Atışkan Alçı işçilerinin eşleri: ‘Haklarını alana kadar grevin destekçisiyiz’
Atışkan Alçı işçilerinin grevi 3 haftayı aşkındır devam ediyor. Grev süresince eşlerini her türlü destekleyen Buket, Ayşe ve Nermin yaşadıklarını Ekmek ve Gül'e anlattı...

3 haftayı deviren Atışkan Alçı işçilerinin grevi kararlılıkla devam ederken, fabrikadaki sendikalaşma sürecinin aktörlerinden olan ve şimdi de sendikada temsilcilik görevlerini üstlenen işçilerin eşleriyle onların penceresinden yaşanan sürecin nasıl göründüğünü konuştuk.

Buket, Ayşe ve Nermin eşlerinin sendikada örgütlenme kararını aldıkları ilk günden beri onların en büyük destekçilerinden. Gerek örgütlenme süreci, gerek toplu sözleşme süreci ve gelinen noktada grev süreci boyunca çok yoğun günler yaşamışlar. İşçilerin en zor, en yoğun zamanlarında maddi, manevi tüm imkânlarıyla hep bu güçlü kadınlar yanlarında olmuş.

‘HER CEREMEYİ BERABER YAŞIYORUZ’

Buket söze Atışkan Alçı işçilerin çalışma koşullarının ne kadar ağır olduğunu anlatarak başlıyor. “Eşlerimiz çok düşük ücretlere, meslek hastalığı riski yüksek bir işte, hiçbir sosyal hakları olmadan çalışıyorlardı. Kaç yıllık işçilere patron bayramdan bayrama bir kutu çikolata dışında hiçbir destekte bulunmuyordu. Bayram parası, çocuk parası, doğum parası vesaire gibi hiçbir ek destek yoktu. Tüm bunlara rağmen buradaki işçiler hiçbir zaman işlerini aksatmadılar. Buradaki işçilerin çoğu uzun zamandır çalışan işçiler. İşlerini Layıkıyla yapmıyor olsalardı bunca zaman çalışamazlardı herhalde. Demek ki işveren işçilerinden memnundu. Ama ne zamanki işçiler hakkını istemeye başladı, patron da işçileri kötülemeye başladı. Bu inandırıcı değil tabii. Bizler de tüm bunları eşlerimizle beraber yaşadık. O yüzden tabii ki en başından beri onları her açıdan destekliyoruz. Biz açlıktan ölmeyiz. Bir yolunu buluruz. Zaten eşimin buradan aldığı maaşla geçimimizi sağlamanın imkânı yoktu. Sürekli ek gelir getirici işler yapmak gerekiyordu. Ben de çalışıyorum zaten. O yüzden biz vazgeçmeyeceğiz. Ailelerimiz de destekliyor. Zaten afakî şeyler istemiyor işçiler. Sonuna kadar direneceğiz; ister bir gün sürsün bu grev, ister altı ay, ister bir sene… Bizim için hiç fark etmez. Haklarını alana kadar sürsün direniş istiyoruz. Çünkü eve yorgun argın, toz içinde gelen eşlerimizi biz biliyoruz, her ceremeyi beraber yaşıyoruz.”

Nermin 4 yıldır evli ve hiç çalışmamış. Sadece eşinin Atışkan’dan aldığı maaşla yaşamanın çok zor olacağı öngörüsüyle çalışmamasına şaşırıyorum. Nermin alıyor sözü sonra. “Geçinemezdik elbette, eşimin ailesiyle yaşıyor olmasaydık” diyor. “Aileyle yaşamak zor olmaz mı, zor tabi. Kendi düzenimiz, kendi evimiz olamadı. Ama mecburuz. Başka türlü geçinemeyiz. Bu halde bile çok zorlanıyoruz. Kendi evimiz olsun isterim ama ev fiyatları, kiralar uçmuş. Nasıl ayrı eve çıkalım. Ailemizin desteğiyle yaşıyoruz. Bu maaşlarla geçinmek çok zor. Grevden sonra şartlarımız biraz daha düzelir inşallah, o yüzden ben de sonuna kadar destekliyorum direnişi.” Nermin’in çocuğu yok henüz, çocuk düşünmesi için yaşam koşullarının düzelmesi gerektiğini düşünüyor. Bu koşullarda çocuk dahi düşünemiyor.


‘KRİZ VAR DİYORLAR AMA KRİZ DE HEP FAKİRE VAR’

Ayşe ise üç çocuk annesi. Özel bir hastanede destek personeli olarak çalışıyor. Onun da çalışma koşulları çok ağır. Ama okul çağında üç çocuk yetiştirebilmek için eşinin de kendisinin de çalışması şart. “Uzun saatler çalışıyorum ben de. 14-16 saatleri bulduğu oluyor. Eşimle birimiz gündüz vardiyasındaysa diğerimiz gece de olacak şekilde çalışıyoruz hep yıllardır. Birbirimizi görmüyoruz bile. Çocuklarımızın geleceği için buna katlanıyoruz. Tek maaşla geçinmek imkânsız artık. Yaklaşık üç bin lira kira veriyoruz. Zaten eşimin maaşının yarısından çoğu kiraya gidiyor. Koşullar zor da olsa çalışmak zorundayım. Hayat çok pahalı.”

Konu hayat pahalılığına geldiğinde Buket temel tüketim maddelerinin fiyatlarının ne kadar yüksek olduğundan bahsediyor. “Domatesin, patatesin fiyatını görünce artık inanamıyorum. Eskiden bu zamanlarda kışlık hazırlardık hep. Şimdi mümkün değil. Akşam yemeğini çıkaracak malzemeyi zor alıyoruz. Çocukların okul masrafı, doğalgazı, elektriği, ay sonu zor geliyor. Kriz var diyorlar ama kriz de hep fakire var. Zengin daha zengin oluyor” diyor. Nermin ise hayat pahalılığından dolayı artık sosyal bir yaşamları kalmadığından yakınıyor. “Eskiden en azından arkadaşlarımızla bir çay, kahve içmeye çıkardık. Şimdi onlar da ateş pahası. Evden çıkamıyoruz.”

‘TATİLE GİDECEK BENZİNİ BİLE KARŞILAYAMAYIZ’
Lafı lafı açarken konu tatile geliyor, malum mevsim yaz, gerçi grev de var ama yine de tatil planları olup olmadığını merak ediyorum. Ayşe; “Bu fiyatlarla ne tatili? Mümkün mü? Yirmi, yirmi beş bin lira sırf otel fiyatları tutar, biz otele gidecek benzini bile karşılayamayız” derken, Nermin; “En son balayına gittik işte, bir daha tatil falan yapamadık” diyor. Buket ise; “Bu sene grev var tabi tatil planımız yok ama geçen sene de yoktu tatil planımız, tatil bize lüks” diyor.
BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ

Tıpkı Atışkan alçı işçileri gibi eşlerinin, çocuklarının, ailelerinin de direnişlerine inancı tam. Yaşam koşullarının ağırlığı karşısında “Hele şu grevi bir kazanalım da” diyerek başlıyorlar söze hep. Birlikte olmanın, birlikte daha güçlü hissetmenin tadına varmışlar. Grev sürecinde bir aile gibi olmuşlar. Bayramda bile aile ziyaretlerinin akıllarına bile gelmediğini, çadırda hep beraber kahvaltı yapmanın keyfini nasıl yaşadıklarını anlatıyorlar uzun uzun. Direnişlerinin kazanımla sonuçlanmasının tüm işçi sınıfının kazanımı olacağını da biliyorlar. Kamuoyundan destek bekliyorlar o yüzden. Birleşe birleşe kazanacağız çünkü, çok inanıyorlar.