Adana’da bir ‘Kadın Sığınağı’
Herkesin sığınmaevinden haberdar olduğu sığınamayan kadınların hikayesi Kadın Sığınağı.

Adana Devlet Tiyatrosu’nun ilgi gören oyunu ‘Kadın Sığınağı’, sığınmaevinde yaşayan 11 farklı kadının umut dolu ve hüzünlü hikayelerini anlatıyor.

Erkeğin sevgisi ile nefreti arasına sıkışmış kadınların sığındığı ama korunamadığı bir limanda yaşadıkları acıları ve dayanışmayı anlatan; sığındıkları devletin bile kendilerini koruyabilmek için kara çarşaf giydirerek sakladığı ama taksicisinden esnafına kadar herkesin sığınmaevinden haberdar olduğu sığınamayan kadınların hikayesi Kadın Sığınağı.

Hikayesi anlatılan 11 kadından biri Cezayir; eşinden hem fiziksel hem de psikolojik şiddet görmüş. Önceleri sakin bir evliliği varken kocasının işlerinin ters gitmesiyle eşinin şiddetine maruz kalan, sonrasında eşinin iş çevresinin değişimiyle birlikte davranışlarının da değişmesiyle bunalıma giriyor Cezayir. Eşi önceleri kapanmasını sonra da kara çarşafa girmesini istiyor; sosyal çevrede çok muhafazakar görünen kocası evde sürekli içip Cezayir’e şiddet uyguluyor.

Sığınmaevinde kalan kadınlardan yaşamı en trajik olan Cezayir’i canlandıran Sema Öner Kelav ile sizler için bir söyleşi gerçekleştirdik. Kelav, oyun ile kadın sorununa farklı bir bakış açısı getirmediklerini, sadece “Kadınların bu sorunu var” dediklerini belirtiyor. Kadının kendisine, annelere seslendiklerini dile getiren Kelav, oyundaki “Bu sizin kaderiniz değil. Boyun eğmeyin” mesajının altını çiziyor.

Bir sığınmaevindeki resmi belgelere ve tutanaklara dayanan oyunun yazarı Tuncer Cücenoğlu. Yani oyundaki karakterler gerçek hayattan kadınlar.

OYUNU AĞLAYA AĞLAYA PROVA ETTİK
Karakterlerden İzmirli’nin hikayesi de dikkat çekici. Kelav, “İzmirlinin hikayesinde erkeğin ihtiyaçları görüldüğü takdirde kadını sevdiğini, aksi durumda nefret edebileceğini, hatta nefret etmekle kalmayıp zarar verebileceğini görüyoruz. Kadının hata yapma şansı yok, yapsa bile bedelini en ağır biçimde öder bu hikayede” diyor, onun hikayesi için.

Sığınmaevleri kadınların yaşadığı şiddetten kaçıp sığındığı yer. Ama öyle tanıklıklar, yaşanmışlıklar biliyoruz ki kadınlar sığındıkları bu yerlerde bile baskıya, yasaklara maruz kalıyor. Oyun bu açıdan farklı bir şey ortaya koyuyor. Dışarı çıkmak serbest mesela. “Oyun eleştirel bir şey mi ortaya koyuyor?” dediğimiz Kelav, buna şöyle karşılık veriyor: “Oyunda o kısım tamamen kurgu aslında. Gerçekte sığınmaevinde kurallar çok net ve katı. Oyunda sığınmaevinde de kadınları koruyamıyoruz diyoruz, ama normalde kadınlar sığınmaevlerinde bakkala bile gidemiyorlar, görüş yasakları var. Oyunda bunların serbest olması kurgu.”

Sığınmaevlerinin korunması yöntemlerinin yetersizliğine de değinen Sema Öner Kelav, “Devlet koruma altına aldığı bir genç kızı kara çarşaf giydirerek sığınmaevine getiriyor. Saklanan bu genç kızın haberi tüm gazetelerde yayımlanıyor ve sığınmaevinde olduğu belirtiliyor. Bu durumda genç kız açık hedef haline getiriliyor. Ayrıca gazetenin haberi yaparken ciddi bir aile sorununu magazinsel ve yalan söylemlerle vermesi de koruma yöntemlerinin yetersizliğini gösteriyor. Bu da nasıl trajikomik bir durumun içinde olduğumuzun göstergesi.”

Töre cinayetlerinin yer aldığı oyunun provalarını, oyuncular da, Yönetmen Tomris Çetinel de ağlaya ağlaya sürdürebilmiş. Son söz olarak şunu söylüyor Kelav: “İlk defa oyuncusundan yönetmenine kadar kadın kadına çok keyifli bir oyun çalışması yaptık. Tüm kadınları bu sene tiyatroda kadın oyunlarını izlemeye davet ediyorum.”

İlgili haberler
‘İki satırlık adamları musallat etmeyelim ömrümüze...

“İki satırlık adamları ömrümüze musallat etmemek” için satırlarca yazdığımız direnç hikayelerimize v...

Ne yoksulluk, ne sömürü, ne şiddet...

Bugün kadınların kendi hayatları üzerinde her türlü şiddetten azade olarak karar verebilme mücadeles...

Kadın dayanışmasına güvenin

Daha önce birkaç kez Ekmek ve Gül’e yazdı Nazlı kendini bulma hikayesini. Ailesinin tüm baskılara in...