Euroserve’de kadın işçilerin önceliği direniş alanı
İki haftayı aşkındır işçiler işe geri alınmak, daha iyi çalışma koşullarda çalışmak için Philip Morris fabrikasında direniş sürdürüyor. Direnişi sürdüren kadın işçiler ne düşünüyor?

Torbalı havzası yaklaşık 25 bin gıda işçisi için adeta bir işçi cehennemi. Ortalama ücretin asgari ücret ya da bir tık üstü olan bu havzada işçilerin neredeyse hiçbir sosyal hakkı yok. Havzada fazla mesailer zorunlu; elbette geçinebilmek için işçilerin de mesaiye kalmaktan başka çaresi yok. Haklarını aramak istediklerinde ise işçiler, sadece patronla karşı karşıya değil, emniyetinden kaymakamlığa kadar birçok güçle karşı karşıya... Ayrıca uzlaşmacı bürokratik sendikal anlayışın işçilerin kafasını bulandırmak üzere yürütmekte olduğu propagandanın etkilerine karşı da işçiler mücadele veriyor.

Özgörkey, Tukaş, Marlboro gibi fabrikalarda kadın işçiler açısından durum daha da dayanılmaz. Çoğu işçi için “normal” olarak görülen iş kazaları, kadın işçiler arasında hem sesinin biraz daha yükseldiği hem de “alıştık artık” dediği konulardan biri.

‘BEN NASIL GEÇİNECEĞİM?’

Ücret meselesi ise en önemlisi. Philip Morris/Euroserve’de Disk Gıda-İş Sendikasına üye olduğu için işten atılan ve özellikle ev ekonomisine yalnızca kendisinin katkıda bulunduğunu belirten kadınlar işsizlikle karşı karşıya kaldığında “Ben şimdi nasıl geçineceğim? Çocuğuma ne diyeceğim?” soruları ile boğuşuyor. Bir kadın işçi, “Biz burada karı-koca çalışıyorduk, iki asgari ücretle bile bu yaşam koşullarına dayanmak zor. Hele bir de tek çalışan aileler var. Onları düşünemiyorum bile” diyerek anlatıyordu içinde bulundukları durumu. Bir başkası ise şöyle diyor: “Burada mesaiye kalarak çalışmak zorundayım. ‘Kalmak istemiyorsan git, başka iş bul kendine’ diyorlar. Bir de bunun üzerine gidip ev işlerini yapmak var. Çocuklarım var, onların masrafları, harcamaları var.”

Sendikalaştıkları için işten atılan, 2 haftayı aşkındır işe geri dönmek ve sendikal hakları için direnen kadın işçilerin direnişteki tutumunu da içinde bulundukları zorlu koşullar belirliyor. Kadın işçiler ekonomik tüm kaygıların altında ya çaresiz hissediyorlar ya da kurtuluş için her zorluğu göze alıyorlar. Direnişi sürdürme, direnişe katılma konusundaki kararlılığını bir kadın işçi şöyle ifade ediyor: “Ben her gün nasıl ki bir disiplinle işe geliyordum şimdi de fabrikada hala çalışıyormuş gibi aynı özenle hazırlanarak direniş alanına geliyorum.”  

İşçiler polis zoruyla fabrika dışına çıkarılmadan önce kapıya dayanan kadın işçi, hem işçi arkadaşlarına hem de kendini fabrikadan içeri almayan güvenlik personeline şöyle sesleniyordu: “Ben gece lavaboya sokulmadığım için mecbur gittim. Evde eşimi de çocuğumu da göremedim. Sabah erkenden geldim. İster 3 gün ister 5 gün buradan bir yere gitmem.”  

Fabrika içerisinde direnişe geçildiğinde, işveren tarafından adeta Ortaçağ anlayışıyla tuvaletlerin yasaklanmasından su verilmemesine, çay ısıtıcısının elektriğinin kesilmesine kadar pek çok uygulamaya maruz bırakıldı işçiler. Bu engelleri aşabilen kadın işçiler arkasına eşlerinin ve ailelerinin desteğini alabilenlerdi. Bu desteği her gün fabrika önünde gerçekleştirilen eylemlerde de kadın işçilerin yanında çocuğunu ve eşini de getirdiklerinde daha iyi görebildik.

‘KÜSLER BARIŞIYOR, TANIMAYAN TANIŞIYOR’

“Kadın-erkek burada soğukta zor koşullarda direniyoruz. Fabrikada birçok ayrı bölüm var. Birbirini hiç tanımayan ya da küs olanlar bile burada barışıyor, aynı battaniyenin altında ısınmaya çalışıyoruz” diyerek açıklıyor bir kadın işçi, direnişin işçileri nasıl birleştirdiğini.

DİRENİŞ SENDİKALI ÇALIŞMA KOŞULLARI İÇİN

Sendikalaştığı için işten çıkarılan işçilerin direnişlerine karşı çalışmaya devam eden işçilerden tepki de söz konusu. WhatsApp gruplarından bir kadın işçi direnen arkadaşlarına “Yeter artık sizin yüzünüzden işyerinde huzurumuz kalmadı” diye sesleniyordu. İçeride 12 saat çalışmak zorunda bırakıldığı için öfkesini, patronları görmezden gelerek, direnen arkadaşlarına yönlendiriyordu. Direnen işçiler bu tek tük tepkilere de sabırla, meramlarını anlatarak karşılık veriyor, sadece kendi hakları için değil sendikalı çalışma koşullarında tüm işçiler için mücadele verdiklerini dile getiriyorlardı.

‘EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET TALEP EDİYORUZ’
Fabrika dışındaki zeytinlik alanda büyük bir dayanışma ile bir arada kalan işçilerle sohbet ediyoruz. Bir kadın işçi çalışma koşullarını anlattıkça kadrolu Philip Morris işçileri ile Philip Morris fabrikasında faaliyet gösteren Euroserve bünyesinde çalışan işçiler arasındaki ezici farkı hissediyoruz.
Bir işçi kadrolu ve taşeron işçiler arasındaki ücret ve sosyal haklar meselesine tepkilerini şöyle açıklıyor: “Aynı bölümde aynı işlere hatta daha zor olan kısmını biz yapmamıza karşın kadrolu işçilerin maaşı bizimkinin 3-4 katı. Onları her yıl 5 yıldızlı otellere götürüyorlar. Özel sigorta yapıyorlar. Banka promosyonları ödeniyor. Oysa bizim asgari ücret dışında hiçbir sosyal hakkımız yok. Yanlış anlaşılmasın biz kadrolu işçi arkadaşlarımızın aldığını çok görmüyoruz. Ancak bu hakları en az onlar kadar bizler de hak ediyoruz. Zaten o yüzden eşit işe eşit ücret talep ediyoruz.”
Zaten hangi işçiye değseniz fabrikada verilen bayram çikolatasını anlatır. Euroserve işçilerine verdikleri çikolatanın bile lafını eden patronlara karşı bir işçi de şunu söylüyordu: “Bize ücretimizi versinler biz kendi çikolatamızı alırız.”

Öte yandan Kod 46’dan atılmalarının verdiği hüzün ve sinir de var. Kadın işçilerden birinin gözleri doluyor: “Biz önce anlamasak da sonra öğrendik ki Kod 46 ile bizi çirkin suçlamalarla itham etmişler. Yıllarca emek verdik, bunu nasıl bize yakıştırdılar. Ben 2 gün boyunca çocuğuma söyleyemedim işten atıldığımı” diyor ama bu öfkesi direncini daha da artırıyor.

Günler geçtikçe evde çocukların huzursuzluğu, ödenecek faturalar, tencerede kaynayacak yemek konuşuluyor elbette. Biriken borçlar, işten kaynaklı çıkan hastalıklar, var olan hastalıkların nüksetmesi… Bunlar konuşulsa da kadınların önceliği mücadele alanı, fabrika önü. Mücadeleyi kazanırlarsa haklı talepleri yerine geldiğinde kazanımın daha büyük olacağını biliyorlar. İlk günkü “ne olacak, ne yapacağız?” soruları artık yerini başka konulara bırakıyor. Çözümü biliyorlar.
Birleşerek güçlenecek, direnerek kazanacaklar…

Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Euroserve (Marlboro) işçileri iş bırakarak işyerin...

İzmir’de Euroserve (Marlboro) işçileri, atılan 11 işçinin işe iade edilmesi ve Gıda-İş’in masada muh...

ETF Tekstil işçisi kadınların direnişini konuşuyor...

Haklarını almak için mücadele eden ETF Tekstil işçilerinin direnişini ETF işçisi Gülşen Balta anlatı...

Sendikalı olmakla iş bitmiyor ki…

Bir metal fabrikasında işçilerin sendikalaşma çabasına tanıklık etmeye devam ediyoruz. Şimdi bakalım...