İşte bir seçim çalışması daha bitiyor
'Siyasi partilere güvenin epey azaldığını gözlemliyoruz. Anlatıyoruz, birlikte meclisler oluşturup birlikte denetleyelim, seçilenler işini iyi yapmıyorsa halk olarak onları görevden alalım.'

Yerel seçim çalışmalarının startı verildiğinde nereden başlamalı, nasıl bir plan yapmalı derken kendimizi apartman kapılarında bulduk.

“Hoş geldiniz” diyen de oldu, “Oyları bölüyorsunuz” diyenler de. Ama kadınlar hep ilgiliydi çünkü hayatın yükünün çoğu onların omuzlarında. Ellerini bulaşıktan çıkararak kapıyı açan, ocağa koyduğu yemeğin altını kısmak için mutfağa bir koşu gidip gelen kadınlar ve çoğunlukla onların arkasında bir iki çocuk merakla “Bu teyzeler kim” bakışlarıyla bizi dinlediler.

KADINLARIN NEFES ALMAYA İHTİYACI VAR

Anlatmak istediklerimizi tam dinleyemese de telaşla “Biz broşürlerinizi okuyacağız” diye özür dileyip içerideki yaşlılarına, okuldan çocuğunu almaya koşanlar...

Yeterli kreşler, yaşlı bakım evleri konusuna girdiğimizde “ah” çekenler... Evde engelli ve yaşlı yatalak hastası olanlar bakkala bile gidemediklerini, bez parasına yetişemedikleri için bezi yıkamak zorunda kalanlar bunları gözleri dolu dolu anlattılar.

Çocuğu olanlar ücretsiz kreşin hayatlarını ne kadar kolaylaştıracağını ve ulaşılır, ücretsiz kreşlerin şart olduğunu; yaşlı veya engelli bakan kadınlar, yakın bir mesafede en azından gündüz bakım evlerinin çok ihtiyaç olduğunu, kendilerinin de biraz nefes almaya ihtiyaçları olduğunu üzerine basa basa anlattılar.

‘SEÇİMDEN SONRA UNUTULUYORUZ’

Pazar yeri bildiri dağıtımı en zoruydu. Konuştuğumuz insanlar bir pazar tezgahlarına göz atıyor bir bize bakıyor. Biz de tezgahlara bakıyoruz. Mevsim meyve sebzeleri bile cep yakıyor. Çilek çıkmış. Bir çocuk çilek istiyor, annesi çilek alsa yemeklik alamayacak ama çocuk diretiyor. Kadının gözleri dolu birazcık da olsa alıyor lanet okuyarak.

Dokunduğumuz çoğu insan sandığa gitmeyeceğini söylüyor, “Bu partilerin hepsi yalancı” diyor. “Seçilene kadar her şey vadediyor, seçilince hepsini unutuyor” diye sitem ediyor. Siyasi partilere güvenin epey azaldığını gözlemliyoruz. Anlatıyoruz, birlikte meclisler oluşturup birlikte denetleyelim, seçilenler işini iyi yapmıyorsa halk olarak onları görevden alalım.

3 komşu kadına yaklaşıyoruz. Yerel seçime dair ne düşündüklerini soruyoruz. “Hayat pahalı” diyorlar. İçlerinden Fatma “3 market gezdik, her şey çok pahalı, fiyatlar birbirini tutmuyor. Hiçbir şey almadan pazara geldik, hiçbir şeyin alınacağı yok.” Belediyelerden neler bekliyorsunuz sorumuza ucuzluk diyorlar: “Belediyeler ucuz halk pazarları kurabilirler, üreticiden alıp ucuz satabilirler. Hayat pahalılığından bir yere gidemiyoruz.”

“Güvenli parklar olsun, çocuklarınızı parklara gönderemiyoruz, bizler de gidemiyoruz.” Güvenli sözcüğünü vurgulayarak tekrar ediyor: “Çocuklarımızın parklarda uyuşturucu tuzağına düşmesinden endişe ediyoruz.”

Kadınlar genellikle komşularıyla kalabalık olarak pazara geliyorlar. Bir başka 2 komşu kadına yaklaşıyoruz, bildirilerimizi uzatıyoruz. Bir dokun bin ah işit misali, onlar da hayat çok pahalı diyerek seçim gündeminden ziyade pahalılık üzerinden dert yanıyorlar. Sohbete devam ederken “Güvenli parklar istiyoruz. Ucuz marketler ve pazarlar olsun. Kreşler olsun, bakım evleri olsun, sığınma evi olsun” diyerek taleplerini söylüyorlar ama en önemlisi “Gelenlerin hepsi cebini doldurma peşinde. Biz söylersek boşa” diyerek sitem ediyorlar.

‘SORUNLARI BİZ BİLİRİZ’

Bildirimizi uzattığımız başka komşu kadınlar, “Eskiden 200 liraya pazar alışverişimi yapardım, şimdi 200 liraya bir şey gelmiyor” diyerek pahalılıktan dem vuruyor. Bildirinin başlığına bakarak “Emek bizim, kent bizim. Bizler burada yaşıyoruz, sorunları da biz biliriz” diyorlar: “Kadınlar için eğitim, kültürel, sanatsal faaliyetler yok denecek kadar az, çocuklarımızın gideceği kütüphaneler yok, uzak yerlere gitmek zorunda kalıyorlar. O zaman da ulaşım ücreti bizi zorluyor. Belediyeler dar gelirler için ucuz konut yapabilirler.”

Yanımızdan geçen biri sohbete dahil oluyor: “Evet, belediyeler çocukların gelişimi için spor, yüzme aktiviteleri yapabilecekleri yerler açmalı. Yazın mahalle çocukları yapay havuzlara giriyorlar, çok tehlikeli. Ben bu duruma çok üzülüyorum, bir çözüm bekliyoruz. Evet, herkes oy peşinde, seçim bittikten sonra bizi unutuyorlar, sorunları da unutuyorlar, herkes seçilme peşinde.”

Bildirimizi okuyan bizim yanımıza yaklaşıyor. Umutsuz olmamalıyız. Birlikte sorunlarımıza sahip çıkmalı takipçisi olmalıyız. “Emek bizim, kent bizim” diyerek bizler, halk olarak bir araya gelmeliyiz. Taleplerimizin gerçekleştirilmesi için onların takipçisi olmalıyız, “Oyumu verdim, 5 sene ne yapıyorsa yapsın” dememeliyiz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Yerel seçimler, 8 Mart, kadın mücadelesi...

Yerel seçimlere giderken 8 Mart nerede duruyor? EMEP Milletvekili Sevda Karaca ile konuşuyoruz

Yerel seçim kadınlar için neden önemli?

Kriz kadınları nasıl etkiliyor, kadınlar yerel seçimlerde neler talep ediyor? Emek Partisi Genel Baş...

‘Kadından muhtar olmaz’ diyenlere karşı mücadele e...

‘Bugün Anadolu’nun en ücra köyünden büyükşehirlere binlerce kadın muhtar adayı var ve onların hepsin...