İstanbul Üniversitesinden kadınlar okuma atölyesinde buluştu
‘Ancak her kadın bu ezilmişliği deneyimlemiyordu. Patron kadınların işçilerin haklarını kısıtladıkça onları kendi çıkarları için şiddete terk ettiğini, ‘kız kardeşlerini’ unuttuğunu görmüştük.’

Üniversitelerde yeni dönemi yarılamaya yaklaşmışken İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Komisyonu olarak düzenlediğimiz etkinlik ve atölyelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bu haftaki atölyemizde Ekmek ve Gül’den konuğumuz Sıla Altun ile “Feminizm Kadınların Taleplerinin Anahtarı mı?” sorusu etrafında okumalarımızı yaptık ve üniversitemizdeki genç kadınlarla bir araya geldik.

Kadın Çalışmaları Komisyonunda düzenlediğimiz okuma atölyelerinde hedefimiz üniversiteleri kadınların yaşadıkları sorunları, sorunların kaynağını daha iyi anlayabilecekleri, bu sorunlara çözüm ararken yalnız olmadıklarını ve bir dayanışmanın parçası olduklarını hissedecekleri güvenli tartışma ortamları oluşturmak. Bunu yaparken de hem çeşitli kaynaklardan yaptığımız okumalarla hem de atölyeler sırasında deneyim ve bilgi alışverişlerinde bulunarak yeni bakış açıları kazanmayı, bildiklerimizi pekiştirmeyi ve yaşadığımız dünyayı daha iyi anlamayı amaçlıyoruz.

Geçtiğimiz salı günü düzenlediğimiz atölyede ise ideolojilerin kadın sorununu nasıl ele aldığına yönelik tartışmalarımızın merkezinde feminizm vardı. Karşılıklı tartışmalarımız ilerledikçe feminizmin kadın sorununun kaynağına inerken kimi yanılgılarla karşılaştığını ve bu yüzden nitelikli ve kalıcı çözümler sunmak konusunda kimi zaman kısır kaldığını konuştuk. Atölyeye gelirken okuduğumuz “%99 için Feminizm: Bir Manifesto” kitabında da eleştirilen liberal feminizmin neden olduğu sorunlarını konuştuk. Manifestoyu yazanlar, liberal feminizm eleştirisi üzerinden bir yazı kurgulamışlar ancak işçi sınıfından kadınların daha fazla mücadeleye dahil olması üzerine tartışma yürütürlerken hala patriyarkayı daha ön plana çıkarttıklarını gördük. Tarihte öne çıkmış feminist hareketlerin önemine rağmen patriyarkanın ayrı bir üretim sistemi olarak ele alındığı feminist ideolojilerin kadının mutlak kurtuluşuna giden yolda topalladığını konuştuk.

“Peki o zaman çözüm ne?” sorusunun cevabını aramaya koyulduk. Kadınların toplumda ezildiğini biliyorduk, ancak her kadın bu ezilmişliği deneyimlemiyordu. İşçi ve patron kadınların arasındaki ilişkiyi ele aldığımızda patron kadınların işçi kadınların haklarını kısıtladıkça onları kendi çıkarları etrafında şiddete terk ettiğini, "kız kardeşlerini" unuttuğunu Agrobay işçilerinden görmüştük. Atölyemizin sonlarına yaklaşırken vardığımız sonuç ise kadın sorununun göründüğü gibi erkek ve kadın kimlikleri arasında değil kapitalist ilişkiler doğrultusunda var olduğu ve dolayısıyla çözümü yine sınıfsallıkta ve sınıfların kaldırılmasında aramamız gerektiği oldu.

Tartışmalarımızı noktaladıktan sonra 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü’nün yaklaştığı bu günlerde üniversiteli kadınlar olarak birlikte öğrenip geliştiğimiz bu gibi alanları var etmenin bizler için taşıdığı önemi konuştuk. İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Komisyonu olarak ülkenin dört bir yanındaki üniversiteli kadınlara çağrımız ise haklarımızı ve alanlarımızı savunmak, taleplerimizi yükseltmek adına 25 Kasım’da alanlarda buluşmak ve kız kardeşlerimizle güçlü bir dayanışma ortaya koymaktır.

Fotoğraf: İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Komisyonu

İlgili haberler
İstanbul üniversitesinden genç kadınlar: YÖK, YÜK...

İstanbul Üniversitesinde kadınlar birçok kampüste olduğu gibi seçimi tartışıyor. Kadınlar yaşadıklar...

İstanbul Üniversitesinde 8 Mart etkinliği

İstanbul Üniversitesinde, genç kadınlar Kadın Hakları Kulübü Kadın Çalışmaları Komisyonu çağrısıyla...

Kriz ve şiddet sarmalında üniversiteli kadınlar ne...

Ekmek ve Gül editörümüz Sevda Karaca’nın katılımıyla üniversiteli genç kadınlar Bakırköy’de şiddeti...