Denizin Uzun Taç Yaprağı
Tarihsel bir anlatı olmasının yanı sıra, dönemin insanlarının duygularını da çok gerçekçi bir biçimde yansıtan roman güçlü karakterleri ile dikkat çekiyor.

Ve sokaklar boyunca kanı çocukların

Akıyordu öylece, çocuk kanı gibi

Gelin görün sokaklar kan

Gelin görün sokaklarda kan

Gelin görün kanı, sokaklarda akan...

Pablo Neruda

Şilili şair Pablo Neruda; “uzun taç yaprağı, denizden, şaraptan ve kardan” diye tanımlamış Şili’yi. Romanımız ismini bu betimlemeden alıyor.

Denizin Uzun Taçyaprağı’nda Isabel Allende 20. yüzyılda Avrupa ve Latin Amerika’yı şekillendiren tarihi olayların insani yansımalarını aktarıyor. Tarihsel bir anlatı olmasının yanı sıra, dönemin insanlarının duygularını da çok gerçekçi bir biçimde yansıtan roman güçlü karakterleri ile dikkat çekiyor.

İspanya İç Savaşı sırasında, Franco zulmü altındaki İspanya’da başlayan kahramanlarımızın hikayesi uzun bir deniz yolculuğu ile Şili’ye kadar uzanıyor. Romanın baş karakterleri olan genç Doktor Víctor Dalmau ile Piyanist Roser Bruguera’nın hayatları, savaşların, göçlerin ve ayakta kalma mücadelesinin hikayesi.

Roser keçi çobanıyken Don Santiago tarafından evlat ediniliyor ve yine Don Santiago onun müzik yeteneği keşfedip geliştirmesi için ona olanaklar sunuyor. Böylelikle Roser’in küçük bir kızdan, güçlü, azimli bir piyaniste dönüşmesinin hikayesini izliyoruz romanın sayfaları boyunca. Victor’un savaş alanında yaralı bir askerin kalbine çıplak elleri ile yaptığı mucizevi müdahaleden başlayarak çok başarılı bir kardiyolog oluşuna kadar yaşananlara da tanıklık ediyoruz yine romanda.

Avrupa savaşların pençesinde kıvranırken Víctor ile Roser ülkelerinde bir türlü kavuşamadıkları huzur ve barışı aramak için çıktıkları yolda Şili’ye ulaşıyorlar. Şili’ye göçmen olarak kabul edilmelerinde önemli rol oynayan şey o dönem seçici kurulda yer alan Şair Pablo Neruda’nın sanatçılara da kontenjan ayırması. Başlangıçta aradıklarını buldukları bu ülke, 1973’te Salvador Allende’yi deviren askeri darbeye kadar onlara istediklerini verse de sonları yine faşizm ile mücadele oluyor.

Doktor Dalmou, İspanya’da çok yara almadan kurtulabildiği faşizmin tüm kötülükleri ile Şili’de yüzleşmek durumunda kalıyor. İşkenceden hapsedilmeye, toplama kamplarında yaşam mücadelesi vermekten mesleğinden alıkonulmaya türlü cefaları yaşayan doktor, Roser’ın çabalarıyla kurtarıldıktan sonra Roser ile birlikte Venezuella’ya sığınıyor. Darbenin etkilerinin azalmasıyla Şili’ye dönen çift, Franco’nun ölümünden sonra bir süre yaşamayı denedikleri İspanya’da artık bir yabancı olduklarını fark ettikleri altı aylık bir süre haricinde, ömürlerinin geri kalanını Şili’de geçiriyorlar.

Romanda, Doktor Dalmau sekseninde hayatının dökümünü yaparken şöyle diyor: “Benim hayatım bir dizi deniz yolculuğu ile geçti, bu dünyada oradan oraya dolaştım. Derin köklerim olduğunu bilmeden hep bir yabancı oldum… Ruhum da denizlerde yolculuk etti.”

Savaştan kaçanların göç yollarında yaşadıkları, savaşların insanların yaşamlarındaki acı etkileri, özgürlüklerin, demokrasinin nasıl ekmek gibi su gibi bir ihtiyaç olduğu ve faşizmin korkunç yüzü romanın sayfalarında akarken bir yandan da anlatılanlar insana bugünün dünyasından da tanıdık geliyor.

Pablo Neruda, Salvador Allende, Victor Jara gibi isimleri yan karakter olarak görebildiğimiz romanda bölüm başlarında yer verilen Neruda şiirleri ise kitaba ayrı bir renk katıyor.

Isabel Allende, romanın sonundaki teşekkür bölümünde, “Bu bir roman ama tarihi olaylar ve kişiler gerçek. Roman kahramanları kurgusal, onları tanıdığım insanlardan esinlenerek yarattım. Çok azını hayal etme gereği duydum çünkü her zaman her kitabım gibi soruşturma yaparken fazlası ile malzeme ile karşılaştım.” şeklindeki değerlendirmesi ile romanın kurgudan ziyade gerçeklere dayanan bir anlatı olduğunu ifade ediyor.

Kitap Neruda’nın ülkesini yakından tanımak isteyenler için de güzel bir kaynak. Herkese iyi okumalar.

ISABEL ALLENDE, 1942 yılında Peru’nun başkenti Lima’da doğdu, bir süre sonra annesi ile birlikte Şili’ye göç etti. Allende, Şili büyükelçisi Tomás Allende'nin kızı, Şili'nin 1970'le 1973 yılları arasında cumhurbaşkanı olmuş Salvador Allende'nin de yeğenidir. Isabel Allende, amcası Salvador Allende’nin 1973’te öldürülmesinden sonra ailesiyle birlikte Venezuela’ya sığınmak zorunda kaldı. 17 yaşında gazeteciliğe başlayan Allende, bir süre sonra San Francisco’ya yerleşti. 1982’de yayımlanan ilk romanı Ruhlar Evi’ni, 1984’te Aşktan ve Gölgeden, 1985’te Eva Luna adlı romanları, 1989’da Eva Luna Anlatıyor adlı öykü kitabı izledi. Sonsuz Düzen adlı romanı 1991’de, Paula 1994’te, Kaderin Kızı 1999’da, Sararmış Bir Fotoğraf 2000’de, Yüreğimdeki Ülkem 2003’te yayımlandı. Allende 2002-2004 yılları arasında Canavarlar Kenti, Altın Ejder Krallığı ve Pigmeler Ormanı adlı romanlardan oluşan gençlik üçlemesini kaleme aldı. Allende, gerçekçi bir anlatım ve siyasal bir yaklaşım ile büyülü gerçekçiliğin gerçeküstücü geleneğini ustaca kaynaştırdı.

KÜNYE
Yazar: İsabel Allende
Çevirmen: İnci Kut
Yayınevi: Can Yayınları
İlk Baskı Yılı: 2022
376 sayfa


İlgili haberler
Ataerkilliğe verilmiş nüktedan bir yanıt: Kadınlar...

Kadınlar Ülkesi 1915’te yazıldı; kitap olarak 1979 yılında yayımlandı. Ataerkinin ağırlıkta olduğu ü...

Bir ayrımcılık hikayesi: ‘Cennet’in cehenneme dönü...

Kendi ahlak kurallarını yaratarak bir cennet oluşturduklarını düşünen siyahların hayatı, refahla bir...

KİRKE: Had bildirmeyi seven erkek ozanlara karşı k...

Kirke, yalnızlığa mahkûm edilmiş bir kadının kendi gücünün farkına varmasının, çalışarak büyütmesini...