CŞMD: Toplumun her kesimi çözümün bir parçası olmalı
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneğinden Şehlem Kaçar, şiddetin ne olduğunu ve şiddetin azalması için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini anlattı.

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, “Öyle Değil Böyle” isimli cinsel şiddete dair bilinen mitler yerine gerçekleri koymayı hedefleyen bir kampanya başlattı. 25 Kasım’a giderken, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneğinden Şehlem Kaçar’la konuştuk. Şehlem Kaçar, cinsel şiddete maruz bırakılanın suçlu olmadığını failin suçlu olduğuna ve herkesin cinsel şiddet faili olabileceğine dikkat çekerek “Cinsel şiddetin azalması için toplumun her kesimi çözümün bir parçası olmalı” dedi.

‘HAYATTA KALANIN HAKLARI İHLAL EDİLİYOR
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği olarak cinsel şiddete karşı bir kampanya başlattınız. “Öyle Değil Böyle” kampanyası… Nedir bu kampanya, kısaca tanıtabilir misiniz bu kampanyayı?
Cinsel şiddeti ortaya çıkaran birtakım mitler var toplumda. Bu mitlere, “doğru bilinen yanlışlar” diyoruz, şiddet alanında çalışırken. Aslında şiddeti bazı teorisyenler üçe ayırıyor; “kültürel şiddet, yapısal şiddet, doğrudan şiddet var” diyorlar. Doğrudan şiddet örneği olarak tecavüzü gösterebiliriz ya da kadın cinayetleri de diyebiliriz. Buna trans veya natrans kadın cinayetleri de diyebilirsiniz. Yapısalda bunlar nasıl destekleniyor? Cezasızlıkla sonuçlanan mahkemelerle destekleniyor aslında. Kültürel şiddette bizim gibi cinsel şiddet alanında çalışan veya şiddet alanında çalışan derneklerin asıl değiştirmeye çalıştığı bu.

Ataerkil kültürden beslenen birtakım algılar var toplumda. Doğru bilinen yanlışlar diyoruz bu mitlere. Bunlar nasıl oluyor? Mesela ‘mağdur suçlayıcılık’ dediğimiz bir kavram var. Bu mitlerde diyorlar ki mesela “Koskoca profesör yapmış olamaz.”, “Kıyafeti nedeniyle olmuştur.”, “O saatte orada ne işi vardı?”, “Gece dışarı çıkmasaydı.”, “İçki içmiş, alkollüymüş zaten.”, “Tanıklarla fotoğraf çektirmiş, gülümsemiş.” Şule Çet davasında gördüğümüz gibi bir algı yaratılıyor sürekli maruz bırakılanın suçu olduğuna dair bu cinsel şiddet olaylarını. Biz bu yanlış inanışlara karşı gerçek olanı koymaya çalıştık. Yani “Cinsel şiddet, yalnızca failin suçudur, maruz bırakılanın suçu değildir.” dedik. “O koskoca profesör yapmış olamaz,” kalıbının karşısına “Herkes cinsel şiddetin faili olabilir” dedik. Kişinin statüsü, sosyoekonomik durumu, akademik kariyeri, medeni durumu...

Bunların örneklerini de görüyoruz sanat dünyasında da. Cinsiyeti, cinsel şiddetin uygulayıcısı olmadığı anlamına gelmiyor. Tüm toplumu ilgilendiren bir sorunun medyada mesela yaygın olarak kullanılan kalıplar üzerinden derlemeye çalıştık. Posterlerde kullandığımız afişlerde “O saate orada ne işi varmış?” sözü veya “Su testisi yolunda kırılır” gibi sözler var medyada yer alan. Onların hepsini medyadan aldık aslında çünkü kültürel şiddet dediğimiz toplumsal algının, medyada temsil edildiğini çok net görebiliyoruz. “Kadın dediğin edepli giyinecek.” yazıyor bir afişimizde. Onu bir köşe yazarı söylemişti mesela. Ya da “Koskoca profesör yapmış olamaz” diye bir cümleyi yine bir medyada birtakım insanlar söylemişti.

Medyanın burada yarattığı toplumsal algı çok önemli çünkü yanlış inanışları tekrar yayıyor ve aslında hayatta kalanın hakkını ihlal ediyor bir yandan da. Şule Çet haberlerinde gördüğümüz gibi bir algı yaratıyor ve bu algı yargıyı etkiliyor

MÜCADELEYİ BİRLİKTE BÜYÜTMEK…
Ünlü isimler de destek verdi bu kampanyaya, bunun kampanyaya ne gibi etkisi, artısı oldu?
Toplumda bir etki yaratabilecek kişilerle çalışmak istedik. Zaten çalıştığımız isimler cinsiyet eşitlikçi bir bakış açısına sahip oldukları için, zaten bu konuda söz ürettikleri için ve hak ihlallerine karşı tepki gösterdikleri için bu isimleri seçtik. Mesela Berrak Tüzünataç hakkında GQ Magazin dergisi bir başlık atmıştı giydiği kıyafet gerekçesiyle: “Berrak Tüzünataç'ın davetkar, beyaz stili.” Mesela bu, tecavüz kültürünün beslediği bir cümle kalıbı.

Berrak Tüzünataç orada çok güzel bir cevap vermişti. Biz de bunu tabii ki medyadan gördüğümüz zaman bizim de mücadelemizi büyütecek bir isim olduğunu düşündük. Bu toplumsal dönüşümün bir parçası olmak önemli…

Kendileriyle birlikte çalışmak bizim yapmak istediğimiz bir şey oldu. Onlar da rol aldıkları için bu toplumsal dönüşümün bir parçası olduklarını ortaya koyuyor. Aslında birlikte de öğrendik bu mesajları konuşarak. “Sizce hangi mesaj vermemiz burada doğru olur?” “Biz bu perspektiften bakıyoruz. Siz ne söylemek isterdiniz?” gibi sorular sorduk ve gerçekten onlarla beraber interaktif bir şekilde bu kampanyayı oluşturduk.



YANLIŞ İNANIŞLARA HEPİMİZİN ‘DUR’ DEMESİ GEREKİYOR

25 Kasım’a giderken Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği olarak ne söylemek istersiniz, şiddetin azalması için nasıl bir yol izlenmeli?
Cinsel şiddetin azalması için toplumun her kesiminin çözümün bir parçası olması gerekiyor. Nasıl çözebiliriz? Toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinde düşünerek çözebiliriz cinsel şiddeti. Çünkü cinsel şiddet güç ilişkileriyle ilgilidir. Aslında hayatımızın her alanında bu şiddet seçimini görüyoruz.

Bu tecavüz kültürü sonucu toplumda o içselleştirilmiş olan yanlış inanışlara hepimizin “dur” demesi gerekiyor ki bu şiddet seçimini azaltabilelim veya ortadan kaldırabilelim. Siyasetçilerin açıklamaları çok önemli burada ve yargıdaki şu anda olan tartışmaları önemli görüyorum.

Mesela nafaka hakkının kadınların elinden alınmaya çalışılması veya İstanbul Sözleşmesi’ne karşı bu kadar büyük tepkilerin olması, 6284 Sayılı Yasa’nın “nasıl daha iyileştirilebilir, uygulamada nasıl düzeltmeler yapabiliriz” diye düşünüleceğine bu yasanın ortadan kaldırılmaya çalışılması veya bu yasa doğrultusunda sanki kadınlar yanlış yapıyormuş gibi lanse edilmeye çalışılması tabii ki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini körükleyen şeyler oluyor.

Eril şiddete odaklı şiddeti, aileye yönelik tehdit olarak algılayan ve her durumda kadınlara yönelik koruyucu tedbirlerle sınırlı ve şiddetin partiküllerinin gündemleştirilmesinin sınırlı olduğu eşitsizlik etkenlerini de içermeyen; özellikle mülteci, LGBTİ+'lar gibi şiddeti en fazla gören kesimleri de yok sayan ve şiddeti ortaya çıkaran sorunları, sorunsallaştırmayan bir şekilde ele alan politikalar da istemiyoruz. Bu yüzden aslında sorun önleyici çalışmaların daha fazla yaygınlaştırılmasının ve daha fazla şiddet sonrası çalışmaların yapılmasını istiyoruz. Mesela Türkiye’de bir tecavüz kriz merkezi yok, güçlendirme veya destek programları yok. Cinsel şiddet konusunda destek mekanizmalarının ne olduğunu, destek mekanizmalarının bir şekilde geliştirilmesi gerektiğinin de siyasilerin görmesini istiyoruz.

İlgili haberler
Biz engelli kadınlar şiddet ve istismar tehdidiyle...

Antalya’da 25 Kasım öncesi bir araya gelen görme engelli kadınlar sorunlarını dile getirdi: Şiddet v...

Yamanlar Mahallesi kadınlarından kreş ve danışma m...

İzmir’in Yamanlar Mahallesinde Ekmek ve Gül okuru kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadel...

ODTÜ’lü kadınlar: Eşitlik için savaştığımızı tekra...

25 Kasım’a doğru ODTÜ’lü kadınlar hem yaptıkları etkinliklerle hem de kampüslerinde hazırladıkları p...