‘Regl olmak bir hastalıksa kimse doğum yapmasın’
‘Kızların adet olması bir hastalık ve mutlaka tedavi edilmeli’ açıklamaları yapan Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu’ya DEÜ öğrencileri tepki gösterdi.

Dün sabah yeni uyanmıştım. Sosyal medyada dolaşıyorum. Sonra bir mesaj geldi arkadaş grubunun bir tanesinden. Evrensel gazetesinden gönderilen haberde Dokuz Eylül Üniversitesinden bir profesör katıldığı etkinlikte “15 yaşındaki kızlar evlenebilir, adet olmak hastalıktır, laiklik en büyük tehlikedir” demiş. İlk başta inanamadım, tekrar baktım habere sonuçta bizlere bilimi ve akademiyi öğretmesi gereken bir kişinin söylediği sözler bunlar. O an gerçekten de akademinin bir kez daha ayaklar altına alındığını hissettim. Hemen haberleştik Burçak’la, “Bir şeyler yapmamız lazım” dedik ve soluğu üniversitede aldık. Başta biraz tedirgindik de “Ya kadınlar konuşmak istemezlerse” diye.

Biraz çekinerek yaklaşıyoruz bir kadının yanına: “Dün ilahiyat fakültesinden bir profesör’ demeden yüzünde acı bir tebessüm oluşuyor, 3. sınıfta işletme okuyan arkadaşımızın. Ne düşündüğünü soramadan “Evet duydum” diyor ve ekliyor: “Dokuz Eylül Üniversitesi gibi başarılı ve köklü bir üniversitede böyle sığ düşüncelere tepkiliyim. Yaptığı açıklamalar her açıdan anlamsız ve onaylamadığım düşünceler. 15 yaşındaki bir çocuğun evlenmesinin gözden geçirilmesi bile korkunç. Bunun bir açıklaması olabilir mi? Çocuk yani adı üstünde. Regl olmak bir hastalıksa eğer, kimse doğum yapmasın, aldırsın yumurtalıklarını, neye dayanarak bunu söylediğini asla anlamıyorum.”

BİZ VARIZ HEP DE VAR OLACAĞIZ!

Yalnız başına oturan bir kadın arkadaşın yanına gidip başlıyoruz sohbete o açıklamayı gördüğünü söylüyor, ama Dokuz Eylül’den bir hoca olduğunu bizden öğrenmiş. Bir hayli şaşırıyor ve başlıyor o da kız kardeşleriyle konuşmaya “Biz varız hep de var olacağız. Regl bir hastalık değil. Bizi ikinci sınıfa koymaları çok yanlış. Hiçbir şekilde kız çocuklarının özgürlüklerinin elinden alınmaması lazım, okuyup ekonomik özgürlüklerini kazanmaları lazım. Evlendirilmek en son başvurulacak bir şey bile değilken nasıl bu tarz açıklamalar yapabiliyorlar” diyor.

‘KORKUYORUM KONUŞMAKTAN’

Sonra başka iki kadının yanına gidiyoruz, onlar karşılıklı sohbet ederken bir sakıncası görmezlerse çekim yapmak istediğimizi söylüyoruz, biri hem endişeyle hem de utangaç bir şekilde: “Korkuyorum ben artık. Haberleri takip ediyorum. Benim de canım çok acıyor. Daha iki gün önce bir kadın cinayeti olurken bu konuşmanın alenen yapılması çok çirkin ve ahlaksızca. “Ya bizdensin ya öteki” diyorlar; onlar gibi de olmak istemiyorum . Sadece susmayı tercih ediyorum. Susmak bazen tek çözüm” diyor.

2018’in ilk on ayında 329 kadın öldürülmüşken, son on yılda kadına yönelik şiddet üç kat artmışken susmak ya da sessiz kalmak gerçekten bir çözüm olabilir mi?


İlgili haberler
GÜNÜN KADIN DÜŞMANI: Brezilya Başkanı Jair Bolsona...

Asker kökenli, aşırı sağcı Bolsonaro söylemleri ve skandallarıyla dikkat çeken bir isim. Bunlardan b...

‘Kadına yönelik şiddete ve istismara sessiz kalma!...

KOÜ Ekmek ve Gül Kadın Çalışmaları Atölyesi 25 Kasım’ın ardından peş peşe yaşanan şiddet, taciz ve i...

Şiddetten kaçan göçmen kadınların hikayesi...

Göçmenler bu ülkenin bir parçası artık, birlikte yaşayacağız ve birlikte daha güzel bir hayat için m...