‘Meğer dünya öküzün boynuzunda değil kadınların omuzlarındaymış’
'Görüntülü buluşmalar da olmasa kendimizi arka koltukta unutulmuş gibi hissetmemiz içten bile değil.’

Pandemiyle tanışalı bir yıla yaklaştı. Önce maskelerimiz olmadı. Evde kendi imkânlarımızla maske yaptık, derken aramızda şanslı olanlara eczanelerden verilmesinde karar kılındı. Sonra da satılmaya başlandı. Hayatlarımız “Kalbin elem günleri geldi, dünya evlere çekildi, içlere” şeklinde devam etmeye başladı. Bir açıldık bir kapandık. Virüsü bilmem ama aklımızı bayağı şaşırttık. Evler üstümüze üstümüze gelmeye, o çok sevdiğimiz aile bireyleri bizleri gerim gerim germeye başladı. Meğer dünya öküzün boynunda değil kadınların omuzlarında dönüyormuş. Hâliyle okullar kapanınca ödevler de çocuklar da bize kaldı. Yemek yap, temizlik yap, ortalığı topla derken saçlarımızı, bıyıklarımızı saldık. Hepimiz birer Frida gibi dolaşıyoruz ortalıkta. Sizi bilmem ama ben yıldım Allah yıldım. Elektrik, su, doğalgaz faturaları evden çıkmadığımız halde bize dünya turu atmışız gibi hissettiriyor. Çarşı pazar hiç sormayın. Aldığımız pırasa, ıspanak, havuç değil sanırsın ejder meyvesi.

Bayağı tantanadan sonra şükürler olsun aşıya kısmen kavuştuk. Ekranlardaki şov yarışına bakarsan aşı var da biz istemedik sanırsın. Halimiz budur.

Şaka bir yana görüştüğümüz birkaç kişi, görüntülü buluşmalar da olmasa kendimizi ‘arka koltukta unutulmuş gibi’ hissetmemiz işten bile değil. Benim bu zaman zarfında sosyalleştiğim öykücü dostlarım var. Emekli olduğumda pandeminin getirdiği yaşam tarzına alışmaya çalışırken kendimi içlerinde bulduğum bir grup insan. Şeker Portakalı Kütüphanesi’nde çok güzel bir dayanışma örneği sergiliyor ve bu zorlu günlerde dahi ateş böcekleri misali çocuklara, yetişkinlere kitap ulaştırabilmek için olağanüstü bir gayret içindeler. Onlarla her çarşamba buluşup öyküler okuyor, okuduğumuz öyküler ve onların yazarları hakkında çok güzel sohbetler ediyoruz. Bir de bu günleri birlikte atlatmaya çalıştığım Gül var. Birlikte kısa yürüyüşlerimiz ve market alışverişlerimiz oluyor. Yediği ekmeği her gün başına kakan bir adamla evli. Gül, Azerî. Kocasının fiziksel ve sözel şiddetine maruz kalıyor. Bu dönemde boşanmaya çalışan kadınlardan biri de o. Gidecek yeri, yakını olmadığı için bu süreci onunla birlikte geçiriyor. Gelini ve oğlu bu süreçte onlarla birlikte yaşıyor. Gül için bakılacak kişi sayısı artmış durumda. Tabii Gül bunları ücret almadan evli olduğu için yapıyor.

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Kampüslerde genç kadınların mücadele zemini...

İstanbul Aydın Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü yaptığı çalışmalarla ve kurduğu dayanışma ağı...

Pandeminin daha da açığa çıkardığı önemli bir ağ:...

2016 yılından bu yana Ankara Tuzluçayır’da kadınlarla büyüyen, kadınları güçlendiren bir dernek Tuzl...

Artık boyun eğmek yok!

Hatice’nin şiddet, aşağılanma, yok sayılma ile geçen hayatında kırılma noktası canına tak ettiği nok...


Sıradaki haber
Şekerli bir yazı