Öykü, bize kanunu çok iyi bilmenin değil mücadelenin kazandıracağını gösterdi
‘Biz kadınlardan şiddetin çeşitli hallerine sessiz kalmamız beklense de; Öykü, sesini duyurarak bizlere kanunları çok iyi bilmenin değil mücadelenin kazandıracağını açık bir şekilde göstermiş oldu.’

Hukuk fakültesi öğrencisi Öykü’nün işyerinde yaşadığı cinsel şiddeti sosyal medyada duyurması; akabinde gelişen toplumsal tepki ile hem yargı organlarının harekete geçmesi hem de benzer şekilde şiddet mağduru olan kadınların sessiz kalmamasını sağlayan cesaretlendirici etkisi bakımından önemli bir adımdı.

Ülkemizde üniversite eğitim süreci; akademik birikimden yaralanmaktan uzak olduğumuz, asgari yaşam koşullarını sağlayabilmek için ucuz iş gücü olarak çalışmak zorunda kaldığımız, ekonomik zorlukların üstesinden gelemediğimiz hallerde intihara kadar sürüklendiğimiz bir dönemi ifade ediyor ne yazık ki. Hukuk fakültelerinde biz öğrencilere öğretilen “ideal hukuk” veya ona yaklaşacak olan var olan hukuk sisteminin, öğrenildiği anda karşılığı olmayan kavramlar topluluğundan ibaret olduğunu görüyoruz.

GENÇ VE STAJYER AVUKATLAR MOBBİNG, TACİZ, ŞİDDET VE SÖMÜRÜ ALTINDA
Üniversite hayatı bitip stajyer avukatlığa başladığımızda çalışma hayatında kendine yer bulmaya çalışan bizler çoğunlukla getir götür işlerine bakan, mesleki kazanımdan yararlanmaktan uzak, basit bürokratik işlerin arasında bocaladığımız bir alanın içine atılıyoruz. Bu süreçte özsaygımızı yitirmediğimiz düşük bir ücretle de olsa çalışacağımız işyerleri bulmak bu öğrenilmiş çaresizlik hali içinde kendimizi şanslı hissetmemize neden oluyor.

Kadın stajyer ve genç avukatlar olarak güvencesiz, eşit olmayan ve zorlu çalışma koşullarında kendimize adeta toprağı tırnakla kazıyarak yer bulmaya çalışıyoruz. Diğer iş alanlarında da sıklıkla maruz kalınan mobbing ve psikolojik şiddete birkaç gündür görünür hale geldiği üzere cinsel tacizler de eklenince zaten yeterince zorlu olan bu meslek hayatının, bizler için çekilmez hale gelmesine neden oluyor.

ONCA KOŞTURMANIN YANINDA ‘PREZENTABL’ KALMAK
“Hukukçu” olmak hayaliyle ve adalete hizmet etmek gibi ideallerle gelinen hukuk fakültesi tünelinin sonunda genç kadınları; her türlü şiddet karşısında geçinmek için susmanın beklendiği, çok çalışsan da hiç yorulmadan daha çok çalışmanın gerektirdiği, ucuz iş gücü olarak kullanılan, gün boyu koştururken bir yandan saçının bile dağılmamasının mesleki saygınlık bakımından “mübah” olduğu bir karanlık bekliyor. Bu koşullar mezun olduktan birkaç ay içinde o denli kanıksanıyor ki, iş aramak için açılan baronun internet sitesi ilanlarında yer alan “prezentabl bayan avukat” ibaresi rahatsız edici bir halden bile çıkıyor artık. Kadınların her alanda metalaşması, avukatlık mesleğine de çokça sirayet ediyor. Çoğu zaman sabah duruşmaya girip öğleden sonra adliye işlerini yaptığımız mesainin bitmesinin gerektiği zamanlarda bir dilekçeye başladığınız çalışma koşullarında “prezentabl” kalmak takdir edersiniz ki oldukça zorlu.

Geçen senelerde, mesleğe yeni başlayan bir arkadaşım “yetkin” bir avukatın yanında staj görürken oje rengine bile müdahale edildiği ve çeşitli cinsel içerikli şakalara maruz kaldığını, bu işyerinde aynı kişiyle çalışmaya devam etmesinin sebebini “mesleği öğrenmek” olarak açıklamıştı. Görüldüğü üzere, bizleri mesleki saygınlığın sağladığı konfor alanının içinde, görünüşümüze kadar karar vermeyi kendine hak gören erkek patronların tahakkümlerine katlanmak zorunda hissettirildiği bir meslek hayatı, karamsar bir tablo, bekliyor şu haliyle.

ERKEK PATRONLARIN SIRTINI DAYADIKLARI KENDİ HUKUK SİSTEMLERİ...
Cinsel içerikli söz veya davranışlarla, kadınların çalışma performansını etkileyen hallerle ve düşmanca çalışma ortamı içinde kadınların, mücadele ettiğinde “yetkin ve kanunu çok iyi bilen” şiddet faillerini oturdukları rahat koltuklarında ve sırtını dayadıkları kendi hukuk sistemlerinde ne şekilde rahatsız edebileceklerini gördük. İşte tüm bu nedenlerden dolayı biz kadınlardan şiddetin çeşitli hallerine sessiz kalmamız beklense de; Öykü, sesini duyurarak bizlere kanunları çok iyi bilmenin değil mücadelenin kazandıracağını açık bir şekilde göstermiş oldu.

Tam bu noktada bugünlerde Türk aile yapısına aykırı olduğu gerekçesiyle tekrar tekrar tartışmaya açılan İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasının elzem olduğunu düşünüyorum. Zira İstanbul Sözleşmesi uygulamasında, kadına yönelik şiddetten, hem özel alanda hem de kamusal alanda toplumsal cinsiyete dayalı her türlü şiddete karşı belli yükümlükler ve bu doğru uygulandığı takdirde kadınların hayatını kurtarabiliyor. Bir kültürel kod olarak toplumda işveren ve erkeklerin, kamusal veya özel alanda, başta psikolojik ve cinsel olmak üzere her türlü şiddeti uygulamalarının meşru bir zemini olduğu algısı mevcutken İstanbul Sözleşmesi işyerinde yaşanan şiddet bakımından da ciddi bir önleyici tedbir haline geliyor. Öykü’nün ve birçok kadının yaşadığı şiddetin benzerlerinin yaşanmasının engellenmesi için bu tür düzenlemelerin uygulanması için mücadele etmek bu yüzden büyük önem taşıyor.

İlgili haberler
Kadın avukat olmak

Ah bu kadın avukatların çektiği... Zordur kadın avukat olmak, her türlü ayrımcılıkla karşılaşırlar....

Cinsel saldırıyla suçlanan Avukat Muhittin Köylüoğ...

Öykü isimli stajyer avukatın cinsel saldırı ve tehdit suçlamalarının ardından Avukat Muhittin Köylüo...

Stajyer avukata cinsel saldırıda bulunan Avukat Mu...

Yanında stajyerlik yapan hukuk fakültesi öğrencisini tecavüze maruz bırakan avukat Muhittin Köylüoğl...