Memura yarı zamanlı çalışma ‘müjde’ değil: Yarı zamanlı çalışma, yarım haklar
Yarı zamanlı çalışma "müjde" olarak sunulsa da, kadınlara kreşsiz, desteksiz bir ortamda dayatılan bir zorunluluk. Devlet hakları yarıya indirerek güvencesiz, bağımlı bir yaşama mahkum ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı konuşmasında “Bu akşam yayımlanacak yönetmelikle memurlar, doğumdan itibaren ilköğretim çağına başlayana kadar yarı zamanlı çalışabilecek” dedi. Bugün yayımlanan Resmi Gazete’de de bu yönetmelik yer aldı. Bu, memurlara esnek çalışmanın ilk kez gündeme gelişi değil. Sekiz yıldır iktidar sözcüleri ya da yandaş medya tarafından ‘müjde’ gibi sunulan bu değişiklik, bugün yürürlüğe girdi.

“Erdoğan’dan memurlara yarı zamanlı çalışma müjdesi” gibi başlıklarla medyada servis edildi. Memur kadın ve erkeklerin hepsine yönelik bir imkan sunuluyormuş gibi yansıtıldı. Peki gerçekten öyle mi? Gelin yakından bakalım.
Bu düzenleme kulağa olumlu bir adım gibi gelse de gerçeklik pek de öyle değil. Üstelik altında görünmez bir zorunluluk barındırıyor. Her gün yüzlerce kadın, iş ile çocuk bakımını aynı anda yürütmeye çalışıyor; çünkü çocuklarını güvenle bırakabilecekleri ücretsiz ya da uygun fiyatlı kreşler yok. Kamuda kreş imkânı neredeyse hiç yok. Özel kreşler ise hem pahalı hem de güven konusunda soru işaretleriyle dolu.

Böyle bir tabloda çocuklar ya evde yalnız bırakılıyor ya akrabalara teslim ediliyor ya da anne-baba arasında vardiya değişimiyle bakım sağlanıyor. Bu koşullar altında memurlar için “yarı zamanlı çalışma” bir çare gibi sunuluyor. Oysa bu, aslında kadınlara başka seçenek bırakmayan bir sistemin ürettiği zorunlu bir çözüm, yani çaresizliğin sonucu. Keza yarı zamanlı çalışmanın kendisinin sadece kadınlara verilmemiş olması çoğunlukla çocuğun bakımı için tam zamanlı çalışmaktan vazgeçecek çoğunluğun kadınlar olacağı gerçeğini değiştirmiyor.

Yarım haklar yönetmeliği

Bu yönetmelikle ne oluyor? “Yarım zamanlı çalışan memura, yarım zamanlı çalışmaya başladığı tarihi izleyen ay başından itibaren mali haklar ile sosyal yardımlarına ilişkin her bir ödeme unsurunun yarısı esas alınarak ödeme yapılır” ifadesi yönetmelikte yer alıyor. Kadınlar, yarı zamanlı çalışmaya geçtiğinde maaşının yarısını alıyor. Sosyal yardımlar da yarıya düşüyor. Emekliliği gecikiyor. Kademe ilerlemesi yavaşlıyor. Yani devlet, “istersen yarı zamanlı çalış ama karşılığında tüm haklarını da yarıya indiririm” diyor. Bunun adı ne kolaylık ne destek. Bunun adı: sorumluluğu kadına yıkmak. Dahası var. Her ne kadar düzenleme kadın-erkek ayırmıyor dense de pratikte bu hakkı kim kullanıyor? Elbette çoğunlukla kadınlar. Çünkü toplum, çocuk bakımını hâlâ kadının omzuna yüklüyor. Bu da kadınları iş hayatından uzaklaştırıyor, esnek çalışmak zorunda bırakıyor.

Bu “yarı zamanlı çalışma hakkı”, aslında kamuda esnek ve güvencesiz çalışmanın önünü açan bir model. Bugün annelik bahanesiyle sunuluyor, çünkü çocuk bakımı kamusal bir hizmet olarak sunulmuyor. Kadınlar eşlerine daha bağımlı hale getiriliyorlar. Bu da “kadını güçlendiren” bir adım neden olmadığını bir kere daha gösteriyor. Bu kararın “Kadının Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu”nun ilk toplantısının yapıldığı gün ilan edilmesi de kadın haklarına dönük söylenenler le gerçekler arasındaki uçurum ve ironiyi de apaçık gösteriyor.

Nereden nereye…

2008 yılında kamu kurum ve kuruluşlarında 497 olan kreş sayısı, 2016’da sadece 56’ya düştü. Bugün bu sayının 50’nin altına gerilediği tahmin ediliyor. Eski sağlık emekçileri, çalıştıkları hastanelerde bir zamanlar mevcut olan kreşlerin nasıl işlediğini, bu hizmetin bir dönem “hak” olarak görüldüğünü, yeni kuşak meslektaşlarına anlatıyor.

Kamuda tasarruf tedbirlerinin açıklanmasıyla birlikte, ilk olarak kamu emekçilerinin kreş ve servis hakları hedef alınmıştı. Bu sürecin hemen ardından, Ege Üniversitesi Hastanesi’ndeki kreş kapatılmak istendi, ardından ise özel sektöre devredildi. Burada çalışan sağlık emekçileri, bu gelişme yüzünden işten ayrılmayı bile düşünmek zorunda kaldıklarını ifade ettiler.

Hatırlatalım: “Aile Yılı”nın yürütücüsü olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda çalışan işçilerden talep edilen kreş ücreti yaklaşık 13 bin TL. Bakanlık çalışanları durumu şöyle özetliyor: “İki çocuğu olanın cebinde maaş kalmıyor.”
Kreşin olmadığı, bakımevlerinin bulunmadığı, süt izninin bile keyfi kullandırıldığı bir düzende, kadınlara “al sana esneklik, hem çocuğa bak hem çalış” demek; bir destek değil, yeni bir yük anlamına gelir. Bu kararın ardında bir “müjde” değil, kadın emeğine yönelen yeni bir baskı biçimi yer alıyor. Yarı zamanlı çalışma, bir hak olarak değil, giderek bir zorunluluk olarak dayatılıyor.

Görsel: Canva Pro

İlgili haberler
6 milyon kadın ev işleri nedeniyle iş gücünün dışı...

2025’in ilk çeyreğinde kadın istihdamı sanayide 81 bin azaldı, haftalık çalışma süresi 39,8 saate ge...

Güvencesiz, sigortasız çalışan tekstil işçisi kadı...

İstanbul’da tekstil atölyelerinin yoğun olduğu Bahçelievler Zafer Mahallesi’nde sokak sokak atölyele...

Fabrikadan ibaret bir hayat, hayat mıdır?

'Yoksulluğun ve fazla çalıştırılmanın bir sonucu olarak, işçi kadınlar tüm yaşamlarını fabrikaya ada...