durduğu yerden memnun değilsek değiştirmekten başka çare de yok.

İlgili haberler
‘Ekonomik kriz demek kadınları erkeğe bağımlı kılm...

‘Ekonomik kriz, kadının istihdamda yer bulamaması, kadını eve, erkeğe bağımlı kılarak emeğinin sömür...

Kadınların krizi derinleşiyor

Ekonomideki hareketlilik kadınları nasıl etkiliyor? Nasıl bir çözüm, nasıl bir talep ortaya koyulmal...

‘Kriz yok’ diyenlere tekstil işçisi kadınlar öfkel...

Tekstil işçisi kadınlardan ‘kriz yok’ diyen hükümete tepki: Biz maddi sıkıntılar çekerken siz şaşalı...