Yasakların ‘Ofsayt’a düşürdüğü kadınlar
İran'daki kadın temsilliğini perdeye aktaran 'yasaklı' yönetmen Panahi'nin filmlerinin her sahnesinde İranlı kadınların gerçeklerini görüyoruz. Peki bize ne anlatıyor Panahi?

Geçtiğimiz ay İranlı kadınlar, uzun yıllar sonra stadyumda futbol maçı izleyebilecek olmanın heyecanını yaşadılar... Kısa bir süre.
“Stadyumda futbol izlemek” onlara dayatılan binlerce yasaktan biriydi. Bu yasağı aşmak ve futbol heyecanını yerinde, stadyumlarda yaşamak için az mücadele vermemişlerdi bunca yıl. Oysa şimdi İran Futbol Federasyonunun satışa sunduğu biletlerin cinsiyet seçeneklerinde ‘kadın’ da vardı. Yüzbinlerce kadın çoktandır beklediği bu ‘özgürlüğe’ sadece bir tık uzaktaydı işte!
Ancak o bir tık, yine kilometreler oldu federasyonun yaptığı tek bir açıklamayla. Efendim neymiş? ‘Kadın’ seçeneği ‘yanlışlıkla’ koyulmuşmuş... Kadınlara elbette izin verilmeyecekmiş... Kadınlar aldığı biletleri geri versinlermiş...
Hevesleri kursaklarında bırakılan İranlı kadınlar, bu hayal kırıklığını çok iyi tanıyordu. Çünkü futbol özlemiyle, merakıyla yanıp tutuşan ve o ‘yasaklı yere’ girmek isteyen kadınlar, yıllarca erkek kılığında kendilerini kamufle ederek çok büyük risklerle stadyuma girmeye çalışmıştı. Muhafızlara yakalanan, gözaltına alınan, babaları ya da diğer erkekler tarafından fark edilip yaka paça dayak yiye yiye stadyumdan çıkartılmalarından tanıyorlardı bu hayal kırıklığını. Ancak o lokmaların sonsuza kadar kursakta kalmadığını biliyoruz öyle değil mi? Kadınların her yasağa karşı verdiği mücadeleden tanığız buna.
‘Teknik bir hata’ sonucu verilen biletlerin geri istenmesi üzerine kadınlar, “Biletleri geri vermeyelim, koltuklar boş kalsın. Boş koltuklar bizim sesimizi temsil edecek” dedi. Federasyonun sitesinin hacklenmesi, sosyal medyadan “İranlı kadınları stadyumlara alın” kampanyası yürütülmesi gibi dayanışma eylemleri de sergilendi bu arada.

KADINLARI ANLATAN ‘YASAKLI’ YÖNETMEN; PANAHİ
İranlı kadınların en büyük sorunları futbol izleyememek, statta bulunamamak değil tabii. ‘Birçok haklarından yoksun’ demek bile yetmiyor maruz kaldıkları yasakları anlatmaya. Ama bu yasakları, yasakların kadınların yaşamlarına nasıl yansıdığını ve buna karşın nasıl hayatta kalma mücadelesi verdiklerini gösteren bir ‘yasaklı’ yönetmen var: Jafar Panahi.
Daire ve Ofsayt filmleriyle İran’ın mevcut düzeninde kadının temsiliyetine kafa yoran ve bunu perdeye yansıtarak tüm dünyaya duyuran Panahi’nin, günümüzde hala varlığını sürdüren hikayelerle dolu, bu iki filmine göz atalım.



OFSAYT; GAYET AÇIK!
İran’da kadınların spor müsabakalarını erkeklerin bulunduğu yerlerde izlemesi 1979 İslam Devrimi’nden beri yasak. Ve o yıllardan beri kadınlar erkek kılığında stadyuma girerek bu yasağı deliyor. Bu gerçeği ‘Ofsayt’ filmiyle hem politik hem mizahi biçimde tüm dünyaya gösteriyor Jafar Panahi.
İran milli futbol takımının, Almanya’da düzenlenecek olan 2006 Dünya Kupası’na katılmak için son bir karşılaşması kalmıştır, Bahreyn ile. Bu kadar önemli bir maçın heyecanını, evlerinde televizyon karşısında değil de stadyumda yaşamak kadınlar için ‘inanılmaz’ ama imkansız değildir. Kadınlar, erkek kılığına girip stadyuma doğru yola çıkarlar. Ama işleri o kadar kolay değildir. Onları avlamaya çıkmış Devrim Muhafızları vardır stadyum girişinde. Kimi muhafızları atlatıp stadyumdaki coşkuyu tadar, kimi stadyuma girer maçını izler ama maçın en güzel yerinde yakalanır, kimisi ise daha stadyuma adım dahi atamadan enselenir. Film de kadınların paçayı kurtaramadığı bu noktada şekillenir. Yasağı çiğnemeye çalışırken yakalanan bir grup ‘suçlu’ kadın, stadyumun yanında duran bir alanda tutulur. Askerler ile kadınlar arasında geçen amansız diyaloglarda, sürekli mantıksız bir yanıtla karşılanır kadınların soruları:

- Sigara içme!
- Sigara içmek suç değildir. İçeri girmek de öyle. Neden içeri giremiyoruz?
- Emirler böyle!
- Girersek n’olur?
- İçeride bir sürü erkek var.
- Yani?
- Gayet açık.
- ...
- Siz oradayken lanet okuyup küfür ederler. Stadyum kadınlara göre değil...

‘Evet gayet açık. Yasaklarınızın kendi erkek otoritenizi korumaktan başka hiçbir dayanağı yok’ diyesiniz gelmedi mi sizin de?
Böyle çekişmelerle hem mizahi hem gayet politik tartışmalarla devam eder film. Sonunda birlikte bir heyecanın ve mutluluğun kimseye zararının dokunmadığı fikrine ulaşırsınız.
Bu arada, film boyunca izlediğimiz kadınlar, Jafar Panahi’nin isteği üzerine, nasıl bir erkek olacaklarına (kostüm, makyaj vs.) kendileri karar vermiş.



BİLME, GÖRME, GÖSTERME!
Panahi’nin başını yakan filmlerinden yalnızca biri bu. Yaptığı filmler dünyanın diğer yerlerinde ödülle karşılanan Panahi, İran’da mevcut yönetime karşı çıkmak suçundan 6 yıl hapis, 20 yıl da film yapmama cezasına çarptırıldı. ‘Sus’ dendi Panahi’ye. ‘Bildiklerini bilme, gördüklerini görme, gösterme, kabul et’ dendi.
Yasaklar ne kadar tanıdık, öyle değil mi?
Davetlisi olduğu fakat tutukluluğundan dolayı katılamadığı 61. Berlin Film Festivali’ne gönderdiği mektupta şöyle demişti Panahi; “Özgür kaldığım zaman umuyorum ki, herhangi bir coğrafya, ırk ve ideolojik engel olmaksızın inançları ve fikirleri ne olursa olsun insanların bir arada özgür ve barış içinde yaşadıkları bir dünyada dolaşabilirim. Yirmi yıllık bir sessizliğe mahkum ediyorlar beni. Oysa rüyalarımda, birbirimizi hoş gördüğümüz, birbirimizin fikirlerine saygı gösterdiğimiz ve bir arada yaşadığımız bir zaman için haykırıyorum.”
Talepler ve umutlar da ne kadar yakın bizim arzuladığımıza... Öyle değil mi?



DAİRE: BAŞLADIĞI YERDE BİTEN HİKAYELER
Kadınların yaşamlarını, gerçekliklerini kendi dünyasına konuk eden ve bunu dünyayla paylaşan Panahi’nin Altın Ayı ödüllü Daire filminde de, yönetimin ve toplumsal yapının kadınları nasıl bir çember içine hapsettiğini görüyoruz. Hapisten yeni çıkan kadınların hapiste biten hikayelerinin bir döngüsü var filmde.
Erkek beklerken bir kız çocuğu dünyaya getirdiği için kocasının kendisini boşayacağını söyleyen Solmaz Golami’nin hikayesiyle başlayan, sonrasında diğer kadınlarla kesişerek devam eden hikayelerin oluşturduğu bir daireyi anlatıyor film. Kadınların birbirine her dokunduğu noktada başka bir yaşama tutunma hikayesi izlemeye başlıyorsunuz. Daire başladığı yerde bitiyor. Yine bir hapishane hücresinde, isimleri sayılırken buluyorlar kendilerini.


İlgili haberler
Dikkat! Bu filmde kadın mücadelesi vardır!

Bunca ayrı vagon tantanası varken şuraya bir parantez açalım, kadınlar toplumdan soyutlanmayı, vazge...

GÜNÜN FİLMİ: The Day I Became a Woman

Yönetmen Marziyeh Meshkini’den The Day I Became a Woman: 3 farklı kadının öyküsünü anlatan İranlı ka...

Taciz dediğin film değil, ama filmi de var...

Müvekkillerim hayır dediler efendim. Bu erkekler bilmelidirler ki hayır, hayır demektir. Tanıdık, ar...