Kiğılı’nın mailinden kıyafet yönetmeliklerine yukarıdan sallanan parmak
Kiğılı’nın kadın çalışanlarına edep adap çağrısında bulunduğu iç mesajlaşma gibi birçok şirkette 'kıyafet yönetmelikleri' cinsiyetçi bir yaklaşım ve disiplini sağlamanın bir aracı olarak kullanılıyor.

“Değerli Çalışma Arkadaşlarımız, artan hava sıcaklıklarıyla birlikte kılık-kıyafet prosedürünü tekrardan hatırlatmak istedik. Aksesuar, saç bakımı, dekolte, etek boyu ile ilgili kurallar, kılık-kıyafet prosedürümüzde açıkça belirtilmiştir. Mavi yaka çalışma arkadaşlarımız ile birlikte çalıştığımız için özellikle dekolte, etek boyları konusunda aşırıya kaçılmaması ve basen dikkat çekmeyecek şekilde giyinilmesi gerektiğini bilgilerinize sunarız. Sevgi ve Saygılarımızla”

Bu hafta Kiğılı’nın kadın çalışanlarına edep adap çağrısında bulunduğu iç mesajlaşma önümüze düştü. Özellikle kadın çalışanlar diye belirtmemesine rağmen dekolteden etek boyuna ayrıntıları meseleyi açıkça ortaya koydu. Herkes çeşitli tepkiler verdi. Tüm tepkiler de toplamda haklıydı ve şirket yalandan bir özür ile sorumluluğu üzerinden atıverdi. Bu özür için yalandan diyorum çünkü şimdi bile gitsek Kiğılı’nın beyaz yakalı çalışanlarının yazışmayı sızdırdıkları gerekçesiyle türlü azarları yediklerini öğrenebiliriz diye düşünüyorum.  

Bu olay üzerinden iki önemli tartışma noktasıyla başlamak lazım.

Bunlardan birincisi Kiğılı gibi birçok şirketin (en küçüğünden en büyüğüne) evin babası, ağabeyi gibi kadın çalışanlarını türlü şekillerle sürekli edebe davet eden hatta çoğu kez davetin de ötesinde uyarılarını baskıya çeviren kılık kıyafet yönetmelikleri. Özel sektörün herhangi bir basamağında çalışan kadınlar her zaman bu tür uyarılara maruz kalırlar. İster plazada masa başında çalışmak zorunda ol istersen mağazalarda sana “o eteğin boyu olmuş mu” parmağı sallanır. Hatta bu sebeple işten çıkarılan çalışanların sayısı da hiç az değildir.

Buna kendi çevremden iki örnekle biraz daha açıklık getirmek isterim. Yıllar evvel çok bilindik ve sözde demokratlığıyla nam salmış bir yayınevine ait kitabevinde çalışırken müdürümüz çalışma arkadaşlarımdan birine “Yarın Yılmaz Özdil imza gününe gelirken kılık kıyafetimize biraz dikkat edelim. Kırmızı ruj sürmeyelim” tarzında bir uyarıda bulunmuştu. Üstelik bu mağazada kılık kıyafet kuralları sadece kadınlar üzerinde etkili değildi, erkek çalışan arkadaşlarımız uygun bir tarzda şort giymek istediklerini dile getirdiklerinde de her zaman aynı cevabı alıyorlardı, “ciddiyetimize zarar verir.”

Kimileri için işyerlerinin kılık kıyafet yönetmeliğinin olması anlaşılır bir şeydir. Ama buralarda çalışan insanların bu konuda yaşadığı zorluklar dikkatlice incelendiğinde, altından her zaman kılık kıyafet adı altında cinsiyetçi bir yaklaşım ve disiplini sağlamanın bir aracı olarak baskı politikası çıktığını görmek zor olmayacaktır.

Yine bir başka örnek de geçtiğimiz günlerde bir şirkette insan kaynaklarında çalışan bir kadın arkadaşın aktardığı deneyimdi. İşe aldıkları genç bir kadının kılık kıyafetini defalarca uyarmalarına rağmen değiştirmemesi nedeniyle işten çıkarıldığı olayda; genç kadın yaşam tarzını yansıtan kılığı nedeniyle uyarılara kulak asmayınca işinden edilivermiş. Bu deneyim onun üzerinden diğer çalışanlara da “ders” olmuştu.  

Bu örnekleri çoğaltmak elbette mümkün. Bir yandan beyaz yaka olarak tarif ettikleri çalışanları güzel görünümlü, konuşmasını bilen, her zaman şık şıkırdım insanlardan seçen şirketler, iş bu insanların etek boylarına gelince en geri tutumu sergilemekten geri durmuyor; hatta bunu bir maille ifade etmekte de bir sakınca görmüyorlar. Utanmıyorlar çünkü işe aldıkları insanların kendilerine göre uygun insanlar olması gerektiğini düşünüyorlar. Bu uygunluğu bazen kıyafetle bazen kimle sosyal ilişki kurmaları gerektiğiyle sınırlıyorlar.

Hemen buraya da şu örneği vererek küçük bir hatırlatma yapmak isterim. Yine üniversite zamanı LC Waikiki mağazasında işe giren bir kadın arkadaşım, iş arkadaşlarıyla dışarıda görüşmesinin yasak olduğundan bahsetmişti. Şirket yemeklerine gitmek, müdürlerin istediği eğlencelere katılmak serbestti ama orada edindiği dostlukları dışarıya taşımak hele ki içlerinden biriyle “gönül ilişkisi” yaşamak işten çıkarılma nedeni.  

Kiğılı’nın mesnetsiz mailinde ortaya çıkan diğer önemli nokta ise kendilerinin dayattığı ahlak bekçiliğinin sebebini mavi yakalı işçilere dayandırması. Bu bakış açısının şirketlerde çalışan tüm insanlara öğretildiğinden hiç şüphemiz yok. Onlara göre mavi yakalı çalışanlar basit bir anlayışla “tacizci” değil. Sorsak reddedecekleri kesin. Ancak mavi yakalı işçileri “hayatın renkli yanını görmekten, modernlikten uzak, kadın erkek eşitliğini kavrayamayacak” ilkellikte erkeklerden oluştuğunu düşünüyorlar. Mavi yaka sanattan anlamaz, kadın görünce tahrik olur, insanın ilk formunda kaba insanlardır algısı şirketlerin bakış açısını özetliyor desem çok da abartmış olmam. Zira yarattıkları çalışma sistemlerinde ancak bu şekildeki kendilerince tırnak içerisinde cahil, az gelişmiş insanların çalışabileceğini ancak bu şartlara bu insanların katlanabileceğini düşünüyorlar olsa gerek ki beyaz yakalı üniversite mezunu çalışanlarına “yaani biliyorsunuz biz sizin kıyafetinize karışmayız ama üretim bandındaki abilerinizi de düşünerek giyinseniz iyi olur” demekten kendilerini alamıyorlar. Bu bir bakış açısı ve bu sefer bu maille açığa çıktı. Gelen tepkiler üzerinden kendilerini değiştirdiklerini düşünmüyorum elbette.  

Özürleri de mavi yaka ve beyaz yaka tüm çalışanlarına sundukları gibi sahte. Modernizm kendi sınıfları için var; giyinmek, iyi bir yaşam sürmek, en iyi tatilleri yapmak ve türlü sosyal ilişkileri kurmak kendi sınıfları için mümkün. İş bize gelince edepli, az konuşan, sosyalleşmeyen, sürekli onların uygunluk kriterlerine göre yaşamak ve çalışmak zorunda kalan beyaz ve mavi yakalı çalışanlarız ve üst katlarından üretim bantlarına sallanan parmaklara göre yaşamalıyız.